Oktay GÜVENER

Oktay GÜVENER

Game of Water: Su Savaşları – 1

Game of Water: Su Savaşları – 1

Dünya, her geçen yıl biraz daha susuz bir geleceğe doğru adım adım ilerliyor. Küresel ısınma, bilinçsiz su tüketimi ve çevre kirliliği,tarım ve orman alanlarının yok edilerek kontrolsüz betonlaşmaya göz yumulması su kaynaklarının azalmasına neden olurken bu durum ekolojik dengeyi de tehdit ediyor.

Su, artık yalnızca yaşam için değil, küresel güç dengeleri için de hayati bir unsur. Tarih boyunca toprak, enerji ve madenler için verilen savaşların yerini, çok yakında su için verilen mücadeleler alacak. Peki, dünya gerçekten su savaşlarına mı sürükleniyor?

Hadi okumaya devam edelim.

Sanayi devriminden bu yana insanlık, doğal kaynakları sınırsızmış gibi tüketmeye devam etti. Tarımda aşırı su kullanımı, sanayi atıkları ve iklim değişikliğinin hızla ilerlemesi, dünya genelinde su kaynaklarının azalmasına sebep oldu.

Üstüne üstlük yağış rejimlerinde görülen düzensizlikler ve artan sıcaklıklar, kuraklık tehdidini daha da büyütmüş durumda. Son 4 5 yılı şöyle bir düşünelim eski yıllarla kıyaslama yapalım. Yağan kar miktarını, yağmurun düzenli yağıp yağmadığını. Dünyamız ve özellikle ülkemiz gittikçe su sorunu yaşamakta ve her geçen gün içme suyu kıtlığı ile karşı karşıya kalma riskimiz yükseliyor.

Özellikle akarsu havzalarında gözlenen su azalması, tarımda verim kaybına ve gıda krizlerine yol açıyor. Bunun sonucunda ise ekosistemler bozuluyor, biyolojik çeşitlilik azalıyor ve dünya yaşanması zor bir gezegen hâline geliyor.

Özellikle yeni gezegenler arayışında olan süper güçlerin ve artık süper şirketlerin diğer gezegenlerde hayat arayışlarının altında, madenler ya da enerji kaynakları bulunmuyor. Yaşanabilecek yeni yer arıyorlar aslında.

Tarih boyunca su kaynakları, ülkeler arasında anlaşmazlık konusu olmuştur. Mezopotamya’dan Mısır’a, Hindistan’dan Çin’e kadar pek çok uygarlık, suyun kontrolü için mücadele etti. Günümüzde ise bu mücadele, daha karmaşık bir hâl aldı.

Özellikle Ortadoğu, Afrika ve Asya’nın belirli bölgelerinde su kaynaklarının azalması, yeni çatışmaların fitilini ateşleyebilir. Dünya Kaynakları Enstitüsü’ne (WRI) göre, 2040 yılına kadar dünyadaki su kıtlığı riskinin en yüksek olduğu 33 ülkeden 14’ü Orta Doğu’da bulunuyor. Su kıtlığı yaşayan ülkeler, artık yalnızca suyu paylaşmak için değil, ona sahip olmak ve onu yönetmek için de büyük mücadelelere girecek.

Savaş denilince akla hemen tanklar, uçaklar ve ordular gelebilir ancak su savaşları, yalnızca fiziksel çatışmalardan ibaret değil. Su savaşları derin stratejileri bünyesinde barındırıyor.Şimdilerde suya sahip ülkeler, su temini sağladığı ülkelere ekonomik ve politik baskılar uygulamak konusunda suyu bir silah gibi kullanmaya yönelse de önümüzdeki yıllarda bu strateji insan hayatını tehlikeye atacak boyutlara ulaşacaktır.

Örneğin Nil Nehri üzerindeki baraj projeleri, Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında yıllardır süren gerilimlere sebep olmaya devam ediyor. Benzer şekilde, ülkemizin Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki kontrolü, Irak ve Suriye ile zaman zaman diplomatik krizlere yol açtığını biliyoruz. Su, gelecekte enerjiden çok daha elzem bir jeopolitik araç olarak kullanılacaktır.

Peki neler yapabiliriz. Özellikle su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi, suyun adil dağıtımı ve uluslararası iş birlikleri ile bu kriz önlenebilir. Dilerseniz bu kısmı da bir sonraki yazıda konuşalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay GÜVENER Arşivi
SON YAZILAR