İlk Adımlar, İlk Zaferler: Çocukluğun Özgürlük Hikâyesi
Çocuk olmak, ömür denilen ve çeşitli bölümlere ayrılmış sürecin en saf, en özgür ve en mutlu dönemidir. İnsanların toplumun baskılarına boyun eğmeden, kendi gibi davranabildiği, özgürlüğün en saf haliyle yaşandığı bu dönem, insan hayatının belki de en özel evresidir. Çocukluk dönemi, kişinin içsel ve dışsal özgürlüğünü en yoğun hissettiği, öğrenme ve keşfetme sürecinin heyecanla sürdüğü zamanlardır. Bebekleri dikkatlice izlediğinizde, onların sadece korunması gereken bir varlık olmadığını, aynı zamanda özgürlüğü keşfettikleri her anın getirdiği mutluluğu yaşadıklarını fark edersiniz. İlk emeklemeleri, ilk defa ellerini kullanarak bir nesneyi kavramaları, onu incelemeleri ve hatta ağızlarına götürmeye çalışmaları; tüm bu anlar, her biri birer küçük özgürlük zaferidir.
Bu özgürlük duygusunun doruk noktasına ulaştığı anlardan biri de ilk adımlarını attıkları zamandır. Yürümeye başlayan bir çocuğun gözlerindeki mutluluk, yalnızca çevresindeki yetişkinlerin sevinci ile sınırlı değildir. Bu mutluluk, kendi başına hareket edebilmenin, bağımsız olabilmenin getirdiği saf bir özgürlük coşkusudur. Jean-Paul Sartre'nin "İnsanlar özgür doğar, daha sonra toplum onları belli bir şekle sokar" sözündeki hakikati burada görebiliriz. Çocukluk, bireyin henüz toplumun kalıplarına girmediği ve doğal benliğini koruyabildiği dönemdir.
Ne yazık ki, yetişkinliğe geçişle birlikte bu özgürlük duygusu giderek zayıflar. Toplumun belirlediği figürlere uygun davranma çabası, bireylerin doğal benliklerinden uzaklaşmalarına ve özgürlüklerini kaybetmelerine neden olur. Örneğin, annelik ya da babalık gibi roller, toplum tarafından tanımlanan belirli kalıplarla sınırlandırılmıştır. Yetişkinler, bu kalıplara uymaya çalışırken zamanla özgünlüklerini kaybeder ve toplumun dayattığı figürlerin ağırlığı altında ezilirler. İşte bu noktada mutsuzluk başlar; çünkü birey, kendisi olamamanın, içsel özgürlüğünü kaybetmenin acısını yaşar.
Ergenlik dönemi, bu özgürlük kaybının en belirgin olduğu evrelerden biridir. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecinde birey, toplumun dayattığı kalıplarla karşı karşıya gelir. Bu dönemde, özgürlüğün elden gitme korkusu ve toplumun beklentilerine uygun davranma kaygısı ergenlerin en büyük sıkıntılarından biri olur. Özgürlüğün kısıtlandığı bu dönem, bireyin içsel çatışmalar yaşamasına ve kimlik arayışına yol açar. Çoğu zaman bu sürecin üstesinden gelmek kolay olmaz ve birey, toplumun çizdiği yolda özgürlüğünü yitirerek ilerler.
Çocukluk dönemi, saf özgürlüğün en güzel örneğidir ve bu özgürlük sonuna kadar yaşanmalıdır. İşte bu yüzden 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü, çocukların sahip olduğu hakların korunması ve onların özgürlüklerinin savunulması için son derece önemlidir. Bu gün, tüm dünyada çocukların haklarının tanınması ve korunması için farkındalık yaratmak amacıyla kutlanır.
Dünya Çocuk Hakları Günü’nün tarihçesine bakacak olursak, bu önemli günün temelleri 20 Kasım 1959’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen Çocuk Hakları Bildirgesi’ne dayanır. Bu bildirge, çocukların temel haklarının güvence altına alınmasını amaçlayan bir dizi ilke içerir. Daha sonra, 20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul edildi ve bu sözleşme, çocuk haklarının korunmasında küresel bir dönüm noktası oldu. 54 maddeden oluşan bu sözleşme, çocukların yaşam, eğitim, sağlık, korunma gibi temel haklarını detaylı bir şekilde tanımlar ve imzalayan ülkelerden bu hakların korunmasını taahhüt etmelerini ister.
Bugün, Dünya Çocuk Hakları Günü, tüm dünyada çocukların haklarının savunulması ve onların daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesi için atılması gereken adımların hatırlatıldığı bir gün olarak kutlanır. Bu özel gün, çocukların sesini duyurabilmek ve onların haklarına saygı gösterilmesini sağlamak için hepimize düşen büyük bir sorumluluğu hatırlatır. Çocukların özgürce, kendi kimliklerini yaşayarak büyüyebilmeleri için toplumun ve bireylerin bu konuda bilinçlenmesi ve üzerlerine düşeni yapması gereklidir. Unutmayalım ki, çocukluk dönemi, insanın saf özgürlüğü yaşadığı en değerli dönemdir ve her çocuğun bunu yaşama hakkı vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.