Mustafa Nesim Sevinç

Mustafa Nesim Sevinç

YAVRUSUNU SİNEK KAPMIŞ GÖRDÜN MÜ?

YAVRUSUNU SİNEK KAPMIŞ GÖRDÜN MÜ?

Halk ozanları, köy düğünlerinde ve diğer sazlı sohbetlerde bu adil olmayan düzeni, türküleri ile eleştirirmiş. Bu tür türkülerde mevcut olan zalim adam tipinin, adeta gerçek hayata yansımış hâllerini bulmak mümkündür. Yani türküler, toplum ruhuna ilişkin derin bilgilere ulaşılabilecek önemli kaynaklardır.

“Yavrusunu sinek kapmış gördün mü”türküsü de bunlardan biridir.

Osmanlı döneminde Kastamonu’da, her fırsatta halktan vergi toplayan zalim bir bey varmış. Kastamonu’da zalimane hüküm süren bu bey (bir rivayete göre İsfendiyaroğulları sülalesinden Hasan Bey, başka bir rivayete göre Rüstem Bey yahut Ali Bey) koyduğu ağır vergilerle halkı ezmekte ve haraca kesmektedir.

"Ben devletim, ben ağayım, buralar benden sorulur. Benim sözümden çıkanın hayatı zindan olur." diyen, halka zulüm ve eziyet çektiren bu insanları halk ozanları, “hikâyeli türkülerle” dile getirirmiş.

Türkülerle yapılan bu eleştiriler beyin kulağına gitmiş. bey çok kızarak, yöredeki din adamlarına da talimat verir ve kendisine yapılan eleştirilere karşı onları da uyarır.

Beyin isteği üzerine camilerde imamlar, konuşmalarında beyin bu kızgınlıklarını ve sözlerini halka parça parça aktarmaya başlamış. Vaazlarda, beyi haklı çıkaracak söylemleri öne çıkarmışlar. Bu arada ozanlar da zalim beyin eğlencelerinin vazgeçilmezleri arasındadır.

Bir gün bey, misafirlerini ağırlamak için bir şölen düzenler. Ozanlar da eğlence için çağrılır, ancak bey şu talimatı verir: “Bu çalgıcılara herkese verilen yemek, et verilmeyecek. Dillerini tutmasını bilecekler, onlara sadece et suyu ve ekmek verilsin. Ayrıca söylemlerinde idareyi eleştirmeyecekler. Eğlence böyle olacak, onun dışında ne yaparlarsa yapsınlar.”

Çalgıcılara et suyu ve ekmek verilir. Kastamonu’da "tirit" yemeği, et suyuna ekmek doğranarak yapılan bir yemektir. Çalgıcılar bu et suyuna ekmeği doğrar ve yerler.

Eğlence sırasında ozan, kendisine yapılan bu haksızlığı dile getirmek için bu türküyü yakar. Bey ile dalga geçerek durumu eleştirir. Türkü, hiciv örneğidir; güldürürken düşündüren, yererken ders veren özellikler taşır.

Şimdi gelelim türkünün sözlerine ve anlattıklarına.

“sabahleyin erken çifte giderken, aman aman

Öküzüm torbadan düşmüş, gördün mü?”

Öküzler, Kastamonu’da köylünün en çok işine yarayan hayvandır. Öküz gücü, köylünün esas dostu ve iş gücüdür; onunla kütükleri dağdan indirir, çift sürer ve harman alır. Kastamonu, dağlık ve engebeli bir yerdir. Çift sürmeye gidildiğinde günün yarısı yolda geçer. Bu nedenle sabahleyin erken kalkılır ve yola çıkılır. Öküzün yemlenmesi için vakit yoktur. Yolda yürürken, öküzler boyunlarına asılı torbalardaki yemlerle karınlarını doyururlar.

Çift sürülecek yere varıldığında öküzler bu sayede karınlarını doyurmuş olur. Ancak yolda giderken öküzün boynundaki torba düşerse ve bu fark edilmezse, hayvan aç kalır ve tarlada verimli olamaz.

Bu köylü gerçeği ile ozanın durumu arasında bir benzetme yapılır. Ozan, kendisini köylünün esas dostu ve gücü olarak görüp, yemeğinin kesildiğini yani “öküzün torbadan düştüğünü” söylüyor ve köylüye soruyor.

“bu akıl almaz olayı gördün mü?” Ardından devam ediyor.

“amanınıamanınıamanını yandım

tridinetridinetridine bandım

bedava mı sandın, para virip aldım”

“amanın ben yandım” çünkü yemeğim kesildi, kuru ekmeği suya banıp tirit yiyorum, aç bırakılıyorum, bu bedavadan, hiç yoktan, durup duruken başıma gelen değildi. Ben bunun bedelini beyi eleştirerek bir bedel karşılığı ve anlaşılır olan kısmıyla, para verip ödedim” diyor sonra devam ediyor.

Ozan burada, “aman ben yandım, çünkü yemeğim kesildi, kuru ekmeği suya banıp tirit yiyorum, aç bırakılıyorum” diyor. Ardından, “bu bedavadan başıma gelmedi, ben bunun bedelini beyi eleştirerek ödedim, para verip aldım” anlamında konuşuyor. Ve devam ediyor:

“manda yuva yapmış söğüt dalına, aman aman

yavrusunu sinek kapmış gördün mü?”

Manda, yörenin önemli geçim kaynaklarından biridir. Sütünden, yağından ve gücünden faydalanılır. Ancak mandanın derisi tüysüz olup dış zararlılara karşı korumasızdır. Söğüt dalları yerlere doğru yayılır ve mandalar da güneşe dayanıksız olan derilerini korumak için bu gölgeliği tercih ederler.

Bu kıtada anlatılan, mandanın yavrusunun sinek tarafından ısırılmasıdır. Kastamonu ağzında "kapmak", ısırmak anlamına gelir. Burada da köylünün beyin gölgesinde sığınıp yaşadığı, ozanın ise halkın yavrusu olduğu, ancak korumasız kaldığı ve sinek gibi küçücük bir şeyin bile onu incitebildiği anlatılır.

“sabah ezanını okurken aman aman

Müezzin minareden uçtu gördün mü?”

Bu kıta, beyin tarafını tutan imamları eleştirir. Ozan, “Bu zulmü yapanı eleştirdiğimiz için imamlar da beyden yana oldular, onları da kaybettik” diyor.

Türkününgiriş kısmına,

“aşağıdan gelir türkmen koyunu

selviye benzettim yarin boyunu"sözleri, TRT repertuvarına alınması sırasında bir ekleme yapılmıştır. Asıl türküde bu bölüm yoktur.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Nesim Sevinç Arşivi
SON YAZILAR