Diyar Galeria
Çok büyük değildi belki, çok şaşalı, çok cafcaflı… İçinde kaybolmuyorduk, gezmesi, dolaşması çok zor değildi ama Diyarbakır’ın ilk AVM’si ilk eğlence merkeziydi. Şehrin en güzel yerine yapılmıştı üstelik. Ulaşımı çok kolaydı, bütün toplu ulaşım araçları onun önünden geçiyordu. Hatta çok kısa sürede “Galeriadan geçiyor mu, galeria da inecek var” demeye başladık.
İlk modern sinema salonları orada yapıldı. Rahat koltuklarda, soğuk - sıcak sorunu yaşamadan ilk kez orada film seyretme lüksünü yaşadık. İlk hangi filmi izlemiştim hatırlamıyorum ama çok beğendiğim bir film olduğu için aklımda kalmış. “Salkım Hanımın Taneleri” filmini Galeria’ daki sinemada izlemiştim mesela.
Çoktan seçmeli lüks mağazalar, şık dükkânlar… Yürüyen merdivenler… Kafeler, yemek ve pizza salonları… Bowling salonu ve çarpışan arabalarda vardı. Başta da dedim ya çok büyük değildi belki ama her şey düşünülmüştü. Ya da bizim gözümüze çok hoş ve güzel görünüyordu o zamanlar. O kadar benimsedik ki, Diyar ismini birlikte kullanacak kadar. Orası galeria değildi, Diyar Galeria’yaidi …
Sonra şehir büyüdü, başka AVM’ler yapıldı, pabucu dama atıldı. İlk sinema salonları kapatıldı. Sonra birer birer o lüks mağazalar söndürdü vitrin ışıklarını, sonradükkânlar kapandı.
Mağaza ve dükkânların ardı ardına kapanması üzerine AVM’nin bir katı il tapu müdürlüğü tarafından ilçe ilçe tapu dairesi olarak kullanıldı. O zamanlar yine biraz hareketlilik vardı. Tapu daireleri de taşınınca hepten arısı kaçmış kovana döndü galeriamız.
Sadece girişte birkaç tozlu dükkân ve çiçekçi vardı en son gittiğimde. Antika ve dekoratif eşyalar satan, zaman zaman güzel tablolar bulduğum dükkân bile dayanamamış kapanmıştı en sonunda.
Galeria’ya yapılan bu vefasızlığın sebebini bilemiyorum ama depremde hasar alıp yıkılmasıyla zannediyorum ki herkeste çocukluk ve gençlik yıllarının ilk AVM’si ayrı bir burukluk yarattı. İlla bi gitmişliğimiz vardır hepimizin, bir kahve içimlik zaman geçirdiğimiz, soluklandığımız. Sonu böyle olmamalıydı diye hayıflandığımız galeria yıkıldı gitti.
Diyarbakır’daki depremin sembolü oldu Galeria. Kimin aklına gelirdi deprem de AVM’nin üzerinde bulunan apartmanlardan birinin çökeceği. Oysa vaktiyle orada ev almak ve oturmak ayrıcalıktı.
Lisedeki coğrafya öğretmenimin “çocuklar deprem öldürmez, binalar öldürür.” dediği daha bugün gibi kulaklarımda.
Bu deprem bize gösterdi ki deprem gerçeğiyle ilgili hiçbir şey bilmiyormuşuz. Deprem kuşağında olan, geçmişte çok ağır bedellerin ödendiği depremler yaşanmasına rağmen gıdım ilerleme ve bilinç seviyemiz artmamış. Ne devlet farkındaymış bu doğa olayının ciddiyetinin de bizler. Ne bilgi, ne tedbir, ne güvenlik, ne kontrol, ne denetim. Üzülerek söylüyorum hiçbiri yokmuş. Hani derler ya, Allahına yaşıyormuşuz. Deprem anında ne yapılması gerektiğini dahi bilmeyen, yatağın içinde hiç kıpırdamadan sadece dua okuyarak depremin bitmesini bekleyen milyonlarca insandan biriyim.
Bu bile öğretilmemiş bize, bizde öğrenmemişiz. Şimdiye kadar söylenen masanın altına girilmesi, kapı aralarında durulması gibi şeylerde tamamen yanlışmış. Cenin pozisyonu alıp, yaşam üçgeni olabilecek yerlerde durulması gerektiğini bu depremde öğrendim ben.
Oysaki lisedeki coğrafya öğretmenimin, “Çocuklar deprem öldürmez, binalar öldürür.” dediği bugün gibi aklımda. Eminimki binlerce öğretmen de aynı şeyi söylemiştir ama bu sözün ne anlama geldiğini bile anlamamışız.
Maalesef binaların insanları nasıl öldürdüğünü korkunç müteahhitlik ve mühendislik hatalarından kaynaklandığını yine bu depremde gördük. Üç kuruş fazla kazanmak uğruna malzemeden çalan hırsız müteahhidi, yapının içinde insan yaşayacağını umursamadığı için gerekli denetimi yapmayan mühendisi ve devlet olarak bunlara fırsat vermemesi gereken kurumların rüşvet alan, görevini ihmal eden kişiler tarafından yönetildiğini de görmüş olduk.
Zemin etüdünün yapılma anından tutunda en son iskân izni verilinceye kadar onlarca imza atılan ve bizimde yaşamak için satın aldığımız yerler ev değil mezarmış meğer. Dişimizden tırnağımızdan arttırarak satın aldığımız evlerin boyasına, çeşmesine, manzarasına, dolabına dikkat ettiğimiz kadar depreme dayanıklılığına, projeye uygun yapılıp yapılmadığına dikkat etmek aklımızın ucundan bile geçmemiş. Kendi canımızı, malımızı hiç bilmediğimiz insanların-kurumların insafına bırakacak kadar saf ve cahilmişiz.
Sonuç mu?
Cahilliğimizin ve vurdumduymazlığımızın bedelini çok ağır ödedik. Deprem bir doğa olayı, bunun olmasını engellemek imkânsız ama bilimi ve teknolojiyi kullanarak, ahlaklı ve bilinçli bir toplum yaratarak binaların bizi öldürmesine engel olabiliriz. Bir daha bu acıların ve kayıpların yaşanmaması adına 6 Şubat 2023 depreminin bir milat olmasını diliyorum. Hepimize geçmiş olsun, vefat eden her bir vatandaşımıza rahmet, yakınlarına sabır ve metanet diliyorum.
Sevgiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.