JİN JİYAN MİRİN
Hemen celallenmeyin. Kadını hedefe oturttuğum yok...Yazı uzun da olsa okumanızı ve kadına özgürlükten ziyade modern dünyada vahşi kapitalizmin kadını reklam yüzü olarak kullandığını, yüzü eskiyince de reva görülenin ölüm olduğunu bilmenizi isterim. Gün yoktur ki Türkiye'de birden çok kadın cinayeti işlenmesin. Kadına karşı şiddet bu kadar çok muydu? Basın yayın organları, sosyal medya özelikle gündem oluşturmak veya gündemi meşgul etme aracı, sansasyonel haber aparatı olarak mı kullanıyor kadın cinayetlerini. Malumunuz, gündemi değiştirmekte çok mahir siyasetçilerimiz mevcuttur.
Kadına karşı şiddet, tarihin her safhasında olmuştur. Dezavantajlı olarak görülen kadına karşı sömürgeci, Orta Çağ Hıristiyanlığı ki Avrupa kültürünün kilit taşını oluşturur, kadına pek iyi gözle bakılmıyordu. İlk günahın sebebi olarak bilinir, onların yüzünden doğan her birey, günahkâr doğuyor, görüşü hâkimdi. Topluluk içinde konuşmaları, ayinleri yönetmeleri, öğretmenlik yapmaları, ilaç olabilecek şifalı şeyler hazırlamaları yasaklanmıştı.
İslamiyet öncesinde diri diri gömülen kız çocukların, varlığını ele alırken duygusallıktan ziyade sosyolojik bir gerçekliği var.
Kadın, mirastan pay aldığı için ekonomik bölünmeye sebebiyet veriyor, barbar Arap toplumu tarafından derdest edilip fuhuşa zorlanıyor, köle pazarında satılıyor. Aileye ekonomik değer katmadığı için yük olarak görünürken, erkek egemen Arap toplumunda kız çocukların doğması üzüntüye sebebiyet verirken maalesef insan olarak kabul görmüyordu. Amr bin As’ın Necaşi’ye söylediğini aktarayım: "Satın alırız kadınları; yedirir, giydirir, kullanır, sonra da başımızdan atarız. Hiç kadın erkekle aynı hakka sahip olabilir mi?"
Dünya'da kadına karşı şiddetin her geçen gün arttığını maalesef görebiliyoruz; defaten yazdım, yine yazalım; asla şiddet tasvip edilmemeli, değil kadına hiçbir canlıya karşı şiddet onaylanır bir davranış değildir.
Kürt sol hareketinin aile kurumunu hedef alarak kadına vermiş olduğu paye, güçlü Kürt aile yapısının yok edilmesine yöneliktir. Kadına karşı sığ bir bakış açısını sergileyerek "Em jin in, ne namusa tu kesi ne! "/ "Biz kadınız, kimsenin namusu değiliz!" Sloganik söylemler, faşizan siyasi görüşün, kadının korunmasını değil kullanılmasını, değerli olarak değil cinsel obje olarak algılanmasına vesile olmuştur. Kargaların kendisini çöplüğe bıraktığına inandırılan, sözüm ona yerel yönetime getirilen zatın, aile kurumunu hedef alarak ortak mülkiyetten bahseder gibi kadından bahsetmesi özgürlük değildir.
Namus kavramı kadına has kılınarak, hele apış arasına indirgenerek 'kimsenin namusu değiliz' demek, kadını aşağılamaktır. Kürt toplumunda kadının aile içindeki saygınlığı, cinsellik endeksli değildir. Dizi ve sinema sektöründe reyting uğruna hedef alınarak enkaz hâline dönüştürülen büyük ailelerin kırıntısı çekirdek aile yapısını da yok etmek için LGBT'nin cinsiyetsizleştirme TCE projesi tesirinde kalan Kürt sol hareketi, kadını sıfır ile çarpıp yaşamın orta yerine bırakmaktadır.
Yüzlerce İslami sivil toplum kuruluşu(!),var. Kimi cemaat, cemiyet adına ne derseniz STK heybelerini doldurmaktan, kendi müntesiplerine alan açmaktan, güç ve iktidara yalakalık yapıp rant devşirme yarışında yer edinme çabasında mütevellit var oluş gayesini unuttu. Beyaz Müslümanların kadına dair realist çözüm sunabilecek bakış açısı kalmamıştır. Papağan gibi ezberci bir yaklaşım sergileyen, aile yaşantısında reyting rekorları kıran dizilerin gölgesinden kurtulamayan çözüm sunamama acziyetini yaşamaktadır.
Görev ve sorumluk bilincinden muaf olmuş, her konuda olduğu gibi pası AK parti hükümetine atan bu yapılar, çok ta kendini yormak istememektedir.
Gündelik hayatında söylem ve eylem tezatlığı yaşayan bireylerin aile, çocuk ve kadın hakkında dile getirdikleri ayet ve hadislerin toplum yaralarına merhem olmadığı gibi psikososyal yaklaşımdan da uzaktır. "Ey inananlar! Yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?" (Saf süresi 2.ayet)
Kadın derneklerinin kadın hak ve özgürlüklerini ele alırken erkek olgusunu yerle bir etmenin, erkek misyon ve vizyonunu hedef alarak tek sorun erkekmiş gibi bir yaklaşımla kadına hak, özgürlük, yaşam, huzur getirdiğine şahit olanımız olmamıştır. Kadının can güvenliği korunurken atılan yanlış adımlar, toplumun geleceğini inşa eden çocukların, hedef alınarak yok edilmeye çalışılan aile kurumunu görmemezlikten gelemeyiz. Medeni toplumlarda aile kurumunun yeniden ihya ve inşa çalışması düşünülürken sözüm ona kimi yöneticilerin ''Aile devletten sonra gelen en gerici kurumdur!" paylaşımı, Kürt aile yapısının ne denli büyük tehditler altında olduğunun işaretidir. Türkiye’de mağduriyeti giderme adına yapılan yasal düzenlemelerde, başka mağdurların oluşumu hep olagelmiştir. Şiddet mağduru kadınların elini güçlendireyim derken aileyi, erkeği rafa kaldıran, merhamet ve sevgiyi bir kenara iten, yeni mağdurların oluşumuna zemin hazırlayan yasal düzenlemelerle karşı karşıya kaldığımız bir gerçektir.
Kadınlar, kendi katillerini doğurur. Anne dünyaya gelmesine vesile olduğu çocuğundan gerekli hizmet, hürmet ve saygıyı beklerken, bir fanus içinde büyüttüğü ama ruhunu beslemekte acizlik veya ihmalkârlık gösterirse çocuklar merhametsiz birer ölüm makinesine dönüşebiliyor.Anneye hizmetkâr, çocuğa efendi rolü biçilirse istisnasız bütün efendiler hizmetkârlarına karşı acımasız bir konumda yer alır.
BM'nin rakamlarına göre kadın cinayetlerinin %60'ı kadının yakın bir partneri tarafından işlendiğidir. En sık görülen ikinci fail grubu, bazen bir kadın akraba tarafından desteklenen erkek aile üyesidir. Kadının babası, amcası veya erkek kardeşi. Dünyada kadın cinayetleri ciddi bir artış göstermektedir, burada anti parantez terör devleti İsrail tarafından öldürülen, her gün sayısı artan12 bin kadın, 18 bin çocuğu lütfen unutmayın. Kadın cinayetlerinin en çok görüldüğü kıta Asya olurken (17.800 kadın cinayeti), bunu Afrika izledi (17.200 kadın cinayeti).Amerika kıtasında 2021 yılında tahminen 7.500 kadın ve kız çocuğu yakın partneri ya da diğer aile üyeleri tarafından öldürülürken, Avrupa’da bu rakam 2.500 olarak gerçekleşti.
İstanbul sözleşmesi yaşatır yaklaşımını savunanlara küçük bir hatırlatma; 2008- 2022 yılları arasında 4 bin 86 kadın öldürüldü ve 421 kadın cinayeti ile en çok ölüm 2019 yılında oldu. Kadına şiddetin en az olduğu iller Batman, Hakkâri, Şırnak, Bitlis, Bingöl, Mardin olarak sıralanırken, kadına şiddetin en çok olduğu iler arasında Bilecik, Elazığ, Isparta, Karaman, Kayseri, Denizli, Bartın, Yalova, Ardahan, Bolu, Manisa, Amasya şeklinde sıralanıyor; burada yapılması gereken şiddet ve cinayetlerin az olduğu iler çalışılmalı, aile yapısında örneklikler genellemeye uygulanmalıdır.
Kadına yönelik şiddet her toplumda, her kültürde, her eğitim düzeyinde, her gelir düzeyinde vardır. Gelişmiş ülkelerde yapılan çalışmalarda kadınların 1/3’ü ile 2/3’ünün, eşi tarafından şiddete uğradığı saptanmıştır. Kadına yönelik tüm şiddet türleri Türkiye’de %50’den daha yüksek orana ulaşmaktadır.
Sevgi, ilgi eksikliği, İhmal, Sıklıkla engellenme ve cezalandırılma, Fiziksel, duygusal ve cinsel açıdan istismar edilme, Yanlış ya da yetersiz gözetim ve yönlendirme, Yaşanan hayal kırıklıkları, Dışlanmışlık ve yalnızlık duyguları, Aşırı alınganlık, Öz güven eksikliği, Şiddet içeren programlar, filmler, bilgisayar oyunları, Ekonomik sıkıntılar, Sosyal ve toplumsal düzensizlikler, Eğitim sisteminde yaşanan sıkıntılar, Toplumların sahip oldukları iletişim becerilerinin yetersizliği, Duygu ve düşüncelerin kışkırtıcı biçimlerde ifade edilmesi alışkanlığı, Bilinçsizce yapılan suçlamalar, Hatalı namus ve ahlak anlayışları da şiddetin sosyal nedenleri arasında sayılabilir. Yoksulluk, hayat karşısında şanssız olmak, beklentilerin ve kazanılmış niteliklerin yoksunluğu gibi sosyo-ekonomik baskı unsurları da şiddet sebeplerindendir. Alkol ve madde bağımlılığı olan kişiler de gerek bu sosyal faktörlerin gerekse kullandıkları bağımlılık yaratan maddelerin etkisiyle şiddet uygulamaya yatkın hale gelirler. Yapılan çalışmalarda kadına yönelik şiddet olaylarında alkol kullanımı şiddetin düzeyini ve şiddete başvurma riskini en az sekiz kat artırıyor.
Mamafih kadın hayatın kaynağı, insanlığın varoluş müsebbibidir. Cennetin anahtarı olarak bilinen kadına, ölüm değil yaşatmak yakışır.
Kadına karşı şiddet sonuçtur, sebep ne olursa olsun şiddete başvuranın yanına kar kalmamalıdır. Empati kurmanıza yardımcı olur diye
Cafer-i Tayyar’ın sözü ile noktalayalım: "Allah insanı bir kadın ve bir erkekten yarattı. Amr, seni karnında taşıyan anaya saygın bütün kadınlara yansımalı!"...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.