Kör Talih, Lâl Tarih ve İki Mesaj
“Bilmez misin ki bu dağların ağaçları kayalardır.
Ma tu nizanî darên van çiyayan zinar in.”-Ferit Edgü
Coğrafya siyasi bir alandır, bu alanda Kürtlerin kısmetine kör talih ve lâl tarih düşmüş.
Geçmişten süzülüp gelen, Dicle ve Fırat’ın sularına yansıyan tarih sayfaları böyle söylüyor.
Tarih sayfaları bir başka şey daha söylüyor: Egemenin, egemen anlayışın, muktedirin tarih anlayışına göre tarih yazanların tarihi ve sosyolojik gerçekleri ya görmediğini/ görmek istemediğini ya da bütün hünerlerini kullanarak bilgi kirliliğinin bir parçası olduklarını, doğruyu eğri ya da eğriyi doğru olarak yutturmaya kalktıklarını söylüyor.
Hegel acaba neden tarihi mezbaha olarak tanımlıyor? Bunu düşünelim.
100 yıldır Kürtlerin varlığı ve dili yok sayıldı/sayılıyor: Ne kadar siyahtır denirse densin, yoğurt beyazdır. Tarih ne kadar karartılırsa karartılsın, çağdaş sözcüklerle süslenip yalanlarla ne kadar beslenilirse beslensin gerçekler bir gün söz olup kör kuyudan çıkagelir. Bazen efsane, bazen masal, bazen hikâye ve bazen de mesaj olarak…
Paylaşmak güzeldir, paylaştıkça güzellik çoğalır.
21 Şubat Dünya Anadil Günü nedeniyle, Hegel Niçin Dil Konusunda Leibniz’i Eleştirir? başlıklı bir yazı yazdım. Çok sayıda okuyucu telefon üzerinden mesaj göndererek Anadil konusu ile ilgili duygu ve düşüncelerini benimle paylaştı. Mesajlar, güneşin ışıltıları gibi gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkardı:
Birincisi, doğuştan gelen bir hakkın gasp edilmesinin insanlığa yapılmış bir kötülük olduğunu;
İkincisi, yalan ve yanlışla bir yere gidilemeyeceğini;
Üçüncüsü, söylenenlerle yaşanan gerçeklik arasındaki mesafenin her geçen gün daha da çok açıldığını.
Gelen mesajlardan iki tanesi, sevgili dostlarım Hamdullah Işık ve Salih Şimşek’in mesajları Anadil gerçeğini haklılığıyla dile getirdiklerinden dolayı -hoşgörülerine sığınarak- virgülüne dokunmadan paylaşmak istiyorum. Ve mesaj gönderen herkese kalbi selamlarımı gönderiyorum. Zor spas. Dilediğiniz dileklerin gerçekleşmesi dileğimdir.
«İnsanın ana dili, onun kimliğidir, kişiliği ve özgürlüğüdür… Alman Filozof G. Wilhelm Leibniz’in "Dil, zihnin aynasıdır" sözü, dilin insan ruhunun derinliklerini yansıttığını ne güzel anlatır. Bana göre de dil, gönlün aydınlığı, ruhun güneşidir. İnsan, ana dili dışında ne kadar çok dil öğrenirse öğrensin, ne kadar düzgün konuşursa konuşsun, ne kadar belagatlı kullanırsa kullansın; hiçbir dil, ana dilinin verdiği içsel huzuru ve derinliği sunamaz. Hiçbir dilde, ana dilimizdeki gibi kendimizi gerçek anlamda ifade edemez ve özgüven bulamayız. “Her lisan bir insandır” sözü çok değerli ve doğru bir tespittir. Ancak gel gör ki; yıllarca öz vatanımızda dilimiz asimilasyon politikalarının esiri oldu, zindana atıldı ve her türlü zulme uğradı… Ülkemizde bir zamanlar Kürtçe dışındaki tüm dilleri konuşmak serbestti ama bu toprakların hamisi, bu topraklar için ser vermiş, serden geçmiş sırf Kürtçe konuşan bir milletin ana diline gem vurulmuştu… Son birkaç yıldır, sözde özgür kılındı ama o derin travma hâlâ devam ediyor. O tahammülsüzlük hala sürüyor, dilimiz hala özgür değil… Çünkü yıllarca baskı altında sindirilmiş, özgüvenini kaybetmiş ve daha da acısı, ana dilimize yabancılaşmışız. Ancak ümitvarız!... On yıllarca narkoz verilen, uyutulan, ameliyat geçiren Kürt dili, şimdilerde uyanmaya çalışıyor ve hasta yatağından yavaş yavaş kalkmak üzeredir…»
Salih Şimşek’in mesajı:
«Sevgili Dostum Müslüm.
“21 Şubat Dünya Anadil Günü” nedeniyle kaleme aldığınız, “Hegel Niçin Dil Konusunda Leibniz’i Eleştirir?” başlıklı makalenizi zevkle okudum. Fazlasıyla yararlandım.
Öncelikle, elinize ve yüreğinize sağlık diliyorum… Ayrıca, çok önemli bir günde, ülkemizin de çok önemli bir meselesini, (Anadil meselesini) Hegel’in, dil konusunda; kendisi gibi bir Alman filozofu olan Leibniz’i eleştirmesine bağlayabilme zekâ kıvraklığını gösterdiğiniz için sizi kutluyorum.
Ayrıca, çok uzun yıllar öncesinde “dil, edebiyat ve sanat” üzerine yaptığımız bir sohbeti, neredeyse kelimesi kelimesine hatırlayıp Hegel’in haklılığını perçinler gibi, makalenizin en uygun bölümüne yerleştirdiğinizi fark edince, hem yeteneğinizin hem de hafızanızın güçlülüğüne bir daha hayran oldum. Bundan ötürü de sizi bir daha kutlamak istiyorum.
Birçok makalenizde olduğu gibi bu makalenizle de ilgili, çok sayıda olumlu dönüler aldığınızı tahmin ediyorum.
Böylesi dönüler, alabildiğine sevindiricidir. Bunlar, toplumdaki her kesimde yükselen bir olumluluğun işaretlerini verdiği için ayriyeten sevindiricidir.
Bugün birçok gazete, site, sosyal medya ve BÎR Dergisi’nde yayınlanan makalenizi, ben de kimi dostlarıma ilettim. Tümü olumlu tepkiler verdi.
Biz Kürdlerin Anadili üzerindeki insanlık dışı saldırı ve “Beyaz Soykırım” diye adlandırılan 100 yıllık katı asimilasyoncu politikaları, bu türden karşı duruşlarla ortadan kaldıracağımıza en küçük bir şüphemiz olmamalıdır.
Bu karanlık tünelin sonunda ışık görünmeye başlamıştır diye düşünüyorum.
Ayrıca,
Bugün X hesabındaki bir belirlemeye; Kürdçe:
“KURD=KURDÎ YE!
Bi salan pênasekirina neteweyan; herwekî vagonên tirênekê li dû hev “Civakên xwedî yekitiya filanî, yekitiya bêvanî û hwd hebe, ew civak netewe ye, anna ne netewe ye” dihate kirin.
Lê îro ne pêwîste mirov pênaseya neteweyan ewqas dirêj û bihûrguli bilêv bike. Ezim iro mirov kane bêje; “ZIMAN NETEWE YE, NETEWE JÎ ZIMAN E!”
“Roja Zimanê Dayikê Pîroz Be!”
Şeklînde verdiğim bu yanıttan sonra, ben de çok sayıda olumlu, dönüler aldım…
Sevgili Dostum. Nasıl bir devlet ve nasıl bir demokrasi için yazılarınızla gösterdiğiniz üstün çabanızdan ötürü; tekrar diline, yüreğine ve kalemine sağlık diyor, kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum.»
*
Doğanın doğallığına aykırı davrandığımızda, insan kendi doğasına da aykırı davranmış olur. Nokta.
SELAMLAMA
Hayatın her alanında emek veren, yaşama sevgiyle güç katan tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Kadın ayrımcılığına son verildiği; hukuk, adalet ve özgürlüğün hâkim olduğu bir dünya için mücadele eden cesur kadınları saygıyla selamlıyorum. Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun!..