Cihan İpek

Cihan İpek

Düşüncenin değil, düşünenin üstesinden gelme cumhuriyeti

Düşüncenin değil, düşünenin üstesinden gelme cumhuriyeti

İnsan hakları deyimi, genel anlamda, bireye yönelik her türlü yasal ve yasa dışı yaptırımı uygulama olanak ve kudretine sahip olan devletlerin hukuka uygun olmayan eylem ve uygulamalarına karşı, çaresiz ve zayıf olan yurttaşları koruma amaçlı olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda insan hakları kavramının geliştirdiği mücadelenin konusu da, temel hak ve özgürlükler oluşturmaktadır. Yaşam hakkından sonra, temel hak ve özgürlüklerin en olmazsa olmazı da düşünceyi açıklama özgürlüğüdür. Düşünce ise, bir şey, bir kimse, bir olay veya sorun hakkında zihinsel olarak hüküm kurmak, görüş sahibi olmak, pozisyon almak, değerlendirmede bulunmak veya görüş bildirmek ve bunları dış dünyaya söz, yazı, resim vb. gibi araçlarla yansıtmaktır.

Almanya Federal Anayasa Mahkemesi, mahkemelerin, düşünce özgürlüğü ile ilgili konularda karar verirlerken, kişilerin bu özgürlüğü kullanmaktan kaçınmaları sonucunu doğuracak “tereddüt yaratıcı ya da yıldırıcı” formülasyonlar kullanmamaları gerektiğini söylemektedir. Çünkü “düşüncelerin ifade edilmesini tereddüt yaratarak ya da yıldırma etkisiyle zorlaştıran her yaklaşım” siyasal ve düşünsel mücadelenin içinde cereyan ettiği özgürlükçü atmosfere zarar verir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin düşünce özgürlüğü konusunda verdiği önemli kararlardan biri olan Handyside- İngiltere kararında, düşünce özgürlüğünün, demokratik toplumun temel dayanaklarından birisi olduğu vurgulanmış ve bu özgürlüğün sadece olağan karşılanan zararsız ya da önemsiz görülen bilgiler ve düşüncelerin açıklanması açısından değil, ayrıca devlete ve toplumun belli bir kesimine aykırı gelen, onları rahatsız eden, şaşırtıcı ve endişe verici olan düşüncelerin açıklanması açısından da geçerli olduğunu belirtmiştir.

Düşünceyi açıklama özgürlüğü, insan onuru ve insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme temel hakkına da dayanmaktadır. Özgür bir birey olmanın ve özgür bir topluma sahip olmanın en önemli öğelerinden biridir düşünceyi açıklama özgürlüğü. Bu bağlamda düşünceyi ifade özgürlüğü bireyin kendisini geliştirmesi için en az hava ve su kadar gereklidir. Özgürce düşüncelerini açıklayamayan kişi başkalarına bağımlı olur ve sağlam bir kişiliğe sahip olmaz. Düşüncelerin serbestçe ifade edilmesiyle herkes kendi doğrusunu seçme, dilediği yönde maddi ve manevi varlığını geliştirme olanağına kavuşur.

Düşünceyi ifade özgürlüğü sadece devlete karşı değil, siyasi partilere, yasa dışı örgütlere, kanaat oluşturucu baskı unsurlarına, Sivil Toplum Kurumlarına, kadın-erkek dayanışma gruplarına, dini cemaatlere karşı da savunulmalıdır.

Liberal-özgürlükçü bir perspektifle bu özgürlük en geniş şekilde savunulmalıdır. Mahkemelerce, yasal normlar devletçi veya kollektifçi kamusal yarar yaklaşımları içinde kalarak değil, liberal-özgürlükçü hukuk normlarının evrenselliği içinde kalarak yorumlanması gerekir.

Ancak maalesef Türkiye’de hiç bir dönem, düşünceyi açıklama özgürlüğü, hem devlet-iktidar-yargı bürokrasisi hem de devlet ve iktidar muhalifleri olan yasal veya toplumsal yapılanmalar tarafından, yıldırma ve mahalle baskısı oluşturmak suretiyle, tereddüt yaratıcı bir şekilde bu denli zorlaştırılarak baskı altına alınan bir dönemi hatırlamıyorum. 

Cihan İpek

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cihan İpek Arşivi
SON YAZILAR