Faşizm diz boyu, ilerliyor…
Çalıştığım gazete bombalandı, gazeteci arkadaşlarım sokak ortasında katledildi, kaybedilen, bir daha haber alınamayanlar oldu. Yakılan, yıkılan köylere tanıklık ettim. İşkence gören, tecavüze uğrayan onlarca insanı dinledim, topraklarından sürülen yüzlerce, belki de binlerce insanla konuştum, hikayelerini yazdım, kitaplaştırdım. Yaşadıklarımı es geçiyorum. Hiç bir dönem bu kadar umutsuzluğa kapılmamıştım demokratik bir ülkede, bir arada, barış içinde yaşamaktan. Gözü kara bir politikayla kardeşliğin kodlarını dinamitliyorlar, hiç olmadığı kadar ülkeyi ateşin çemberine itiyorlar. Eksik olan tek şey uluslar arası izindir, onu da alabilmek için kapı kapı dolaşarak dileniyorlar. Ne kötü…
*
Hiçbir zaman, hiçbir dönem bu kadar ağır baskı altında hissetmemiştim kendimi, akıl almaz şiddete tanık olmamıştım, hukuksuzluk keyfiyetini yaşamamıştım, dahası bu kadar umutsuzluğa kapılmamıştım. Hep, “Mutlaka bir yerlerde hukuk vardır, adalet sağlayıcıları ortaya çıkacaktır, demokratik yaşama dair bir ışık yanacaktır, bir arada yaşamanın değerini bilen, farkında olan bilge insanlar konuşacaktır, renkleri, dilleri, inançları zenginlik olarak görme kapasitesine sahip kurumlar harekete geçecektir, en önemlisi bir gün mutlaka Kürtleri anlayacaklardır, yüreğimize dokunacaklardır, yaşadıklarımızı hissedeceklerdir…” derdim. Bu düşünceye inanarak, dahası aklıma güvenerek var gücümle demokratik mücadelede ısrar ettim, kendimce yok edici zorbalığa karşı direndim, özgür, eşit, barış içinde yaşamaya, inkar, imha siyasetine rağmen var olmaya dair iyimserliğimi hep korudum. Umarım büyük yanılmamışımdır…
*
Kürtleri anlamamakta, iradelerini tanımamakta, varlıklarını kabul etmemekte, en kötüsü de imhada, inkarda, kendi karanlık dehlizlerinde boğmakta ısrar ediyorlar. Kürtlere varlık yokluk mücadelesi verme dışında hiç bir yol bırakmıyorlar, can çıkışını bile tanımıyorlar. Dahası bu ülkenin eşi benzeri olmayan en kötücül, en ölümcül, ırkçı, faşist “Çöktürme Planı” politikasıyla sonuç alabileceklerine inanarak var güçleriyle bastırıyorlar. İlan edilmemiş savaş hali siyasetiyle, düşman hukuku anlayışı ile uluslar arası sözleşmelere göre özgürlüğüden ve güvenliğinden sorumlu oldukları Kürt yurttaşlarının iradesini kırabilmek, fiziki varlığını yok edebilmek için her yola başvuruyorlar, uydurdukları “bölücü terör” safsatasıyla her türlü silahı kullanmakta, şiddeti devreye sokmakta tereddüt etmiyorlar. Hukuk önünde her Türk yurttaş kadar eşit muamele görmesi gereken Kürtlere karşı da tarafsız, bağımsız davranması, var olduğunu iddia ettikleri adaletin temsilcisi olarak sorumlu hareket etmesi, var olan sorunlarını çözmeye yönelik kararlar alması beklenen, en önemlisi siyasi ihtilaflardan azade hareket etmesi gereken yargıyı bir silah olarak devreye sokmaktan geri durmuyorlar. Faşizm diz boyu, ilerliyor, ırkçı kapasitesini büyütüyor…
*
Bilinsin ki Kürtler olup bitenin farkındadır, iktidarın baş ortağı Doğu Perinçek’in kötücül niyetinin, halkları kan ve gözyaşına boğmanın dışında hiçbir mahareti olmayan Ergenekoncu güruhun ham hayallerinin, devleti ele geçiren MHP’nin ırkçı hedeflerinin bilincindedir. Ülkeyi çöküşe götürecek, müdahalelere açık hale getirecek dev askeri operasyonlar için, kadim Kürt halkının dişiyle, tırnağıyla elde ettiği kazanımlarını yok edebilmek için izinler kopartma adına ABD’ye, Rusya’ya, Avrupa ülkelerine, kaos cenderesi Ortadoğu’ya diplomatik seferler düzenlemeye ne gerek var, yargıyı zapturapt altına alarak Kobani Kumpas Davası’nın karar duruşmasını ABD gezesininin sonrasına bıraktırmanız, duruma göre vaziyet almasını emretmeniz size, ülkeye ne kazandıracaktır, söyle ey muktedir. Bir daha bilinsin ki en büyük kudret barıştadır, savaşta değil. Kürtlerin aklıyla, zikriyle oynamaktan vazgeçin, daha fazla kan ve gözyaşından uzak durun, daha fazla rehin alma politikasında ısrar etmeyin, yeter. Unutulmasın ki savaş herkese kaybettirir, barış ise halklarımıza kazandırır, kazandıracaktır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.