Homomedias III
Günümüz sanal evriminin gerçekleri yok sayarak hüküm sürmesi oldukça tehlikeli bir boyuta ulaşmıştır. Buna daha önceki yazılarda da vurgu yapmıştık. Günümüz insanının yani Homomedias’ın evrimi hız kesmeden devam ediyor. 20 yıllık bir temelin 10 yıl içinde bu denli ilerlemesi zihinsel evrimin de hız kazandığını gösteriyor.
İlk iki yazımızda Homomedias’ın daha çok ırk, din ve diğer yönelimlerden beslendiğine değinmiştik. Bu yazımızda ise grift bağlantıyı koparmadan duygu, haz ve sapkınlık boyutunu ele almaya çalışacağız.
Evrimsel döngünün teknolojik gelişmelerin hızıyla paralel hareket etmesinden dolayı evrimini tamamlayan her Homomedias tüketim çılgınlığına ayak uydurabilmek için önüne gelen her şeyi tüketebiliyor. Verilen zamanı, harcanan emeği, hızla kurulan dostluğu, aşkı, sevgiyi, kutsal sayılan değerleri…
Homomediasların kendi aralarında farklı fraksiyonları da mevcut. Örneğin; bayrak taşıyan homomedias. Bu durum bir nevi grotesk tiyatro sahnesi gibi karanlığı gülünç gösterme çabasıdır. O bayrağı tutan anında kahraman olabildiği gibi sembolik bir el işaretiyle anında hain de ilan edilebiliyor.
Homomediaslar genel olarak lümpendirler. Paravan arkasında salça sürecek ekmek bulamazken kredi çekip en lüks mekanlarda yemek yiyip yüzlerce resim çekebilmektedirler. Lüks araba kiralayıp lüks bir hayat yaşıyor gibi storyler çekip ego orgazmı yaşamaktadırlar.
Oldukça dost canlısı görünen bu tür, yeni tanıştığı kişilerle hemen samimiyet kurup kardeşlik pozları vererek çarşaf çarşaf fotoğraf paylaşabiliyor, gerekli beğeniyi aldıktan sonra kardeşlik rütbesini ayaklar altına alabiliyor. Hele ki asosyalliğin dibine vurmuş sözde sosyal video paylaşım platformlarında dönen muhabbetler Homomedias’ın tersine vahşi evrimini gözler önüne seriyor.
Ceplerindeki ekrana bakıp bir iki dakikalık videolarla birbirilerini sevip çıkar amaçlı tanışma faslını geçtikten sonra birbirilerinin evlerine hatta şehirlerine giden bu normal Homomediaslar, istediklerini aldıktan sonra prim kazanmak için birbirilerini sözle linç edip yerin dibine sokarak çok normal olan bir merhabayı bile tüketebiliyorlar. Canlı yayınlar açıp sanal yat, kat ve arabalar dilenerek parazit gibi türüyorlar. İşler kesat olunca birlikte sofraya oturdukları kişiyi canlı yayına alıp annesine, eşine hatta kundaktaki bebeğine kadar sövebiliyorlar. İlkin eleştirdikleri durumun zamanla bir parçası olup ayıpladıkları şeyi yapmaktan haz alabiliyorlar. Dahası kadın hakları üzerinden nutuk atıp canlı yayına aldıkları kadını cinsel bir metaya dönüştürerek tacizde bulunabiliyor ve bu sapık davranışlarını meşrulaştırmak için türlü şaklabanlıklara başvurabiliyorlar.
Bazıları da elinde bulundurduğu kitleyi artırmak ve şov yapmak için sahte çekilişler düzenleyip insanları yönlendirerek hayali telefonları, hayali arabaları ve hayali evleri noter onayı olmaksızın dağıtabiliyorlar. İnsanların umudunu da tüketebiliyorlar bu sanal evrimin yecüc ve mecücleri.
Dahası filtreli fotoğraflarla kendilerini bambaşka biri olarak paylaşıp çok kolay şekilde aşık olabiliyor görüştükten sonra ise hayal kırıklığına uğrayarak nitelikli dolandırıcılıklarını görmezden gelebiliyorlar.
Bilim kurgu filmlerindeki zombiler gibi hızla yayılıp insanlığı ağına alıyor bu Homomediaslar. Sanal bir potada eriyor nitelikli gerçek yaşam. 10 yıl sonrasını hayal etmek istemiyor insan. 10 yıl sonra kendimi ortalama bir Homomediasla “benim kanım seninkinden daha kırmızı” tartışmasında görmek istemiyorum. Umarım bir gün ısırılmam bu zombiler tarafından…