Öykünün “Divan Cadısı”
“Buluşulabilecek en saçma yerde…” buluşanların öykülerini içeren “Divan Cadısı” yazar-senarist Özlem Yılmaz’ın ilk kitabı. Fakat, sinemadan, senaristlikten gelen farkındalıkların ve ötekini görebilmenin yetisine sahip olan Özlem Yılmaz, yedi öykünün bulunduğu bu eserinde birbirine değmeyen sözcüklerle okuru bir duygudaşlığın girdabına yormadan çekebiliyor.
Zamanın akışkan çizgisinde hem birbirine sımsıkı kenetlenmiş hem olabildiğince birbirinden uzak öykülerin sinematografi kokan bir anlatımla işlendiği “Divan Cadısı”nda yazar Özlem Yılmaz, varlık ile yokluk arasındaki paralel zincirin halkalarını bir sihirbaz çabukluğuyla bilincinizin derinliklerine bırakıyor.
Daha çok psikanalitik bilincin veya bakışın öne çıktığı öykülerde, iç sesi ile konuşturduğu karakterleri ile okurda gerilim yaratarak anlatımına bir gizemlilik katıyor. Ruhunun G noktasını arayan bir karakterin dilinden okurunu şaşkına uğratacak metaforik göndermelerle birçok kadın yazarda göremediğimiz cesur bir anlatımı öne çıkarıp okurun ruhunu arındırmasını (Katharsis) sağlıyor.
Divan Cadısı’nda verilen öykülerde Özlem Yılmaz’ın gerçek ve olağan yaşamın bütünselliğinden beslendiği hemen dikkat çekiyor. Öyküleri bir yandan modern çağın insanından diğer yandan kırsal kesimin gelenekselliğinden esinleniyor. Yılmaz, bir gözüyle kentli yaşamın röntgenini çekip işlerken diğer taraftan “öteki”lerin yaşamına da kulak kesiliyor, acı ve sevinçlerine tanıklığımızı dayatıyor.
Çapraz Bulmaca öyküsünde bir anda anlatımından koparak öyküden senaryo türüne geçiş yapıp sinematografiyi öne çıkaran Özlem Yılmaz, aslında yoğunluklu bir arayışın da izlerini bırakıyor. Bu arayış hem türlerin iç içe geçişini hem tarz olarak kendi çizgisini oluşturma gayretini ifade ediyor. Bir ilk kitap olma niteliği taşısa da yazarın bu çabası onun aslında kendi yazarlık çizgisini bulmasının esaslı adımları olarak tanımlanabilir.
Ömer’in Gözleri öyküsü ile başlayıp Divan Cadısı ile biten bu yedi parça, özenle değerlendirilirse yazarın bilinç süzgecinden geçirilmiş bir yaşanmışlığın, masum tanıklıkların bütünselliğini gösteriyor. Özlem Yılmaz şahsında onun dilinden dökülen bir tek öykünün varlığını duyumsatır okura. Hakikati arayan insan, üretimi yazarın kişiliğinden bağımsız düşünebilir mi? O hakikat değil midir yazarı yazmaya iten temel güdü?
Yazar, kısa betimlemelerle öykülerine akıcılık kazandırmış. Seçtiği imgeler sıradanlık çıtasının üstünden kendini boşluğa bırakıyor. Görsellikle içsellik dengesini anlatımının kıvamını bozmadan kurabiliyor. Günlük dili kullanırken bayağılığın baygın sularına kendini bırakmıyor, sözcüklerin yaşamın olağan akışına uygunluğu öykülerin olay örgüsü akışına canlılık katıyor.
İletişim fakültesi mezunu vefilm-sinema ile içli dışlı olmanın getirdiği nitelikler, senaryo yazmanın anlatımına kattığı zenginlikler hemen her öyküsünde dikkat çekiyor. Sadece öykülerin kurgusal yapısında değil, aynı zamanda biçim niteliklerinde de Özlem Yılmaz, buna özen göstermiş.Biçim ve biçemin birbirini tamamladığı, kurgusal olanla hakikatin birbiriyle uyuştuğu, bilincin ve bilinç dışının okuru ürkütmeyecek bir yüzleşmeyle işlendiği öykülerin sonuna geldiğinizde “Acaba hangisi film olur?” sorusu beyninizde devinmeye başlar.
Özlem Yılmaz’ın öykülerinde dikkat çeken diğer bir detay ise, diyalogların pek çok kez öykü dilinden ziyade tretman (geliştirim senaryosu) diline yakın olmasıdır. Öykünün edebi tadıyla tretmanınfilm çekimini hedefleyen anlatımı veya akışı birbirinden epeyce farklıdır. Senaryonun bir basamağı olan tretman, edebi bir metin olmaktan ziyade görselliği öncelemek zorundadır. Aynı biçimde diyalogların da edebi- sanatsal niteliklere fazla yakın olmaması önerilir. Yazar, bu hassas terazide bazı durumlarda terazinin kefesini sanattan bazı anlar da senaryo dilinden yana kullanmış.
Kitap arka kapağında bulunan “Hepsi birbirinden farklı ama derinlerde birbirine bağlı toplam yedi öykü…” saptaması tam yerinde bir tespit olarak verilebilir. Hepimizin tanıklıklarında yüzeysel gördüğümüz konuları Özlem Yılmaz, bazen esprili bir yaklaşımla bazen de incelikli bir duyarlılıkla “Divan Cadısı”nda okuruna sunuyor.