Selim Kaplan

Selim Kaplan

Allah Sevgisini Pazarlamak

Allah Sevgisini Pazarlamak

Tüccar, malını satarken ”Abla, Allah seni inandırsın bütün çarşıyı dolaşsan, bu kalitede ve fiyatta, mal bulamazsın” der.

Zanaatkâr, hizmetini pazarlarken” Abe, Allah adına yemin ederim ki benim yaptığım işte hile görülmemiştir” der.

Allah’ın adını anarak mal ve hizmet pazarlayan veya sosyal ilişkilerde kendisinin kabul görmesi için Allah adına yemin edenlere, hep şüphe ile yaklaşmışımdır.

“Malını, yemin ederek beğendirene kıyamette merhamet edilmeyecektir.”(Hadis-i şerif-Müslim)

Kulların, Allah’ı kendine şahit kılarak veya Allah için hareket ettiklerinin inandırıcı olmadığı, bu tür davranışların ortaçağ cahiliye döneminde kaldığı, günümüz sosyal ilişkilerinde kendini somut olarak ortaya koymaktadır.

Bir iş başvurusu yaparken, şirketler sizi muhatap almak için, geçmiş bilgi ve becerilerinizi içeren CV(Özgeçmişinizi)’i görmek isterler.

Şirketler, ürettikleri mal ve hizmetin kalitesini kabul ettirmek için, geçmişte yaptıkları işleri veya iş ortaklarının listesini sunup ticarete talip olurlar.

Devletler, diğer devletler nazarında, geçmişteki ulusal politikaları, icraatları ile ülkesindeki vatandaşlarına davranış şekillerine göre, diğer devletler tarafından muhatap alınırlar.

Allah aşkı konu edilerek, Hilafet veya Kilise adına, insanları ölüme göndermek ortaçağ döneminde kalmıştır.

Yirmi birinci yüzyıl dünyasında, Hıristiyan Dünyası Haçlı zihniyeti ile Kudüs’e yürümeyeceği gibi, İslam Dünyası’nın da cihat söylemleri ile gaza gelip Gazze’ye yürümeyeceği gün gibi aşikârdır.

İnsanların; inançlarına ilişkin kutsallarını, kişisel, sosyal ve siyasi menfaatleri doğrultusunda kullanan kişi, kuruluş, dernek, cemaat, tarikat, siyasal parti veya bir ülkenin iktidarı, kendisine inanan insanlara en büyük kötülüğü yapmaktadır.

Çünkü inanç, kişinin kendisine saygısı ve yaşamak arzusunun en temel öğelerinden biridir.

Bir insan kendisine, ailesine, üyesi olduğu sosyal kuruluşlara, oyunu verdiği partisine, uğruna yaşamını feda edebileceği ülkesine ve kendisini yaratan Allah’ına inancında çelişkiye düşer veya bu inançlarını kaybederse, o insanın uğruna yaşayacağı bir şeyi kalmamıştır.

Türkiye, Filistin meselesine dair politikasını da, İlahi söylemler üzerine bina etmemelidir!

Filistin meselesi; İsrail ve Filistinliler için beka meseleleri olup, kendileri için milli meseledir.

Çünkü bu meselede; İsrail’in amacı, 17 Ekim’deki “Timsah Gözyaşları” yazımızda detaylarına yer verdiğimiz, Yahudi soyundan gelen halkın tarihi vatanını yeniden kurmaktır. Filistin Halkının amacı ise, halkının öz değerleri ile barış içinde yaşayabilecekleri bir vatanlarının olmasıdır.

Bu mesele, Ortadoğu’daki Arap ülkeleri için, gelecekte bu hususun kendilerini ne kadar etkileyeceğinin değerlendirildiği ve endişesi anlamında stratejik meseledir.

Filistin meselesi; orta doğunun dışında kalan Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika ülkeleri için gelecekteki ticaretlerini nasıl etkileyeceğini değerlendirdikleri ticari bir meseledir.

Ama geldiği süreç itibari ile Filistin meselesi, bütün dünya için, Gazze’de sıfır günaha sahip çocuk, kadın ve sivillerin, hunharca katledildiği, insanlık onurunun çiğnendiği insani, vicdani ve ahlaki bir meseledir.

Bu mesele; Türkiye için ise orta doğuya sınırdaş olması ve bu çatışmalardan gelecekte ne kadar etkileneceği sebebi ile stratejik, Avrupa ve Asya ülkesi olması sebebi ile ticari, insanlık onuruna sahip çıkması gerektiği için insani bir meseledir.

Onun içindir ki, Filistin meselesinde, Türkiye’nin, insanların kutsallarını malzeme edip, hamasi davranma lüksü yoktur.

Hükümetlerin; iç ve dış siyasetleri, ülkesine dair yönetim politikaları ve diğer ülkelerle diplomatik faaliyetlerinde, en tecrübeli öğreten tarihtir.

Eğer Türkiye, Filistin meselesinde; yirmi yıllık parti devleti veya yüzyıllık Cumhuriyet ülkesi mantığı ile hareket ederse yanlış yapacaktır. Türkiye’nin bu meselede bin yıllık bölge ülkesi bilgi ve tecrübesi ile hareket etmesi, en doğru davranış tarzı olacaktır.

Türkiye’nin Filistin meselesine; bazen “One Minute” çıkışları ile İsrail’e parmak sallayıp sonra çark etmesi veya Filistin meselesini milli olmaktan çıkarıp Müslüman Kardeşler çizgisine taşıyan Hamas’ın siyaseti ile bakması, insanların dini duygularını kullanarak öfkelerini kabartması, kabaran öfkelerin çevrelerine zarar vermesi, bu günümüz ve yarınımıza zarar verebilecek, en büyük yanlış olacaktır.

Halkından yönetim yetkisi almış, Günümüz Hükümeti’nden beklentimiz, güncel konu olan Filistin meselesi ve O’nun özelindeki Ortadoğu meselelerine, hamasetle değil, tarihin öğrettiklerinin ışığında, bin yıllık bölge ülkesi tecrübesi ile yaklaşıp, halkı bu yönde yönlendirmesi, yönetmesi ve diğer ülkelerle diplomasisini bu çizgide yürütmesidir.

Dinlerin, insanların problemlerine malzeme edilerek, din tüccarlığı vasıtası ile Allah sevgisinin pazarlandığı çağlar, çoook gerilerde kaldı, farkında değil misiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selim Kaplan Arşivi
SON YAZILAR