Ali Haydar Üzülmez

Ali Haydar Üzülmez

TENEKE VE ALTIN

TENEKE VE ALTIN

Teneke altın olur mu?

Kesin hüküm: Olmaz!

Peki altın suyuna batırılmış teneke altın olur mu?

Olur ama “gibi” olur!

İşte bu “gibi” olur çok önemli!

Buna bir mim koyalım!

Peki, şeriatçı cihatçıdan demokrat, şeriat hukukundan demokrasi olur mu?

Asla, kesinlikle olmaz!

Suriye’de işler karışık, her şey pamuk ipliğine bağlı; her an her şey olabilir.

El-Kaide, IŞİD, El-Nusra, HTŞ gibi katı şeriatçı/cihatçı; Ezidi Kürt kadınlarını pazarda satılığa çıkaran, Türk askerini demir kafeste diri diri yakan, kamaraların önünde insan kafası kesen, bu çağ dışı İslami örgütlerde yöneticilik yapmış Colani’nin boynuna kravat, üzerine de İGS etiketli takım elbise giydirilerek olmadığı bir profil yaratılmak isteniliyor. Birleşmiş milletler ve dünya devletlerinin terörist olarak ilan ettiği Colani, uluslararası bir operasyonla yeni Suriye yönetimi lideri Ahmed eş-Şara olarak Şam’a getirilip oturtuldu. Terörist Colani gitti; beyaz gömlekli, kravatlı, takım elbiseli Ahmed eş-Şara geldi. Herkesin gözünün önünde bir tiyatro oynandı, oynanmaya da devam ediliyor.

Şimdi bu adamdan ve birlikte olduğu şeriatçı/cihatçı arkadaşlarından herkesin hakkını hukukunu tanıyan, medeni ülkeler ve o ülkelerin insanları ile barışık bir demokratik Suriye beklentisi yaratılmaya çalışılıyor. Ama Ahmed eş-Şara, ABD ve Batı’nın bütün uzlaşı telkinlerine rağmen Alevileri katlettiriyor, Kürtlerle bir hafta önce yaptığı anlaşmayı bir kenara itiyor ve Dürzilerin taleplerini görmemezlikten geliyor. Bu insanları, geçici olarak(siz onu kalıcı olarak anlayın) ilan ettiği şeriatçı anayasası ile yönetmeye, kendi doğrularını herkese dayatmaya çalışıyor. Bakın kalıcılaştırmak istedikleri şeriatçı anayasaları ne diyor “İslam dini, Suriye’de temel hukuk kaynağı olarak kabul edilecek.” Bu ne demektir? Çoğulcu olmayan tekçi şeriat düzeni kurulacak demektir. Mazlumlara bunu dayatan ve onlara zulüm eden Ahmed eş-Şara İsrail devletinin askeri saldırılarına da gıkını çıkartamıyor. Neden acaba?

Çünkü karşısında; akılda, bilimde, bilgide, teknik ve teknolojide; uluslararası ilişkilerde ve parada güçlü, şakası olamayan İsrail devleti ve destekçisi ABD ile Batı var!

Unutmayalım, Türk devleti de bunlara hamilik yapıyor.

Kürtler, Arap Alevileri olarak bilinen Nusayriler ve Dürziler bu anayasayı tanımıyor. Şimdi herkes tedirgin.

İslam şeriatının temeli olan İslam hukukundan demokrasi çıkmaz; çıksaydı şimdiye kadar bin defa çıkmış olurdu. 22’si Arap olmak üzere 57 İslam ülkesi var, hiçbirinde demokrasi yoktur. Türkiye de buna dahildir. Yüz yıldır kurmaya çalışıyoruz ama bir adım ileri iki adım geri gidip geliyoruz. Son günlerde yaşananlar da yazdıklarımın kanıtıdır; olup bitenleri ibretle izliyoruz.

Bu günkü İslam anlayışı ile demokrasinin olamayacağını daha önceki yazılarımda uzun uzun anlatmıştım. Tekrar hatırlatırsam: İslam’ın çıkışı Medine Site Devleti’ne dayanır. İslam, devletle birlikte var olmuş ve var olmaya da devam etmektedir. İslam siyasal bir dindir. Devleti halkın hizmetçisi olarak görmez. Onu ve yöneticilerini kutsar, inananlara, ümmete “yönetenlerin sözünü dinleyin, bozguncu olmayın” der. Yöneticilerin niteliğine bakmaz.

Ahmed eş-Şara bu anlayıştan besleniyor. Geçici şeriatçı anayasasını da bu anlayıştan ötürü dayatıyor. Kendini seküler, tüm halkların demokratik yöneticisi olarak görmüyor; İslam Halifesi olarak görüyor. Şimdilik, şeklen seküler yaşamı, giyim-kuşamı, kültürü benimser görünse de zihnen kafa olarak şeriatçıdır. Takkıye, alavere- dalavere yapmak bunların fıtratında vardır. Şunu da biliyoruz ki, bunların fıtratında kesinlikle demokrasi yoktur. Yani? Yanisi şu: Teneke altın olmaz.

Şeriatçıdan demokrat, şeriat hukukundan da demokrasi çıkmaz.

O nedenle hiç kimse gerçekleri çarpıtıp insanları kandırmaya çalışmasın. Doğru olan İslamcıların günümüz dünya gerçekleri ile yüzleşmesi, kendini yenilemesi ve dünyevi olan ile uhrevi olanı ayırmasıdır. İslamcılar dünya işlerini, seküler yaşamı kabullenen medeni insanların uzlaşarak yaptığı bir anayasaya; uhrevi olanı da İslam bilginlerine bırakmalı; Hıristiyanlara, Yahudilere, diğer inançlara, farklı mezheplere ve inanmayanlara karşı tahammüllü, hoşgörülü, ılımlı olmalı; teoride ve uygulamada/pratikte bu gerçekleşmediği sürece İslam; insanlığın, özellikle de erdemli, iyi insanların gönlünde yer edinemez.

Bu günkü cihatçı/şeriatçı zihniyet ve uygulamaları İslam’a ve temiz Müslümanlara zarar vermektedir.

Sonuç olarak Suriye gerçeğine dönersek, başta Kürtler olmak üzere Dürzileri, Alevileri ve diğer tüm azınlıkları içine alan kapsayıcı sivil seküler bir yaşamı hedefleyen, her kesimin hakkını hukukunu tanıyan, inançlara saygılı bir anayasa ile yönetilen Federal Demokratik Suriye Cumhuriyeti hedeflenmelidir. Aklın yolu, nesnel gerçeklik bunu gerektiriyor. ABD-İsrail ve Batı isterse Suriye’de Federal bir devlet kurulur; bu hiçte zor değil. Türk devleti de bu önemli süreçte sorumlu davranmalı, zorluk çıkartmamalı; Türkiye kamuoyu da çok dikkatli olmalıdır. Hamaset yapanların başına nelerin geldiğini son bir yılda yaşayarak gördük. Perişan oldular!

Son olarak da derim ki; şeriatçı/cihatçılara fazla zaman ve imkân verilmemeli. Yoksa kaos, istikrarsızlık ve iç savaş kaçınılmaz olur; iç savaş acı, kan, gözyaşı demetir. Şunu unutmayalım ki; iç savaşın kazananı yoktur. Küçük, büyük tüm yetkilileri aklıselime davet ediyorum!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Haydar Üzülmez Arşivi
SON YAZILAR