Sanat ve Siyaset
Seçimler yaklaşırken bu başlık adı altında yazımı kaleme almak ve sizlerle bu konu hakkında buluşalım istedim.
Sanat ve Siyaset birbirinden çok ayrı gözükse de çoğu zaman birbirini besleyen rollerde karşımıza çıkmaktadır. Bunların en yakın örneği ve çoğu yaş grubunda ki insanlarında tanıklık ettiği “Gezi Olayları”ndan örnek verebilirim. Bu olay sonrasında sanatçılar üretilen eserleri olayın teması üzerinden ortaya çıkarıp kendi düşüncelerini , hissettiklerini yorumlayıp halkla paylaşmışlardır. Geçmişten günümüze kadar oluşan akımların içinde de çoğu zaman yer alan bu tarz çalışmalar, 20. Yüzyıl da ki sanat akımı olan ekspresyonizm (dışavurumculuk) olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbette sanatını gündelik olaylar veya siyasetten uzak tutarak yaratıcılığını ortaya koyan sanatçılarda var. Bu yüzden önceki yazılarımda da belirttiğim gibi sanat özgür düşünceye sahip bir üstün yaratıcılıktır. Sanatçı eserlerini dilediği gibi yorumlayıp , yansıtabilmelidir.
Şimdi siyaset tarafına dönecek olursak
İnsanlar tarafından az bilinen bir gerçekliğe parmak basmak istiyorum. Sohbetim veya bir sebeple tanıştığım tüm siyasetçiler muhakkak sanatla ilgilidir. Nasıl mı diye şaşırıyorsunuz belkide… Evet bu doğru kimilerin resim yapma tutkusu , enstrüman çalma hatta sergilerde eserleri görünce fikirlerini yorumlayarak aktarma gibi bir çok açıdan içlerinde ki tutkuya şahitlik etmişimdir. Peki sanatçılara duyulmayan saygı , sanatı sevmeyen siyasetçiler bunlar nerden çıkıyor ? Bu önyargının sebebi nedir ? Bu soruyu siyasette ki alanında başarılı bulduğum sanatı ve sanatçıyı destekleyen önce ki dönemde Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili olan şimdilerde ise Diyarbakır milletvekilliği için adaylığını koyan sayın Sezgin Tanrıkulu’ya sordum.
Sezgin Tanrıkulu:
Taşıdığınız derde, yüklediğiniz anlama veya yüklenen anlama göre sanat siyasettir, siyaset sanattır. Pek çok sanat eseri, sanatçının niyetinden, hedefinden, derdinden bağımsız olarak yorumlanabilir ve hedeflenin anlamının dışında, ötesinde bir bağlama konabilir. Güçlü bir sanat eseri izleyende, görende, duyanda bu etkiyi yaratandır. Siyasal söylem de böyledir. Kendi hedeflediğinin ötesinde bir etki yaratabiliyorsa bir siyasi söylem, o muhakkak belli bir estetik değerdedir.
Öte yandan bana göre sanatı siyasileştiren, siyaseti sanatsallaştıran, onu üretenin veya ürettiderenin derdidir. Dertten kastım illa bir sorun olmayabilir. İnsanlığın varoluşsal problemlerinden gelecek tahayylülüne, insan haklarından, savaşlardan, gerilimlerden barışa kadar insanlığa ve canlıya dair her şey bu “derdin” bir parçası olabilir. Sanatı ve siyaseti ortaklaştıran temel unsur “derttir.”
Siyasetçiler çözmeye çalıştıkları dertleri belli bir estetik içinde mücadeleye aktardıkları ölçüde etki alanlarını genişletirler. Sanata yaklaşmayan, dokunmayan veya estetize edilmeyen her siyaset dar alanda kısa paslaşmadan ibaret kalır. Kimi zaman dert siyaseti üretir, kimi zaman siyaset derdi üretir.
Sanat sadece sanatı, siyaset sadece siyaseti hedeflediğinde, insanlığın ve daha da ötesi yaşadığımız dünyanın meselelerinden soyutlandığında siyasetin sanatı da, sanatın siyaseti de söz konusu olmaz.
Sanatı siyaset, siyaseti sanat olarak kodlamamız için hakiki bir dertle ilgilenmesi gerekiyor. Ama sadece o değil. İkisinin de belli bir estetiğe kavuşması, göze, kulağa, zihne, kalbe hitap etmesi gerekiyor.
Bu açıdan bakıldığında siyasetçinin işi, sanatçının işi kadar zordur, meşakkatlidir, dertlidir. Siyaset dertleri çözdüğü, sanat ise dertleri aktardığı ölçüde etkili olur. Sanatçı sorun çözmek zorunda değildir ama siyaset bunu önceler. Bu açıdan bakıldığında sanatçı, her zaman siyasetçiden daha özgürdür. Siyasetçi tam da bu nedenle sanatçının özgürlüğüne kavuşmak için mücadele eder. O mücadelede başarılı oldukça, siyaseti sanata yaklaştırır.
Cümleleri ile ifade ederek esasında sanat ile siyasetin iç içe bulanabileceğini ve hatta siyasetçilerin olaylara karşı bakış açısında bile sanata karşı tutumu ile doğru orantıda ilerlediğini. Ve iki tarafındabirbirini anladığı sürecede toplumsal olayları gün yüzüne çıkarmanın yanı sıra daha hızlı çözümlerin bulunup sağlanabileceğini dile getirmiştir.
Dileğim bu bilgiler ışığında sizlere toplumdaki sanatın ve siyasetin rolünü esasında bu denli farklı gözüken kavramların birbirleriyle içselleştirildiğini aktarabilmişimdir. Yaşantımız boyunca özgür sanat ve siyasetin yapılmasını temenni ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.