ARAYIŞ DEVAM EDİYOR; MARSA YOLCULUK
Evren hareketten oluşmaktadır.
Matematik dili ile ifade edersem; evren, evrensel küme hareket halindedir. Onun alt kümeleri olan galaksiler( yıldız kümeleri) zorunlu olarak hareket halinde, yıldız kümelerinin içindeki tek tek gezegen ve cisimler hareket halinde, hali ile mavi gezegenimiz dünya ve onun içindeki canlı ve cansız varlıklar hareket halindedir.
Canlılar varlıklarını sürdürebilmek için doğa yasası gereği başka canlıları yemek zorundadır. İnsanlar da canlıları yiyerek varlığını sürdürür ve hareket halindedir. Hareket halinde olan her insan olumlu veya olumsuz bir iş yapar. Olumlu bir iş yaptığı zaman haz veya mutluluk duyar, olumsuz iş yaptığı zaman mutsuz olur, acı çeker. Demek ki yaşamımız hareket üzerine bir anlamda da mutluluk ve mutsuzluk üzerine kurulmuştur. Yaptığımız her şey aklımızın ürünüdür ve dolayısıyla yaşadığımız hayat kendi aklımızın bize çizdiği yoldur. Yan faktörler yok mudur? Elbette vardır. Aile, eğitim, çevre gibi yan etkiler vardır ama belirleyici olan aklımızdır. Doğadaki nesnelerle duyu organlarımızla kurduğumuz iletişim sayesinde beynimizi sürekli bilgi bakımından besleriz. Bu bilgileri beynimiz sentezleyerek soyut kavramlar yaratır. Dolaysı ile soyut olan her şey insan aklının ürünüdür. Örneğin; maddi yaşamda semboller, manevi yaşamda inanç, Tanrı kavramı insan aklının hayal ürünleridir. Bir çocuk için, bir deli veya divane veya alzheimer olmuş bir yaşlı için sembollerin, inanç ve Tanrının hiçbir anlamı ve önemi yoktur.
İnsanı diğer canlılardan ayıran temel farklılık mucizevi bir akla sahip olmasıdır. Eğer mucize varsa işte o mucize insan aklıdır. İnsanı özellikle insanın duygularını kontrol altında tutan aklımızdır. Aklımızla değil duygularımızla ilgilenmemiz gerekir. O bizi hazza da acıya da, kötüye de iyi sona da götürebilir.
Bazan kendimi insanın kötü, acımasız yok eden ahmak, aptal bir varlık olduğunu düşünürken; bazen de merhametli, olağanüstü fedakâr, zeki, mucizevi bir varlık olduğunu düşünürken buluyorum.
Hiç düşündünüz mü? insan, nasıl oluyor da kendi aklının hayal ürünleri olan maddi ve manevi ideolojilerin ve o ideolojilerin yarattığı liderlerin, inançların veya Tanrıların esiri oluyor. Oluyor işte hocam bu da doğanın, hayatımızın bir gerçeği derseniz size katılırım!
Şu anda Elazığ Fırat Gazetesi ve Edirne Vatandaş Gazetesi’nde yayında olan Arayış, Göç, Göçmenlik ve Melezleşme başlıklı yazımla ilgili birçok telefon, WhatsApp’la yazışma ve yazının altına düşülen yorumlarla ilgili olumlu geri dönüşler aldım. Okuyucularımla telefonla konuşurken ya da WhatsApp üzerinden yazışırken yazımda bir eksiklik olduğu düşüncesi aklıma geldi. İnsanlığın arayışının artık mavi gezegeni aştığı ve uzaya taşındığı, insanlığın artık Mars’ta koloni kurmaya çalıştığını yazmayı unuttuğumu fark ettim; bu konuda da birkaç söz söyleyebilirdim diye düşündüm. Sonra ayrı bir yazı yazma fikri aklıma geldi. İşte bu yazı o unutkanlığımın ürünüdür.
İnsan aklı gibi, evrende mavi gezegenimizin varlığı da bence bir mucize. Ama kendimizin ve gezegenimizin kıymetini bilmiyoruz. İnsan kötü bir canlı, doyumsuz ve yok edici, güzelim gezegenimizi büyük bir hırsla yok ediyoruz. Hava kirliliği, suların çekilmesi, ormanların yok edilmesi; plastik, nükleer atıklar; atom bombası, nükleer savaş tehlikesi, yer altı yer üstü kaynaklarını hızla tüketilişi ve hastalığa varan bir tüketim çılgınlığı... Bu insan aklının körlüğü hatta aptallığıdır; bize her şeyini sunan, bizi var eden doğa anamızı adım adım yok ediyoruz. Tıpkı kötü mirasyedi evlatlar gibi. Okyanusun altında sığınaklar yapıyor veya trilyon dolarlar harcayıp yaşamın olmadığı Mars’ta koloni kurmaya çalışıyoruz. Mars’ta koloni kuracak kadar keskin olağanüstü gelişmiş bir zekâya sahip biz insanlar, kendi varlığımızı var eden güzelim gezegenimizi, doğa anamızı da yok ediyoruz. Bu akıl almaz bir durum. Yaman bir çelişki. Bu çelişkide karşımıza yine doğanın o şaşmaz yasası çıkıyor: Zıtların birliği. İyiyi ve kötüyü, aptallığı ve zekiliği birlikte yaşıyoruz. Bu doğa yasasını değiştirmeye, yok etmeye gücümüz yetmez ama olumsuz, kötü olanı azaltabiliriz diye düşünüyorum.
Nasıl mı? Çevreye ve yaşadığımız hayata duyarlı olarak derim; mavi gezegenimize itinayla sahip çıkar onu korur, arayış yolculuğumuza da devam ederiz.
Umarım duyarlı olunur, insanlık sağduyu öne çıkarır; mavi gezegenimizde iyiden, güzelden, doğrudan, ve özgürlükten yana adil, eşitlikçi bir dünya düzeni kurulur ve bu çılgınlık da sona erer. Ben insana, insanın sağduyu ve mucize aklına inanıyorum.
İyiden, güzelden, doğrudan, özgürlükten yana zekâmızın çalışması dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.