Aziz ERİM

Aziz ERİM

TÜRKİYE FOTOĞRAFI

TÜRKİYE FOTOĞRAFI

Van’ın Özalp-Sefo Deresinde, cesetlerin toplandığı zamanlardı!

Babam o zamanlar ölü taklidi yapmış, eskiden de kardeşlerime ve bana oyun esnasında da ölü taklidi yapardı…

Babamın sanatsal tek yanı kaval çalmaktı, tütün sarıp, kaçak çay demlemek! O zamanlar; tütün ve çay daha tekelleşmemişti!

Babamın sosyal tek yanı atlardı, iyi biniciydi, karşıyaka köylerine koyun satardı, o zamanlar sınırlar daha mayınlanmamıştı…

Kavim-kardaş telörgüyle ayrı kalanda, toprakların bölündüğü zamanlardı, babam ergenmiş, o zamanlar hiçbir çocuk tecavüze uğramazmış, Misal; sevap cinayetler, faili meçhul cinayetler yokmuş, Ecelsiz ölümlerin tadilat dolayısıyla kapalı olduğu zamanlarmış!

Zaman; puştluktan, arsızlıktan muaf, yüreği-yüreğe katıp, çift çatallı sevda masalların geçtiği zamanlarmış!

Göğüslerine kekik sürermiş kadınlar, sahra çölü vahaya dönüşürmüş… Sonra anladım ki kekiğe de ihtiyaç yokmuş, kadınlar kekiksiz de güzel kokuyorlar, daha kadın kokuyorlar, makyajlı; kimyasal kokuyorlar! Emperyalizmin da canı cehenneme, parfümlerinin de!

Amerika’nın keşfi insanlığa ihanettir;

Burunlarda kokain,

Dudaklarda viski,

Şehirleri ve insanları yerle bir eden atom bombası Üstümüzde yapım uydular, nükleer silahlar, kimyasallar!

Gökten üç bomba düşer:

Biri atom bombası; Nagazaki-Hiroşima’ya

Biri kimyasal; Dersim’e, Halepçe’ye

Biri 34 bombom; Roboski’ye,

Lâvvv ciğerimiz yanar, kezzap olur!

2

Tarikatlar, cemaatler, sahte peygamberler, zikir sahnelerin gişe rekoru kırdığı zamanlar; peygamber terliği, yanmaz kefen, deve sidiğinin ve gösterinin en şaşaalı yerinde, şizofren düşüncelerini, ilahi makama gömüp, rantlandılar!

Kadın kısır gecenin rahminde; “Doğur, doğur ki dudaklar katline ferman, söz recmine düşmesin bedenin!”

Cenneti sakallarına astıklarını iddia eden softalar; fütursuzca kadının bedeninde hoyratlaşıp, hoyratlıklarını kundaktaki çocuğa atfettiler, oysa kadın tenini askıya almıştı!

Yasal bir eylemden dönüyorum; egemenlerden düş istemekten, panzer ve tomalardan nasibimi aldım, o yüzden bitkin ve yorgunum!

Çocuklar kulağıma fısıldadı, o an öğrendim ki egemenler; düşleri morglarda saklıyorlarmış, sırf bu yüzden caydım! Kadınlar, doğal olarak ayda bir, erkekler ve çocuklar mütemadiyen kanıyorlar ama analar iki kez kanayıp-ölüyorlar!

Dinozorlar mezarlığındaki cesetlerinizi; kadınların, çocukların, erkeklerin ruhları, peşinizi bırakmayacak!

Ülkenin bulvarlarındaki billboardlarında:

“Dindar nesil yetiştireceğiz, en az üç çocuk şiarı ile…” Kendinden menkul ideolojik afişler!

Gökten üç çocuk düşer:

Biri cemaatlere; tecavüzlere kurban edilir!

Biri sokağa; panzerin altında ezilir!

Biri namluların ucuna; sırtında 13 kurşun

Lâvvv anaların yürekleri dağlanır!

Kendilerine cennetlik dedirten uçkuru gevşek huri düşkünü nuriler, nefesleri dolara, sakalları ecdatlarına endeksli, ağızları cami, kalpleri murdar, evlat-baba-kardeş katili ecdadın, kan ihtiyacını halktan karşılamaya kalkışan sahte peygamberler; ellerinizdeki silahı tanrılarınız mı verdi! Kadınları cariye, çocukları içoğlan olarak gören, uçkurları nurileşen, apış araları tavşan softalar, ensest ve nekrofilli cümleler kuran sahte peygamberler; cemaat ve tarikat kolleksiyonlarında sapık bir ideolojiyle teoriler biriktirdiler.

Yaşadığınız din benim dinim değil, inandığınız tanrı benim tanrım değil ve siz bizim kavmimizden değilsiniz, sahi siz kimsiniz?

Siz kendinizi nimetten mi sayıyorsunuz!

3

Ortadoğu’nun, Kürdistan’ın kan gölüne çevrildiği zamanlardı!

Amerika; babaları Kore’ye kurban etti, Marshal’da süt tozu ile çocuk parklarını evlatlık aldı! Atlıkarıncayı bilmeyen çocuklar; önce karıncaya binip atları takip etmeye başladılar, yürekleri avuçlarına düştü, bu kez de yüreklerini karıncalara, karıncaları da ata bindirip seyre koyuldular, pür neşelendiler pür!

Bu ülkede ormanları; orman bakanlığından,

Kadınları; siyasetçilerden,

Çocukları; cemaatlerden, sosyal hizmetlerinden ve panzerlerden koruyoruz, Kadınlarınızı, ormanlarınızı ve çocuklarınızı devletin ulaşamadığı yerlerde saklayın!

Ape Musaya’da, Aram Tigran’a da ınancımız tamdır; Ape Musa acılarımızı mürekkepledi, Aram Tigran’da acılarımızı dile getirdi!

Sonra biat etmeyen çocuklar, öldürülmeye başlandı, analar en az üç dilde ağıt yakmayı öğrendiler, sinelerini-dizlerini dövdüler way lawoooooo!

Hawar,

Medet,

İmdat!

Burası Mezopotamya, en az üç dilde ağıt, üç dilde ölüm bilen anneler; resmi teoremlerde anneden sayılmadılar, siyasal lûgata bu anneler “Köstek” ve “Terörist” diye geçtiler! Köstek: Gününü gün edip, kalça sallayan kişilere atfedilen bir sözcük, köstek erkeklerin yelek cebinde saklanır! Oysa Mezopotamya’da analar; bebelerine ninni söylerken ölümlere ağıda yatarlar! Analar, evlatlarının kemiklerini ararken, ölüme yattılar;

Bizler anadilimizle çığlık ve ağıt yaktığımızda, analarımız öldüğü için kimseler bizleri anlamadı!

Kindar ve dindar bir nesil yaratısında olan erk; emperyal güçlerin istihbarat örgütleriyle koalisyonlar kurup, sahibinden satılık ucuz yollu tanrı ve din ısmarladılar! Vaat edilmiş topraklara gömüldü atalar, analar, çocuklar; erkin güdümünde olan ko/medya, büyütülmüş puntolarla sürmanşet...

“BOP” açılımı; “Büyük Ortadoğu Projesi’sinin eşbaşkanı benim-ben!” Erk eliyle korku dağları yaratılıp, parçalamış cesetler, torbada kargoyla analara ulaştırdılar, yetmezmiş gibi parçalanmış kanlı elbiseler de kargoyla teslim edildi! Böylesi zulüm karşısında şeytan, şapkasını çıkarıp, önünü ilikledi, saygı duydu erke; büyüksünüz ve şeytan mat olup, bunlardan ders almaya başladı!

4

Katilinden acilen satılık ölüm ilanları dolaşıyor ko/medya manşetlerinde, yazarlar, edipler, okuma-yazma bilmediklerini iddia edecek kadar soysuzlaşıp, sağırlaştılar, körleştiler!

Sanatsal cümlelerimiz salvo atışlarındayken, edebiyattan, felsefeden ve sanatsal yapıtlardan, sağ-salim kurtulmak mümkün mü?

Dejenere olmuş bir heykeltraşın çalıntı objesi, beyinlerini yağmacı yoz bir müziğin notasına gömdüler!

Aslında biz suskunken daha güzeldik;

Mürekkepleyince şehrin kanalizasyonuna karıştı çığlıklarımız, kahretsin!

Uçkuruna düşkün kâhinlerin fetvalarıyla kekeme tarihçeler, vesayet bir dille kekeme bir tarih mürekkeplediler…

Sahip olduğumuz tarihi, çakma bilgilerle kendi varoluşlarına, ideolojilerine uyarlayıp, varlığımızı varlıklarına kurban ettiler!

Etik değildi, edebi hiç değildi, inkardı, zuldü-zulümdü, ırkçılıktı!

Oysa biz katledilirken dünya gördü, kimse iplemedi!

5

Mülkiyetsiz düşlerimiz, ipotek altına alınınca, yed-emin olarak morglara konulduk, Düş yasak,

Düşün yasak,

Umuda türkü, ıslık yasak!

Düşlerine ve hayallerine yüzme öğretenler; bilimin ışığında buluşlar ve icatlar peşinde koşanlar; “Allaha şirk koşarlarmışlar” o yüzden “TÜBİKAT”ın başına veteriner atadılar! Ve şık salonlarda demeç verdiler:

“Mülkiyetsiz düşleri olanlar; mülkiyetlere kin beslerler, mülkiyet sahibi olmak için devleti soymaya yeltenirler, oysa mülkiyet sahibi olmak siyasi iradenin emrindedir!”

6

Aşiretler kıl çadırlarda yaşam sürerken, başka gezegenlerde yaşamın ve hayatın olduğuna dair tezler vardı…

Devlet eliyle yaratılan, morg alfabesiyle cüretkâr tehditler, havada uçuştu ilkin; Sonra,

Sonra mı?

Sonrası muhbirlik manifestosu! -Biz sizinle yol gideriz uzun veya kısa, çantalar dolusu para, sandıklar dolusu silah, beylik, ağalık… -İyi yolculuklar; cehennemin dibine kadar yolunuz var!

Dedik,

Dedik de,

Dedikçe direttik,

Bizler direttikçe;

Devletin şifreli mors alfabesiyle üstümüzde bombom teyyareler uçuştu! Aşiretler mayınlı tarlalardan geçtiler, onlar coğrafyayı da ölümü de anadilleri gibi biliyorlar!

Berxwedan Jiyane!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz ERİM Arşivi
SON YAZILAR