Katı Olan Her Şey Buharlaşır
8 Aralık 2024 sabahı, televizyon ekranlarının kırmızıya çalan haber bültenlerinde tarihe tanıklık ettik: Beşar Esad, ülkesini terk etmiş, Suriye’deki rejim yıkılmıştı. Türkiye’nin yanı başındaki bu ülkenin geleceği belirsizlikle dolu olsa da, o gün, geçmişin gölgesi altında büyüyen bir rejimin çöküşüne şahit oluyorduk.
Suriye’deki rejimle ilgili öğrendiğim ilk şeylerden biri, kendini korumak adına kurulan iç içe geçmiş ardışık istihbarat ağlarıydı. Bu sistem, yalnızca dış tehditleri değil, rejimin en büyük korkusu olan içten gelen meydan okumaları da kontrol altında tutmak için tasarlanmıştı. Ancak ne kadar katı olursa olsun, hiçbir sistem sonsuza kadar ayakta kalamaz. Zira fizik yasalarının basit bir gerçeği vardır: Katı olan her şey buharlaşır.
Bu haberi izlerken aklıma sürgünde ölen Çek yazar Milan Kundera ve onun romanı Şaka geldi. Kundera, yalnızca bir şaka yüzünden hayatı altüst edilen Ludvik’in hikâyesiyle, bireyin otoriter rejimler karşısında ne denli savunmasız kalabileceğini göstermişti. Suriye rejimi gibi, Kundera’nın ülkesindeki totaliter sistem de, bir şakayı bile kaldıramayacak kadar kırılgandı. Çünkü bir sistem ne kadar baskıcı ve katı olursa, o kadar çabuk çatlar ve erimeye başlar.
Elbette siyasi rejimlerin çöküşünü yalnızca fizik kurallarıyla açıklamak yetersizdir; bu süreçlerin sosyolojik, ekonomik ve kültürel pek çok parametresi vardır. Ancak değişmeyen bir gerçek var: İnsanları kontrol altında tutmak için baskıya dayalı bir sistem kuran her yapı, kendi içindeki çatlaklardan çökmeye mahkûmdur. Bu, doğanın yasalarından biridir ve sosyal bilimlerde de kendini tekrar eder.
Mikrodan Makroya: İnsan ve Katılık
Bu yasa yalnızca devletler için değil, bireyler için de geçerlidir. Hayatına katı kurallar koyan insanlar, başlangıçta bunun kendileri için en iyisi olduğunu düşünebilir. Ancak zamanla bu kurallar, tıpkı totaliter rejimlerde olduğu gibi, onları içeriden eritmeye başlar.
Kendi yaşamında katılığı bir erdem zanneden kişi, genellikle bu kuralların hayatını nasıl çürüttüğünü fark etmez. Bazıları, ters giden şeylerin sebebini yeterince “katı” olmamakla açıklar ve daha da sertleşir. Ama nadiren de olsa, bazıları bu katılığın kendilerini içten içe tükettiğinin farkına varır. İşte o zaman, birey kendini değiştirme cesareti gösterebilir. Tıpkı yıkılan rejimlerin heykelleri gibi, kendi hayatındaki katı kuralları da birer birer yıkmaya başlar.
Ancak bu değişim kolay değildir. Devletlerin dönüşümü bile sancılıyken, bir bireyin kendi yaşamını yeniden yapılandırması daha da zordur. İnsanlar, hayatlarının sınırlı oluşu nedeniyle, erken yaşlarda aldıkları kararların ağırlığını ömür boyu taşır. Bu yüzden, kendi kurallarını esnetmeyi ve değişimi kabullenmeyi başaranlar, bir anlamda hayatlarının rejimini de değiştirmiş olurlar.
Esneklik ve Özgürlük
Sonuçta, ister devletler düzeyinde ister bireyler düzeyinde olsun, katılık çözümsüzlüğün, esneklik ise özgürlüğün anahtarıdır. Katı olan her şey, er ya da geç, buharlaşıp havaya karışır. Geriye kalan ise, değişime ayak uydurabilenlerdir. Çünkü değişim, doğanın, hayatın ve insanın kaçınılmaz gerçeğidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.