Yılmaz Erdoğan'ın inci taneleri plastik boncuk çıktı sanki
Müthiş bir reklam ve jenerikle seyircilerin ilgisini haftalardır yayım gününe çeken Yılmaz Erdoğan'ın senaryosunu yazdığı İnci Taneleri dizisi ilk bölümüyle beklenen etkiyi yaratamadı. Günlerce yayımlanan jenerik ve reklamlarla seyircide olağanüstü beklenti yaratan İnci Taneleri, şimdiye değin defalarca gösterime girmiş ve kısa sürede vizyondan çekilen sıradan dizi filmlerden pek de farklı değildi.
Yavuz Turgul'un Gönül Yarası filminin bir başka versiyonu izlenimi veriyor İnci Taneleri. Gönül Yarası filmindeki öğretmen Nazım'ın yerini, İnci Taneleri'nde öğretmen Azem alıyor. pavyonda çalışan Dünya'nın yerini pavyonda çalışan Dilber; belalı koca Halil'in yerini ise Zahir alıyor, gerisi bilindik melodram. Nazım ile Dünya arasındaki yaş farkı Gönül Yarası'nda nasıl sıkıntı oluşturmuyorsa, İnci Taneleri'nde Azem ile Dilber arasında da sıkıntı yaratmadığı gibi çekici bir unsur olarak merak duygusunu kışkırtıyor.
Filmin ilk bölümü jeneriklerde sıkça gösterilen Hazar Ergüçlü'nün (Dilber) erotik dansı üzerine inşa edilerek son zamanlarda sosyal medyada epey popüler olan meyhane misket havası müziği ile desteklenmiş. Flash TV'nin yıllar önce kadın dansçıları her gece vur patlasın çal oynasın gösterdiği sahnelerini hatırlatan Dilber'in dans sahnesi Yılmaz Erdoğan'ın senaryosunu yazdığı usta kalemini sıradanlaştırmış demekten kendimi alamayacağım.
Yılmaz Erdoğan'ın oynadığı Azem de hem karakter özellikleri hem ismi ile Yılmaz Güney'in Arkadaş filmindeki Azem karakterini çağrıştırıyor. Yılmaz Erdoğan ve Yılmaz Güney'in Azem'i aynı dik duruşu, aynı boynu büküklüğü, aynı seslenişi canlandırıyor. Kişilerin içinde bulunduğu toplumsal yapının çürümüşlüğü, küçük kız çocuğuna karşı ilgisizlik, esirgenen sevgi ve saygı, içine kapanma ve ortaya aniden çıkan kurtarıcı (Azem)... Filmin sosyal mesajı da bu anlamda çok bilindik geliyor.
İnci Taneleri'nin ilk bölümünde Erdoğan araya ustaca serpiştirdiği mizahi repliklerle filme bir akıcılık kazandırıyor. Dilber'in erotik dansı nasıl ki ortalama seyirciyi ekrana mıhlıyorsa bu replikler de mizahi kültüre sahip seyirciyi ekranda tutmayı şimdilik başarıyor. Birçok Türk dizi filminin ilk bölümleri ilgi çekici olsa da sonradan senarist, sıradanlığın bataklığına düşerek hikâyeyi boğuyor. İnci Taneleri, bu anlamda daha ilk bölümünde benzeşlik girdabında boğularak dikkatli seyircinin gözünde sıradan plastik boncuklar kadar ilgi çekemedi.
Biliyorum şimdi birçok övgü yazısı da yayımlanacaktır, doğaldır, elbette beğenilerimiz beklentiler ve kültür seviyesinde değer görür. Seyircide yaratılan yüksek beklentinin karşılığını veremediğini düşünüyorum. Usta oyunculuklar bu filmi biraz da reklam etkisiyle epey sürdürür ama senaryo ilgi çekici ve orijinal bir yapıya evrilmezse İnci Taneleri Yılmaz Erdoğan'ın kariyerindeki başarısız ilk işi olabilir.
Yönetmen Şenol Sönmez'in büyük ihtimal Erdoğan'ın da dahil olduğu kadrajları doğruyu söylemek gerekirse kusursuza yakın güzellikte ve planlarda çekilmiş. TV'lerde gördüğümüz birçok filmin aksine görüntü kalitesiyle bir sinematografi şöleni sunuyor. Hatta bazen Vizontele veya Ekşi Elmalar sinema filmlerini izliyormuş izlenimi bırakıyor seyircide. Görselliğin cazibesi hikâyenin çekiciliği ile birleşmezse bu da bir süre sonra itici olmaya başlar.
Kadın cinayetleri konusunda film tanıtımının tartışmalara sebep olması belki de piar çalışmasıydı. İnci Taneleri'nde Azem'in cezaevinde şiir kitabı yayımlaması ve kitabın adını "Fail" koyması, "Senin aşkın değil sadece/ failin olmak da varmış..." dizelerini eşinin mezarında okuması filmin konusuna olan merakı da yükseltti. Zaten Yılmaz Erdoğan adı yeterince ilgiyi çekerken böylesi bir yönteme tevessül edilmesi bilinçli seyircinin gözünde filme gölge düşürdü aslında.
ikinci bölümün fragmanına baktığımızda aynı minvalde hikaye devam edecek görünüyor. Umarım İnci Taneleri, bizi şaşırtır ve plastik boncuklara dönüşmez.