AŞKI YAŞAYAMAYANLARIN HAZİN DURUMU
Ortadoğu, Asya toplumları platonik, Avrupa toplumları ise reel aşkı yaşarlar. Yani biz Asya delikanlıları, başı önünde eğik kızlarla çaktırmadan, pencerelerden aşkı yaşarken; Batılı delikanlılar ve genç kızlar ise el ele, yanak yanağa, öpüşerek, koklaşarak aşkı yaşarlar.
Hangisi güzel, hangisi doğru?
Hangisinde insanî ilişkiler, sevgi ve aşk var?
Hangisi normal, hangisi anormal?
Hangisinden hırgür, kavga, cinayet, çıkar ya da çıkmaz?
Çaktırmadan cevabımı aldım!
İdeolojik olmayan demokratik devlet ve kültür, seküler yaşam Batı'da; demokratik olmayan ideolojik, despot devlet ve vatandaşlık bilinci olmayan toplum da Doğu'da varlığını sürdürüyor.
Peki, Türkiye nerede? Arafta! Ne tam Batılı olabildik ne de Doğulu. İki medeniyet ve/veya iki katı ideoloji (Kemalizm ve Siyasi İslam) arasında savrulup duruyoruz. Zaman zaman Batı'nın değerleri, zaman zaman da Doğu'nun değerleri ağır basıyor. İkisinden de kurtulup demokratik düzene, demokrasiye geçemedik.
İnsan yaşamı, hâli ile evlilikler de yaşadığımız topluma, devlete göre oluşup biçimleniyor. Bu durumu biraz açalım: "Nisan ayında öldürülen 32 kadının 19’u evli olduğu erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 3’ü akrabası, 2’si tanıdığı biri tarafından, 1’i babası, 1’i kardeşi, 1’i oğlu tarafından katledildi. Rapora göre kadınlardan 18’i evinde, 4’ü sokakta, 2’si kamusal alanda, 1’i arabada, 1’i arazide, 1’i ıssız bir yerde, 1’i otelde, 1’i samanlıkta katledildi." (Tigris Haber/05.05.2024)
Soru şu: Kadınlarımız neden erkekler tarafından öldürülüyor?
1- Geçimsizlik (ekonomik-sosyal, duygusal kopuş vb. nedenlerden).
2- Namus meselesi, namus anlayışının çarpıklığı… İffetli kadın sorunu. Erkek iffetsiz olabilir!
3- Ahmakça, değerlere ve davranışlara namus adı veriliyor: "Kötülüğün nedeni kadınlardır anlayışı". Sanki kadınlar, erkekler olmadan kötülüğü, şehveti, hazzı tek yönlü yaşıyor.
4- Siyasi İslam zihniyeti; Ezidi Kürt kadınlarını yaş ve güzelliğine göre pazarda 100 dolar, 200 dolar, 400 dolar, 500 dolar diye satılığa çıkaran karanlık IŞİD; Afganistan'da kadını burka denilen utanç verici kafese koyan; İran'da genç kızlar, kadınlar başını açtı diye Kürt kızı Mahsa Amini'yi öldüren; gülünç, günlük,haftalık, aylık sahtekârca muta evlilikleri yapan zihniyettir. Unutmayın bu zihniyetlerin türevleri bizde de bir hayli var.
5- İnanç olayının kadını ve fazlası ile erkeği baskı altında tutması.
6- Kıskançlık (tek yönlü, ölümüne sevme veya sahiplenme).
7- Demokratik, özgür, seküler bir toplum olamama. Kültür ve demokrasi yoksunu olma durumu. 100 yıldır kucaklayıcı sivil demokratik bir anayasa yapamadığımız ortada.
8- Hayatı akışına uygun kadın ve erkek olarak doğal bir şekilde yaşayamama. Kadın erkek birliğinin sevgiye, özellikle aşka dayanmaması.
9- Ailede ve okulda eğitimin eksik, çoğu zaman yanlış verilmesi.
10- Seküler yaşam ve laikliğin iki baskın ideoloji tarafından, ayrı ayrı ötekileştirilip kontrol altında tutulması. Siyasi İslam için kentli, seküler kadın, "kokoş" öteki; Kemalistler için kentin yoksul semtlerinde ve Anadolu'da kırsal kesimde yaşayan kadınlar "rüküş" ötekidir. Ne o ne o, gerçek anlamda özgürlükçü, laik, inancın vatandaşa bırakıldığı demokratik bir inanç çoğulculuğu ve seküler yaşamı yaşayamama hâli.
11- Kapalı feodal/kır tarım toplumundan kapitalist kent toplumuna geçiş sürecini yaşamanın getirmiş olduğu sıkıntılar. Miras bölüşümünde ve diğer alanlarda kadınlara yapılan haksızlıklar.
12- İletişim aracı olan, internet ve akıllı telefonların alışkanlıkları, değerleri, kültürü, inancı ve sosyal statüyü sorgulatması ve hızlı değişim. Dünyaya açılma, insanların bilgiye rahat ulaşımı. Özgürlüğe ve zenginliğe özlem. Bir an önce her şeye sahip olma, doyumsuzluk, tüketim toplumu olma hali. Tüm bunlar da ailede, toplumda, çatlama, çatışma, şiddet ve kopuş yaratıyor.
13-"Genç, güzel kadınları ve yakışıklı adamları; reklamlarda, kliplerde, dizilerde, filmlerde göstererek, bütün değerlerimizi alt üst ettiniz; hiçbir şeyi beğenmez olduk anamızı ağlatıp, evimizi yıktınız." yakınması ve gerçeği.
İnsan doğası gereği hep en iyiyi, en güzeli ister.
Bu doğal bunda bir problem yok, ama kendimizle, ekonomik durumumuz ve fiziksel özelliklerimizle yüzleşerek iyiyi, güzeli istemeliyiz; unutmayalım davul dengi dengine çalındığında sesi güzel çıkar. Ayrıca sevip, sevilme karşılıklı olmalı, tek yönlü sevgi, aşk, problemdir, mutluluk getirmez. Gerçi," Her zaman biraz çılgınlık vardır aşkta. Ama her zaman biraz da akıl vardır çılgınlıkta".
14- Aşkın eksik yaşanma hali.
Erkek yapısı gereği bedenen ve ruhen, karakter olarak serttir. Kadın ise doğuran anne olduğu için daha özverili, şefkatli, ruhen ve bedenen yumuşaktır. Bu doğanın yasasıdır. Kız ve erkek çocuklarının her alanda birlikte büyümeleri ve yardımlaşma, dayanışma içinde olmaları ruh ve beden sağlıkları için gerekli ve iyidir. O nedenle özgürlükçü seküler yaşam çok önemlidir. Çocukluk, ergenlik ve gençlik dönemlerinde kızlarla erkekler birlikte büyüyor ise bu çok kıymetlidir; karşı cinsler erken yaşlarda birbirlerini tanır, saygılı ve ölçülü olurlar, gençliklerinde bilinçli aşkı yaşarlar.
Erkeğin sertliği kadının yumuşaklığı ile karşılaşınca çatlamaz, kırılmaz, yumuşar. Erkek sakinleşir, durulur. Denge sağlanır.
Hayatta bir denge değil mi?
Bu doğanın da temel yasasıdır. Zıtların birliği yeni bir şey üretir. Kadın doğası gereği kucaklayıcı ve yumuşaktır. Bedeni de yumuşak ve dinlendiricidir. Yumuşak göğsünde, kucağında çocuğunu emzirir besler, büyütür. Erkek de tam tersi doğası gereği sert ve saldırgandır. Besinini ve eşini, çocuklarını kendinden güçlü erkeklere, diğer yırtıcı canlılara ve doğal afetlere karşı korumak ister. Cinsel ilişki esnasında erkek sertleşir, coşar; kadın yumuşar içine alır; erkeğini bağrına basar ve o muhteşem haz yaşanır; sakinleşme ile uyum ve denge sağlanır.
Kadınların göğsünde, ellerinde, dizinin dibinde büyüyen biz erkekler, nasıl oluyor da kadınlara karşı bu kadar duyarsız, sorumsuz ve acımasız oluyoruz. Onları anlamaya yanaşmıyor, suçlayıcı ve aşağılayıcı bir dil kullanıyor; şiddet uyguluyor, kadınları öldürüyoruz? Bu ilkellik tüm erkekler için geçerli midir? Yoksa bu Türklere/Kürtlere ve Müslümanlara özgü bir davranış mıdır?
Can sıkıcı şekilde bu ilkellik bizde hayli fazla diyebilirim.
Demokratik, seküler, gerçek; laik bir yaşam kuramadığımız; modası geçmiş ideolojilerden beslendiğimiz ve medet umduğumuz için bu felaketleri yaşıyoruz. Çünkü özgürleşemiyoruz.
Özgür bir şekilde gerçek aşkı yaşamadığımız, yaşayamadığımız için, eşlerimizi doğal seçilimle seçemiyoruz, ya zorunlu (mantık evliliği) ya da görücü, arkadaş, akraba, anne baba önerisi yer yer baskısı ile eşleştirilip evleniyoruz, ya da evlendiriliyoruz. Bu tür evlilikte karşılıklı gönüllü bir istek, sevgi, aşk olmadığı için sıkıntılı, huysuz, kırıcı ve saldırgan oluyoruz. Sonra da cinnet geçirip, cinayet işliyoruz.
İnsan kendi hayatına, kendini var edene kıyar mı?
Kadınlara uyguladığımız sözlü, fiili şiddet ve kadınlarımızın bir anlamda hayatımızın, sevgimizin, sevincimizin, varlığımızın nedenini, sevgilimizi, eşimizi; yaratmada, üretmede partnerimizi; var ettiğimiz kızımızı, bizi var eden annemizi öldürüyoruz.
Korkunç bir durum!
Ne yaman bir çelişki!
Bu nasıl bir ilkellik?
Derde min pir giranê!
Not: Hırsızın hiç mi kabahati yok misali şöyle diyebilirsiniz "Ya hocam kadınların hiç mi kabahati, suçu yok; eve gittiğimizde olur olmaz her şeye dırdır edip bizi çileden çıkarıyorlar." Bu soruyu sormada ve yakınmalarınızda haklı olabilirsiniz eyvallah, o zaman ben de şunu sorarım, tamam diyelim ki kadınlarımız suçlu, dırdır edip sizi çileden çıkarıyor, anlaşamıyorsunuz; olabilir, ama bu sizin şiddet ve cinayet işlemenizi gerektirmiyor. Medeni insanlar gibi, sevgili iseniz yollarınızı ayırırsınız; evli iseniz boşanırsınız; çocuk mu, mal mülk mü, ne olacak? Çocuk sizin çocuğunuz maddi gücünüze göre birlikte çocuğunuza bakar, malı mülkü de adil bir şekilde paylaşırsınız; sonra da herkes kendi hayatını yaşar; unutmayın, yeryüzünde milyonlarca insan sizin gibi bu olumsuzluğu, sıkıntıları yaşıyor. Biraz da hayat bu değil mi? Sizin için Güneş'in batışı gecenin, karanlığın gelmesi ise; geceyi, karanlığı yaşayanlar için Güneş'in doğuşu, hayatın yeniden başlamasıdır. Her gecenin, karanlığın sonu yeniden aydınlık değil mi? Şu anda yaşadıkların gecenin karanlığı ise, ayrılık veya boşanma sonrası yaşayacağın hayat, gündüzün aydınlığı olabilir. Her şey sana; senin, aklına, iradene; doğru karar verip çalışmana bağlı.
Hayatımızın kaynağı, anlamı; varlığımızın nedeni, çiçeklere kıymayın efendiler!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.