Yazının Okuyucu Üzerinde Etkisi
Sizlere bugün yazının okuyucu üzerinde etkisi adlı konu başlığı ile karşınıza çıkmak istedim..
Düz yazılar, şiirler, anekdotlar aklınıza ne gelirse tıpkı diğer eser türlerinde olduğu gibi her okurda farklı duyguyu barındırır. Bizler yazarın bizi yönlendirdiğini düşünürken aslında yazının içeriğine okurlar olarak karar verdiğimizi bilmeyiz. Bunlar geçmişimizde ki bazı kalıplar, anılar belki travmalar şeklinde zihnimize imgelenir. Bu imgeler çoğu zaman kişide farklı temalarda vücut bulmaktadır.
Şu an bu cümleleri yazarken okumaktan çok keyif aldığım bir yazar aklıma geldi. Ve size biraz kendisinden bahsetmek isterim.. Kitabında oluşan hikayelerini okuduğunuz andan itibaren gözlerinizin önünden bir film şeridi gibi kesitler geçip gitmektedir. Öyle ki okurken kendinizi bir karakter olarak dışarıya koyup olay örgüsünün içinde benliğinizi bulabilirsiniz.. Muhtemelen bu yaşamış olduğum hissiyatı sevmiş olduğumuz yazarlarda hepimiz tanıklık etmiş veya yaşamışızdır.
Okur ve yazar ilişkisi bakımından görünmez bu bağlantı bizlere farklı bir pencereden bakmamızı sağlarken aynı zamanda düşüncelerimizi daha derin bir şekilde hikayeyi yorumlamamızı sağlar. Şimdi ise söylemek isterim ki yazarın her ne kadar bizlere yansıtmış olduğu konu ile ilgilenmeye çalışsak ta esasında her okur gibi hayalimizde gezinen görsellerin kişiye göre değişiklik kazandırdığını düşünüyorum.
Buna bağlı olarak kimi zaman karakterleri kendinize benzetirken kimi zamanda uzaktan izliyormuş gibi hayranlıkla satırları kendinizi canlandırırken bulursunuz.. Polonyalı Şair ve Deneme yazarı olan Czeslaw Milosz bir sözünde “Edebiyat ve şiirin görevi insan olduğumuzu bize hatırlatmaktır.” demiştir. Bu kelam üzerinden açıklamam gerekirse edebi yazılar ve şiirler bizlere bir yol gösterir o yolun sağından mı yoksa solundan mı ya da geri geri mi gideceğinizi biz okurlar belirlerlemekteyiz…
Yazarlar için ise bu durum değişmektedir. Bazıları hayallerini imgeleyerek kaleme alırken bazıları da kendi içinde biriktirdikleri ile benliğini yazıya yansıtarak okurlarıyla buluşur. Çoğu zaman çevresinde tanıklık etmiş olduğu eylemleri de hikayeleştirerek kaleme alırlar.
Baştan sona kadar bahsetmiş olduğum fikirlerden yola çıkacak olursak. İçtenlik katarak hikâyelerini kaleme alan yazarlar daha yüksek kitleleri etrafında toplamayı başarırlar. Bu durum yazar ve okurun başarı öyküsü neticesinde sonuç alarak devam eder.
Bizler ise yazıları okurken bize ne hissettirdiğine odaklanıp hayatlarımıza o hissedilenleri katarak ilerleyelim. Yanlış bildiğimiz bir konu hakkında ki olguyu bazen de hiç bilmediğimiz bir konuyu bu eylemler sonucu yanıtlarını daha rahat görmemizi sağlayabilir. Ve bence hissedilen her şey kişinin doğrusu olup düşüncelere giden bir yol olarak karşısında yerini alacaktır.
Bir sonraki yazıma kadar kendinize çok iyi bakın. Haftaya yeni bir özel konu ile karşınızda olacağım görüşmek dileğiyle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.