Neçirvan BOZKAPLAN

Neçirvan BOZKAPLAN

Osyan

Osyan

Ali, kulak asmadı. Aklı noksan, saçı sakallı karışmış zavallı Osyan’la tartıştı. Osyan dıştan tam bedendi ama içten ruh hastasıydı. Yıllar önce ailesinin baskısıyla anne karnındaki yedi aylık çocuğunu civanperçemi otuyla öldürmüştü. Köyün çocuklarını toplayıp bir deve yükü civanperçemiyle evine dönmüştü. Onu buna zorlayan uzun yıllar süregelen gelin kaynana kavgasıydı. Kaynanaya göre gelin, hem bedenen hem de ruhen bir şeytandı. Sevgili oğluna uygun değildi ve oğlunu hak edecek hamaratlığa sahip değildi. Oğluna karşı sevgisi dağ gibi yüceydi, oğluna eş olacak kadın henüz hiçbir annenin döl yatağına düşmemişti. Osyan ise eşini seviyor onu boşamak istemese de annesinin baskısıyla eşinden ayrıldı. Dul kalan eşi köyde bir akrabasıyla evlendi. Sağlıklı çocuklara, mutlu bir hayata kavuştu, bunu gören Osyan günden güne güneşe bırakılan buz parçası gibi erimeye başladı. Sokağa çıkamaz oldu. Annesi hangi eşiğe ayakbastıysa da oğluna uygun bir eş bulamadı. Yıllar yılı köy köy dolaştı, sabah çıkıp akşamları yorgun argın eve eli boş döndü. Eski gelinin acısını dindirecek onu unutturacak birini bulamadı. Osyan’ı efkâr sardı. Köy yerinde eski eşinin mutlu hali hep yüzüne çarpıp vuruldu. Onun mutlu halini gördükçe günden güne kahroldu, aklını oynattı. O günden sonra annesine karşı içten içe kin besledi. Kini öyle derindi ki dağın altında gizlice akan nehir gibi sessizdi. Yıllar sonra her şey tamamıyla unutuldu sanıldı. Osyan bu süreçte değişik huylar edindi. Gizli saklı elinden bırakmadığı bıçağını biledi durdu. Haftalar boyunca hiç durmadan bir demirci ustası gibi her gün bıçağını biledi, bunu can sıkıntısından yaptığını düşünenler oldu. Yemekte, duşta, uyku aralarında, yolculukta bıçağını bileyip durdu. Boşadığı kadının erkek çocuğu evlenme yaşına geldi, köyden biriyle nişanlandı. Bunları duyan Osyan bıçağı her zamankinden daha fazla bilemeye başladı. Gece boyu bıçak bilediği günün sabahında uykunun en tatlı vaktinde bıçak bilemeye ara verdi. Dama çıktı, eski eşinin gelin gittiği eve baktı. Kadının bir başkasının kucağında mutlu mesut olduğunu hayal etti. Canı yandı. Aşağıya indi. Zamansız öten tek ayaklı beyaz horozun kafasını kesti. Horozun başsız bedeni çırpınıp durdu. Bebeğinin öldürülmesine sebep olan annesinin başında bekledi. Annesi sineklerden korunmak için yüzünü beyaz yazmayla örtmüştü. Yazmanın altındaki masum yüze uzunca baktı. Annesinin kendisini ne kadar sevdiğini, onun için ne kavgalar ettiğini anımsadı. Şefkatli annesi onun uğruna nice çileler çekmişti. Annesinin saf yüzüne uzun uzadıya bakınca acayiplikler görmeye başladı. Bebeğini, eski eşinin şimdiki mutlu evliliğini ve güzel çocuklara sahip oluşunu hatırladı. Kafası karıştı, odasına çıkıp tekrar bıçağını bilemeye başladı. Bıçağını at kılı kadar inceltti, bunu yeterli bulmadı bilemeye devam etti. Odasında uykuya dalacakken evde bir bebek sesini duydu. Bebek sesini takip etti, oda oda dolaştı, dama çıktı. Horozun başında bekledi, sarı gagasını açıp içine baktı, bebeğini bulamadı. Bebek sesini duymamak için bıçağını hızlıca bilemeye başladı, bebek sesi de aynı şekilde gür çıkmaya başladı, sesin nerden geldiğini bulur gibi oldu. Tekrardan annesinin odasına uğradı. Ahşap kapının arkasında bekledi. Kapının arkasında bebeğe ait minnacık elleri fark etti. Gülümsedi. Kapıyı yavaşça araladı. Bebeğini kucaklayıp onu odasına çıkarmak istedi. Bebek birden kayboldu. Sırt üstü uyuyan annesine baktı. Uzuvları her iki yanda ölü gibi duruyordu. Yaşlı annesi uykunun en tatlı halindeydi. Sabahına oğluna kısmet bulmak için tekrar yola koyulacaktı. Keskin bıçağını diliyle kontrol etti. Dilinin ucunda kesikler oluştu, kendi kanını iştahla içti. Annesine doğruldu, nasırlı ellerini öpecekmiş boynuna sarılacakmış gibi durdu. Yıllar yılı bilenen bıçağını mızrak gibi doğrultup annesinin kalbine indirdi, her iki elinden destek alarak bıçağı olabildiğince derine batırdı. Annesi oracıkta can verdi.

Annesini öldürdüğü gece memleketi Gerger’i apar topar terk etti. Bıçağını ve kesik horoz başını yanına alıp Maden’e kadar yürüdü, sonra buraya yerleşti. Maden’de karın tokluğuna duvar örme işlerinde çalıştı, terk edilmiş derme çatma bir evde yaşama tutundu. İç karışıklık çıkınca ortada kaldı, sonra kafilenin peşine takıldı. Yolculuk boyunca ne kimse varlığından rahatsız oldu ne de varlığıyla mutlu oldu. Ali adında biri tarafından öldürülünce değeri artı, değeri arttığı için yıllar öncesine ait hikâyesi okundu. Osyan ile tartışan Ali, her ne olduysa belindeki hançerini çıkarıp Osyan’ı oracıkta öldürdü. Kafiledekilerin Ali’ye karşı koyacak gücü yoktu. Yaşlı, yüzü kırışmış iyi niyetli Derviş adında biri Ali’ye engel olmak istedi. İlk defa bir Müslüman onlar için köylüsüyle tartışıyordu. Bu destek karısında öyle bir duygulandı ki adamın değeri gözünde İsa kadar yükseldi. Sakallı su gibi temiz Derviş’in yüreği insan sevgisiyle mayalıydı. Görmüş geçirmiş biriydi, Müslüman’ın hassıydı. Bağrı açık Ali’ye doğru yürüdü. Neden adamı avantadan öldürdün Ali? Sen namaz niyaz bilmez, cami yoluna asla sapmaz birisin. Baban sırf altına işemesin diye onu günlerce susuz bırakan vefasızın tekisin. He kurban söyle bana ne diye gariban adamı avantadan öldürdün. Allah onu buyurdu ya dünyaya, buyurarak alsaydı ya yanına” diye çıkıştı... Ali, Derviş’e öfke kustu. Ona zındık taraftarı, ermeni tohumu, yoldan çıkmış, ” dedi. Derviş, araya girdi. Bu adamlar daha düne kadar evinizde taş ustası, çocuklarınızın kirvesiydi ne oldu da birden düşmanınız oldular, ” dedi. Derviş kuru kalabalığa döndü, istediği etkiyi yaratmadı ama yaşanacak onca acının önüne geçti. Ali, hançerini beline soktu, uyuz bir köpeğe bakar gibi Derviş’e tiksinerek baktı. Hesabını vereceksin, babam senin yüzünden öldü, ona su dolu güğümü içtirmeseydin zavallı babam şimdi yaşıyor olacaktı, dedi. O kadar suyu verecek ne vardı sanki kavurucu yazda bile babamın mezarında gür yabani otlar çıkar durur, otlar halen içirdiğin o suyla beslenir, ” dedi. Derviş titreyen eliyle ona beddua okudu. Baban benim çocukluk arkadaşımdı, onun mezarını sulayan benim, ” dedi. Ali, cenneti sonsuza dek hak ettiğine inanmış gibi sırıttı, birkaç küfür savurup tepeden aşağıya kayboldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Neçirvan BOZKAPLAN Arşivi
SON YAZILAR