Selim Kaplan

Selim Kaplan

Türkiye Haniye suikastını biliyor muydu?

Türkiye Haniye suikastını biliyor muydu?

3200 yıl önce, Musa Peygamber’in Mısır’dan çıkarıp, Yahudileri kendilerince kutsal topraklara getirmesi ile başlayan ve iki yüzyıl süren İsrail-Filistin çatışması, üç bin yıl önce Davut Peygamber’in İsrail Devletini kurması ile son bulmuştu.

2600 yıl önce, Yahudi Devleti’nin yıkılması ile de yirminci yüzyıla kadar İsrail Filistin çatışması uykuya yatmış ve 1948’de İsrail Devleti’nin ABD ve İngiltere tarafından kurulması ile çatışma kaldığı yerden yeniden başlamıştır.

Yeniden başlayan çatışmaların her aşamasında da, Filistinliler sahipsiz kalırken, İsrail ABD ve Avrupa Devletlerinden hep destek almıştır.

1973 Arap – İsrail savaşından sonra, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın “ Üç günde İsrail’i dize getirdim ama on gün ABD’ye karşı savaşamadım” sözleri, ABD’nin İsrail’e sınırsız desteğinin açık göstergesidir.

Kendileri dışındaki milletlerin, sözde desteklerinin(!) farkına varan Filistin halkı, kendi göbeklerini kendilerinin kesmesi gerektiği kararı ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’nü kurmuş ve görünüşte İsrail, gerçekte ABD işgaline karşı direniş ve kurtuluş mücadelesini vermeye başlamıştır.

1964 yılında FKÖ’nün kurulması ile güçlenen Filistin direnişi, liderleri Yaser Arafat’ın öncülüğünde, otuz yıla yakın süre, İsrail ve destekçilerine, güçlü bir mücadele ile direniş göstermiştir.

Bu direniş, Norveç’in başkentindeki, Oslo barış antlaşmasını getirmiştir.

Ağustos 1993'te, İsrail ve Filistin heyetleri, Oslo buluşması sırasında gizlilik içinde imzalanan bir anlaşmaya vardılar.

Bu antlaşma ile FKÖ İsrail Devletini tanıdı ve şiddeti reddetme sözü verdi, İsrail de FKÖ'yü Filistin halkının temsilcisi ve müzakerelerin ortağı olarak tanıdı.

Filistin ve İsrail arasında Oslo’da başlayan gizli barış görüşmeleri, FKÖ Lideri Yaser Arafat ve İsrail Başbakanı İzak Rabin tarafından, 13 Eylül 1993 tarihinde, Washington'da halka açık bir törende imzalan barış antlaşması ile son bulmuştur.

Törene, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Filistin Kurtuluş Örgütü'nden Mahmud Abbas, İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres ve Rusya Dışişleri Bakanı Andrei Kozyrev da katıldı.

Filistin Devleti’nin bağımsızlığına giden yolda yapılan ilk antlaşma ile

  • Filistin topraklarında, Filistinlilerin öz yönetimi tanındı.
  • İsrail, özyönetimin olduğu Batı Şeria ve Gazze’den ayrılacaktı.

Sonra ne oldu dersiniz?

Barışın elçileri İzak Rabin ve Yaser Arafat, kendi radikal halklarınca davalarına ihanetle suçlandı.

Bu suçlama neticesinde, antlaşmada imzası olanlardan, İsrail Başbakanı İzak Rabin Kasım 1995’te, Tel Aviv’de uğradığı bir suikastta öldürülmüştür.

Yaser Arafat ve FKÖ’ye de Hamas ve benzeri alternatif radikal örgüt ve liderler oluşturularak, yapılan barışa darbe vurulmuş ve çatışma ortamı yeniden canlandırılmıştır.

Yaser Arafat da 2001 yılında İsrail tarafından tutuklanmış, üç yıllık hapis hayatından sonra, 2004 yılında tedavi için gönderildiği Paris’te, hala açıklığa kavuşmayan bir sebepten dolayı ölmüştür.

1948’den bu yana geçen 76 yıllık süreçte, yaşanan çatışma ortamının mağduru Filistinliler hariç; İsrail, ABD ve Batı Devletleri ile başta İran olmak üzere Orta Doğu devletleri çatışmalardan nemalanmakta ve çatışma ortamının devam etmesi için, ellerinden geleni yapmışlardır.

Onun içindir ki Filistin davasının barıştan yana olan liderleri suikastlar sonucu öldürülüyor, Filistin topraklarının işgali de devam etmektedir.

Gazze’nin günümüzdeki işgaline zemin hazırlayan Kassam Tugayı’nın, 7 Ekim’deki saldırısından, önceden haberi olmadığı medyada dile getirilen ve on aydır devam eden çatışmalarda, sürekli barışı dile getiren İsmail Haniye, devam etmesi istenen çatışma ortamının, kaybedilen son lideridir.

Haniye’nin, Gazze’deki mülteci kampında bulunan çocukları ve torunları, İsrail bombardımanı ile öldürülerek adeta sıranın kendisine geleceği mesajı verilmiştir.

Diplomasi konusunda azıcık fikri olanların, çocukların öldürülmesinden sonraki adımda, Haniye’nin öldürüleceğini tahmin etmeleri zor olmasa da, belli ki kendi başkentinde, Haniye suikastına engel olamayan, İran Devleti o azıcık fikirden de yoksundur.

Haniye’nin öldürülmesinden üç gün önce, Sayın Cumhurbaşkanımızın sarf ettiği ve birçok kimsenin Türkiye’nin iç kamuoyuna siyasi mesaj olarak değerlendirdiği,” Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek, bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok.”ifadeleri, İsrail’e yönelik mesajdı.

Bu mesajla İsrail’e “sakın ha, Haniye’ye kıymayın!” demek mi istenmişti?

İsrail’in, İran’da değerli şahsiyetlere karşı gerçekleştirdiği sekizinci suikast olan olayda, Hamas’ın siyasi büro şefi ve Gazze’deki Filistinlilerin, İsrail barış görüşmelerindeki temsilcisi İsmail Haniye, 31 Temmuz 2024’te İran’ın başkenti Tahran’da öldürüldü.

Barış umudu bir darbe daha aldı!

Bu suikasttan sonra, İsrail’in, saldırıyı açıkça üstlenmese de, suikast öncesinde Washington ve diğer Batılı müttefiklerini bilgilendirdiğini beyan ettiği, bazı kaynaklarca dile getirilmiştir.

Haniye suikastının önceden bilgilendirildiği müttefikler arasında Türkiye var mıydı?

Türkiye doğrudan bilgilendirilmese de, bilgilendirilen batılı devletlerden istihbarı bilgi alınmış mıdır?

Suikast bilgisi alındı ise bu bilgi Merhum İsmail Haniye ile paylaşılmış mıdır?

Bu sorular, bu gün olamasa dahi, gelecekte mutlaka cevap bulacaktır.

Haniye, Hamas'ın İsrail'le yürüttüğü ateşkes görüşmelerinin kilit isimlerinden biriydi ve suikasta kurban gitmesi ile anlaşma ihtimali de rafa kalkmıştır.

Dünya kamuoyuna, bu suikastla, İki bin 600 yıl önce gömüldüğü yerden çıkarılan İsrail Devleti’nin, varlığı ve büyümesi amacını taşıyan, ABD güdümündeki İsrail – Filistin çatışmasında, “Barışa yer yok, çatışmaya devam” mesajı verilmiştir.

İsrail’in yeniden kurulması tarihin tekrarı ise geçmişteki Yahudi Devletini tarihe gömen, Babil Kralı Nebukadnezar’ın günümüzde çıkmaması için bir sebep var mıdır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selim Kaplan Arşivi
SON YAZILAR