DİYALOG
Bu tepe yücetepe, üstü cafcaflı/seyirlik Aşıklar tepesi; herkesler aşktan demlenir, Ben muafım, aydan demlenirim! ‘Ay’ı kucaklarım şavkı vurur yüzüme; apaydın! Ben demlenirim, ay demlenir Beride bir can açmış kollarını, ayı kucaklamada… -Napıyorsun? –Ayı kucakladım, raksediyorum! –Raksın güzel de; aya bakınca ne görüyorsun? -Görünmezleri… -Ne var o görünmezlerde? –Sevgi, huzur, barış ve asude bir yaşam… -Var mı öyle bir yaşam? -Varmış; ilkel toplumlarda, paranın-erkin-dinlerin ve beklentinin olmadığı, doğadan beslenen toplumlarda varmış, asude yaşam! -Hangi toplumlarmış bunlar? -Komagene krallığı, göçerlerde, Kızılderililer ve Afrikada ki ilkel toplumlarda, güneşin çocukları bunlar, ayderili! -Güneşe bakınca ne görüyorsun… -Beynimi… -Beynine bakınca ne görüyorsun? -Umut, kavga, direniş… -Çok mu muzdaripsin hayattan? –Muzdaribim tabi, yaşadığım süre dahilinde hiç mutlu günüm olmadı, günler kahır ve acılarla geçti, hiç güzel anılar biriktiremedim… -Kendinle kavgan var mı? -Kendimle barışığım, yaşamla kavgam var, erkle, emperyalle-kapitalle! Napolyon para-para diye zırladı, Neron Roma’yı yaktı bir anlık şehvet için, Hitler dünyayı kasıp-kavurdu ırk kutsamak için, Saddam Mezopotamya’yı kimyasala boğdu, taht için! Her toplum kendi Frekeştain’ini yarattı! –Toplum dediğin ne ki; karınca sürüsü, erk dediğin ne ki varsay ki piçler ordusu! Bizi içine çeken pusuya yatmış anakondanın piçler ordusu; algı operasyonlarıyla intihar teoremlerini geliştirip, bizi şizofren bir yanlızlığın kucağına ittiler! Dilimizde dökülen her sözcük illegal bir eylem sayıldı, bizim sevişme saatlerimiz, onların cinayet saatine uyarlandı/oysa Bizim tenlerimiz hoyratça rakkasedeydi! Ki biz öldürdüğümüz imgelerin kucağında gözyaşları ile yıkardık bedenlerimizi, intihar süslemeleriyle bir cinayetin suspayı olduk! Bir olayın mağduruyken, taziyeleri kabul edemeden sanığı olduk sakla beni bu gece! -Saklamanın özcesi ne? -Devletler morglarda ve mapusluk hücrelerde insan saklarlar, sevgililer yüreklerde, gamzelerde, ebeveynler vücudun her hücresinde, dostlar, vefayla beyinlerinde saklarlar!
-Yıldızlara bakınca ne görüyorsun? -İçimdeki karanlığı… -İçine bakınca ne görüyorsun? -Dışımdaki karanlığı… -Desene iki karanlığın arasında kalmışsın, yanılıyor muyum? -Gündüz ve gece yağmura benzer, doluya-kara, çünkü herkes payına düşeni alır! Gündüz; çocukların gözlerindeki telaş, kentlerin varoşlarında oyun, parklarda salıncak ve kaydırak olur! Gece işbirlikçidir; korku dağlarının büyümesi, cezirdir!
Sinkaflı cümlelerin kutsal bir vaaza dönüştüğü andır, tanrıların; kadın tenine aşerdiği zamandır!
Zaman;
Tanrıların bile uyudukları, ölüm sözcüğünden irkildikleri, bir de illegal saçların kızıla boyandığı korkular!
Korkular fermana dönüşür, kadehe dökülen kan kızıllaşır nehir gibi akar!
Ekmek ve tuz hakkımız vardı Ekmek küflendi, tuz koktu, Hak-mak kalmadı, yolun açık olsun Benden uzak ol Vargit Mısıra Sultan ol!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.