Beşinci kol hep içimizdeydi
“…Milli iradeyle mülkün temelini cepheleştirmek, hatta çatıştırmak için beşinci kol faaliyetine tevessül etmek, yaygın şiddet olaylarına, yoğun istikrarsızlık tablosuna ve yıkıcı krizlere çağrıdır” ifadesiyle, Sayın Devlet Bahçeli, muhalefeti ülkede istikrarsızlık ve kriz çıkarmakla itham etmiştir.
Sayın Bahçeli, “Cumhurbaşkanlığına adayım” deyip ortalığa çıkan, Sayın Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan tepkiler dolayısıyla, muhalefetin beşinci kolu kullandığını ifade etmiştir.
İthamın konusu olan beşinci kol; düşman veya rakip güçlerin, bir ülkenin siyasi oluşumlarının, sivil ve devlet kuruluşları ile vb toplulukların içindeki ajanlar, casuslar ve işbirlikçiler aracılığıyla düzenlediği gizli faaliyetlerin tamamı için kullanılan bir ifadedir.
Genelde Askeri, siyasi ve ekonomik hedeflere zarar vermeyi amaçlayan beşinci kol operasyonları, günümüzde, devletlerin içten çökertilmesi veya kamuoyunun yönlendirilmesi için kullanılan en tehlikeli stratejilerden biridir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın; Polonya, Norveç, Hollanda, Danimarka ve Avusturya’yı kolayca işgali beşinci kol faaliyetleri sayesinde olmuştur.
Yakın tarihimizde de, Irak’ın Kesnezani tarikatına mensup general ve üst düzey devlet yöneticileri, Saddam’a muhalif olduklarından, ABD tarafından beşinci kol olarak kullanılmış ve 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgaline direnmemişleridir. Aynı şekilde, ABD vasıtası ile Arap ülkelerinden milyon dolarlar alan Beşar Esad’ın generalleri, beşinci kol rolünü iyi oynayıp, terör örgütü olan HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesine ve Aralık 2024 yılında Esad’ın devrilmesine seyirci kalmışlardır.
Kültürel açıdan kozmopolit bir yapısı olan Türkiye’de, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana sağ-sol, Türk-Kürt, Sünni-Alevi ayrışmaları ve çatışmalarının da temelinde, dâhili ve harici mihraklar tarafından beslenen, beşinci kol faaliyetlerinin etkin rol oynadığı bilinmektedir.
Beşinci kolun diğer bir kısım faaliyetleri de; medyada kültür ve inançları bozucu yayınlar kullanmak, moda ile israf ve lükse düşkünlük yaratmak, şans oyunlarıyla kolay para kazanma inancını topluma yerleştirmek, fuhuş ve uyuşturucuyu yaygınlaştırarak, toplumda ahlaki çöküntü yaratmak suretiyle sosyal patlamaların yaratılması şeklinde özetlenebilir!
Bu özet açıklama, günümüz Türkiye’si için, sizlerde bir şeyleri çağrıştırıyor mu?
Ülkemizde bazı medya kuruluşları ile bir kısım vakıf ve kuruluşların, ABD ve Avrupa ülkelerinin bir kısım vakıflarından, yıllardır milyonlarca dolar yardım aldıkları, medyaya da yansımış olduğundan, bilinen bir gerçektir!
”Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü” halk deyiminin ifadesi ile sahi bu ülkeler, ülkemiz kuruluşlarına neden bağışlarda bulunurlar?
Tabii ki beşinci kol faaliyetleri için!
Dünyadaki diğer örneklere gelince; yirmi altı yıldır Rusya’yı yöneten Vladimir Putin, otuz altı yıldır İran’ı yöneten Ayetullah Ali Hamaney ve yüz yıldan fazladır Çin’i yöneten Çin Komünist Partisi gibi, ülkelerinin iktidarlarında uzun süreli kalanların, halkına, muhalif parti ve kurumlara yönelik, beşinci kolu kullanmadığını kim söyleyebilir.
Ülkemizde; 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulunda, toplumu ayrıştırıcı kararların alınmasında, 1999’da muhalif partiler DSP, MHP ve ANAP’ın iktidarda buluşmasında, Fazilet Partisi’nin mahkeme kararı ile kapatılarak, henüz bir yıllık parti iken 2002’deki seçimlerde iktidara gelip, 23 yıldır iktidarda olan AK Parti’nin iktidarda kalmasında, ulusal veya uluslararası beşinci kol faaliyetlerinin rolü var mıdır? Bunu da ancak muhatapları bilebilir.
On yıl öncesine kadarki söylemlerde” İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz.” diyen siyasetçilerin kafasına hangi koldan taş geldi ki, sonraki yıllarda Sayın Erdoğan’ın en has destekleyicisi oldular.
Onlarca yıldır, Abdullah Öcalan’a “bebek katili” diyen bir kısım siyasetçilerin, aklına hangi koldan bir rüzgâr esti ki aynı kişi için “kurucu önder” ifadesini kullanacak kadar değiştikleri izlenimini verip, koyu milliyetçilikten barış havariliğine evrildiler.
Siyasette ve devlet yönetiminde, küçük çarkları toplum yadırgamaz, ama 1932’de ezanın Türkçe okunması ve 1952’de yeniden Arapça okunmaya başlanması ya da 28 Şubat tarzı veya karşıt tedbirlerle, toplumsal yapıyı değiştirmeye odaklı, beşinci kolun yarattığı yüz seksen derece dönüşlü siyasi çarklar, Türkiye’ye çok zarar vermiştir!
Alman Filozof Friedrich Nietzsche’ye göre dünyada iki tür insan vardır; kendi tutkularının peşinde olanlar veya başkalarının tutkularının peşinde olanlar.
Devleti yönetenler ve yönetmeye talip olanlardan temennimiz; eğer millet için siyaset yapıyorlarsa, milletin tutkularının peşinde olurlar ve içimizden hiç çıkmayan beşinci kolların veya kendi tutkuları uğruna, bu ülkeyi ve vatandaşlarını, komşularımız Irak ve Suriye gibi piru perişan edip, sahipsizliğe mahkûm etmezler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.