Selim Kaplan

Selim Kaplan

Kendi ateşini söndüren ağaçlar

Kendi ateşini söndüren ağaçlar

Evliya Çelebi’nin, yaklaşık dört yüz yıl önce yazılan seyahatnamesinde, Anadolu, "öyle gür bir orman yapısına sahiptir ki, bir sincap, bir uçtan diğer bir uca ağaçlardan inmeden ulaşabilir" diye anlatılır.

Günümüzde ise Anadolu’yu, Çanakkale’den başlayıp Van’a ulaşarak geçmeye çalışan bir sincap; Konya’nın obruklarına (yer altı suyunun çekilmesi ile oluşan çukur) yuvarlanmadan,

Kırşehir’in çorak bozkırlarında susuzluktan ölmeden veya Anadolu’nun orta yerinde, insan, pardon hayvan kaçakçılarının ya da bir mafyanın eline düşmeden ulaşabilirse, ona olimpiyat madalyası vermek lazım.

Anadolu, ormanları itibari ile geçen dört yüz yılda, kafasının orta yerinden saçları dökülmüş, kel bir yaşlı görünümüne dönmüştür.

Orta Anadolu kurak ve ormansız, kafanın kelleşmiş bölgesi, Ege bölgesi ormanları başın ön tarafındaki perçemleri, Karadeniz ve Akdeniz bölgesi ormanları kulak üstü bölgeleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ormanları ense kısmı saçları gibidir.

Berberlerin dahi en çok uğraşıp zaman harcadığı perçemler misali, Ege bölgesinin ormanlarıyla da, her yıl rant uğruna çıkarılan yangınlar ile uğraşılır.

Bu yıl da kural değişmedi, başta Çanakkale, İzmir, Aydın, Manisa olmak üzere, Ege’nin birçok ormanında binlerce hektarlık alan küle döndü.

2021 yılı yazında da Akdeniz bölgesindeki 54 ilde 250’nin üzerinde orman yangını meydana gelmiş ve bu yangınlarda 150 bin hektar (100 binden fazla futbol sahası büyüklüğünde) orman alanı zarar görmüştü.

Yangınlara sebep olduklarından dolayı gözaltına alınan birkaç kişinin, geçmiş yıllarda olduğu gibi, ya beraat edecekleri ya da küçük hapis cezaları ile kurtulacakları, bilinen örneklerdendir.

Ama hiç kimse, orman yangınlarında binlerce; kuş, karınca, kaplumbağa, yılan, tavşan, sincap vb. orman hayvanları katledilirken, sokakta bir köpek öldürülürken, yapılan yaygaranın en azından yarısı kadarını yapmaz.

Rant uğruna çıkarılan orman yangınlarında ölen veya yaralanan orman hayvanları, rant uğruna öldürülen ya da yaralan Filistinliler gibidirler. Sahipsizdirler ve ölenler kayıp, kurtulanlar yaşam mücadelesine kaldıkları yerden devam ederler.

Karadeniz ormanları, madencilerin talanına uğramaz ise, ihtimaldir ki devlet yöneticilerimizin marketing faaliyetleri ile Arap şeyhlerinin lütuflarına mazhar olacaklardır. Bununla ilgili kıpırdanmaların olduğuna dair basında bir kısım haberler yer alsa da, krizde olan ekonominin kurtarılması için, Arap milyar dolarlarına karşılık, Karadeniz ormanlarının feda edilmesinin yakın olduğu öngörüsü yüksektir.

Kelin ense kısmını oluşturan Doğu ve Güneydoğu Anadolu ormanlarına gelince; buralar, Erzincan’ın İliç maden faciası benzeri, maden alanları olup katledilmezlerse, kendi kendine veya birilerinin özellikle yakması ile orman yangını faciasını yaşamazlar!

Çünkü Ege, Akdeniz ve Karadeniz ormanlarında kolayca yanan; çam, sedir, kayın, gürgen vb ağaç türlerinden farklı olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ormanlarında meşe türleri hâkimdir ve meşe kolaylıkla kendini ateşe teslim eden bir ağaç değildir.

Orta düzeyde bir bürokratın, bir ortamdaki anlatımında; geçmişte, sözüm ona, terörle mücadele amacı ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bir kısım meşe ormanları yakılırken, meşenin gövdesinden öz su salgılayıp, kendi ateşini kendisinin söndürdüğünü hayretle ifade etmişti.

Günümüzde, uyuşturucu ile mücadele amaçlı yapılan operasyonlarda da, meşe ormanlarının ortasında tespit edilen uyuşturucu tarlaları, yazın orta yerinde, kolluk birimleri tarafından yakılarak imha edilirken, yoğun bir yangın söndürme önlemi alınmadığına, haberlerden şahit olmuşsunuzdur.

Bilinir ki meşe ağacı kolaylıkla ateş almaz, ateş alsa bile, kendi ateşini kendisi söndürür.

Son dört yüz yıllık sürede, Anadolu’nun cahil insanları, Anadolu’nun gür ormanlarını yok edip, bir sincabın Anadolu’nun bir ucundan diğer bir ucuna, ağaçlardan inmeden ulaşmasını imkânsız kılmıştır.

Diktiğimiz her ağacın, bizi iki cihanda Cennete, yaktığımız her ağacın bizi iki cihanda Cehenneme daha çok yaklaştırdığı bilinen bir gerçektir.

Bir Çin atasözü der ki; “Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik ama yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan eğit’’.

Başta rantiyecilik yaparak ormanlarımızın yok olmasına sebep olanlar olmak üzere, her seviyedeki vatandaşlarımızı, ağaç ve ormanlarımızın, insanlığın varlığının devamı konusundaki önemi hakkında eğitmek, Devletin en üst kademesindeki yöneticiden, öğretmenlerimize, din adamlarımıza, anne ve babalarımıza varıncaya kadar her vatandaşın görevidir.

Geçmişteki yüz yıllarımızı, ormanlarımızı yok ederek kaybettik, gelecekteki yüzyıllarımıza, ormanları koruyup, çoğaltarak, lütfen sahip çıkalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selim Kaplan Arşivi
SON YAZILAR