Ortadoğu Yarası Artık Fitil Tutmuyor
Savaş ve çatışma denince ilk akla gelen Ortadoğu’da son günlerde insanlık dramına yeni bir sayfa daha ekleniyor. Suriye’de sivil Alevilere dönük gerçekleştirilen katliam görüntüleri ekranlara düşüyor. Daha önceki rejimin zulmüne karşı olduğunu söyleyen güçler eskisini aratmayan bir insanlık trajedisini yaşatıyorlar.
Uzun tarihsel süreçler boyunca işgal ve istila alanı olmaktan kurtulamayan, dış güçler yetmezmiş gibi, bitmez tükenmez iç çatışmalarla da sürekli kan kaybeden Ortadoğu’da değişen bir şey yok. Akan kan gelecekte başka çatışmaların zeminin oluşturuyor ya da tarihten gelen çatışmaların daha da derinleştirerek devam etmesinin zeminini güçlendiriyor. Sonuçta kaybeden hep halklar oluyor. Çelişki ve çatışmaların sürekli kan kaybettirdiği Ortadoğu’nun yarası şairin dediği gibi artık fitil tutmaz oldu.
İnsanlığa ve uygarlığa ait ilklerin ortaya çıktığı, adeta zenginliklerin diyarı bu kadim coğrafya, neredeyse hiç gün yüzü görmedi. Bu kadar köklü tarihsel bir geçmişe sahip olan; çok zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olmasına rağmen; bu topraklarda yaşayan halklar bir türlü huzura kavuşamadı. Bu zenginliklerden en az kendileri yararlandı. Tarihi, coğrafik ve enerji alanındaki zenginlikleri adeta başlarına bela oldu. Nimetlerini başkaları, cefasını ise kendileri çekti.
Böylesine trajik bir geçmişin oluşmasında, dar çıkarları için; bütünü feda eden yerel güçlerin takındıkları tutum ve ilişki biçimlerinin katkısı büyük oldu. Kendi aralarındaki çıkar, çelişki ve çatışmaları; dış müdahaleler için önemli bir zemin sundu. Bölge güçleri arasında yaşanan bu hengâmelerden halklar zayıf düştü. Bu zayıflık dış güçlerin işgal, istila ve yağmalarına önemli fırsatlar sundu, onların işlerini kolaylaştırdı.
Bu iç çatışmalardan dolayı sürekli güç kaybetmesi dış müdahalecilerin işlerini kolaylaştırdı. Onlara müdahale gerekçeleri oluşturdu. Bitmez tükenmez iç kavgalarda kaybeden taraf her zaman Orta-Doğu halkları oldu. Umarız aklıselim galip gelerek sivil Alevilere dönük bu kırımlar bir an önce sona erer.
Bu yazıyı yazdıktan sonra Suriye’de Kürtler ve yönetim arasında antlaşma oldu. Antlaşmanın maddeleri medyaya da yansıdı. Bu antlaşmaya göre Suriye’de Kürt varlığı anayasal statü kazanıyor ve resmen tanınıyor, asli unsur oluyor. Kürtler geleceklerini, hukuki statülerini, güvenliklerini ve varlıklarını koruyacaklardır. Bu uzlaşı yapılan anayasadan sonra kalıcılık kazanacaktır. Aleviler ve diğer grupların güvenlik sorunları da çözüm bulacaktır. Tabi burası Ortadoğu yarının ne olacağı ve neler getireceğini biraz da zaman gösterecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.