Zeynel Hebun Güler

Zeynel Hebun Güler

Vefa, Samimiyet ve Hakkaniyet

Vefa, Samimiyet ve Hakkaniyet

Sosyal medyada bir soruyla karşılaştım: Size göre en kıymetli üçlü nedir? Soruyu soran çok sevdiğim bir yazardı. Onun cevabı “kâğıt, kalem, mürekkep” idi. Kendi cevabımın üzerine düşündüm. Bana kalırsa sahip olabileceğimiz en kıymetli üçlü gayet nettir: Vefa, samimiyet ve hakkaniyet. Peki neden? Gelin biraz konuşalım.

Hayatımız boyunca birçok imkânımız, imkânsızlığımız olur. Bunların ölçüsü kişiden kişiye değişir. Bazıları maddi, bazıları manevidir. Maddi isteklerimizin hiçbir zaman tam olarak sonu gelmez. Çok beğendiğiniz bir kıyafet vardır, alırsınız; daha sonra bir başka kıyafet gözünüze çarpar, o daha güzeldir, önceki artık umurunuzda değildir. En son çıkan telefonu alırsınız, sevinçlisinizdir; sonra bir üst modeli çıkar, peki ya sonra? Bu örnekleri rahatlıkla çoğaltabiliriz. Anlayacağınız maddi şeylerin sonu hiçbir zaman gelmez ve maddi olan hiçbir zaman bizi mutlu etmez. Basit bir hevestirsadece.

Peki ya manevi şeyler? Siz hiç vefanın, sevginin veya samimiyetin bir üst modelinin çıktığını gördünüz mü? Hayatınızdaki birine duyduğunuz vefayı, daha iyi bir vefa görünce bıraktınız mı? Mümkün değil, hatta bir kavram karmaşası haline geldi. Çünkü manevi olan tektir. Elde etmesi ve kıymetini bilmesi de çok güçtür. Hayatımızdaki insanlarla karşılıklı olarak bunun bilincinde olmak paha biçilemez bir şeydir fakat bu bilinç sadece sizde varsa dünya yolculuğunuz biraz sancılı geçebilir. Biraz az oldu, olsun. Maalesef dünyayı gözlemlediğimizde şunun farkına varıyoruz: Maneviyatın maddiyatla kirlendiği bir çağda yaşıyoruz. Artık sevgi değil heves hâkimiyet sürüyor. Güzel olana, yakışıklı olana, renkli olana, pahalı olana vb. heves duyuyor insanlar. Elde ediyor ve heves bitiyor. Peki ya sonra? İçine maddiyatın girmediği saf duyguların kıymeti de buradan geliyor. Heves gelip geçiyor fakat samimi hisler baki kalıyor. Bundan dolayı cevabım “vefa, samimiyet ve hakkaniyet” oldu.

Severek okuduğum bir kitaptan şu cümleleri not defterime almıştım: “Samimiyet; dilimiz ile kalbimizin, yazdıklarımız ile yaptıklarımızın birbirini tutmasıdır. Kısaca, öz ve söz.Samimiyet; hakkaniyeti korumak, merhameti yaşamak, iyiliği bilmek, kardeşliği hissetmek, vefayı gözetmek, girdiği ortamların rengini almamaktır. Böyle miyiz? Biliniz ki bu sorular önce kendime.” Ne de güzel ve kıymetli satırlar. Böylelikle samimiyeti seçmemin sebebi açıklanmış oldu.

Hakkaniyet; adaletli olmayı, haksız da olsak hakkı gözetmeyi sağlar. Bunun herkeste olduğunu düşünsenize, dünya bambaşka bir hal alırdı. Onu da seçmemdeki neden gayet açık. Aynı kitaptan bir alıntı daha: “Adına ‘hakkaniyet’ dediğimiz kavram, sadece maddiyatı çağrıştırıyorsa yanlış bir yola girmişiz demektir. Bu yol, kimseyi iyi bir yere çıkarmaz, çıkarmamıştır.”

Vefaya gelecek olursak onun kıymeti sayfalarla anlatılamaz. Geçmişte yaşanılan her şeyin, atılan her adımın teminatıdır vefa. Vefalı olmak; birlikte atılan her adımın, yapılan her iyiliğin, her güzel şeyin hatırına fedakarlığa yanaşmaktır.

Velhasıl kelam; vefa, geçmişimizin ve duygularımızın hatırını; hakkaniyet, adaletli ve hak gözeterek yaşamayı; samimiyet ise kalbi duygularla hareket edip içten olmayı gerektiriyor.

Yazımızı bitirirken ben de size sormuş olayım: Sizin bu hayatta en sevdiğiniz üçlü nedir? Cevabınızın üzerine düşünün lütfen.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zeynel Hebun Güler Arşivi
SON YAZILAR