“İnsan için en önemli iş ise o an yanında olan kişiye iyilik etmektir. Çünkü insanın dünyaya gönderiliş amacı sadece iyilik etmektir....”

-Lev Tolstoy, İnsan Ne ile Yaşar?

İyilik etmek, iyilik yapmak, iyi olmak… Dünyanın neresine gidersek gidelim daima pozitif etki yaratan kavramlar. Özellikle kötülüğün bu denli yayıldığı bir dönemde iyi olmak, iyi kalabilmek aynı zamanda büyük bir yetenek istiyor bana kalırsa. Kimi insanlar karakteri gereği bunları yapar, kimi özenir öyle yapar, kimi de sadece göstermeliktir. Olsun, göstermelik de olsa iyilik iyidir fakat göstermelik olanın sonu yakındır. Kumdan kale gibi.

Peki ya karşılık bulmazsa? İşte tam da burada göstermelik mi yoksa gönülden mi olduğu belli oluyor. Gönülden geliyorsa bunun hiçbir önemi yoktur. Göstermelik olan şey hem yapanı hem de yapılan kişiyi yorar aslında. Dünyaya dair eylemlerimizde daima gönülden, hakiki niyetlerle hareket etmeliyiz. Bir şey gönülden gelmiyorsa o anki karşılığı ne olursa olsun sonunda yorgunluk vardır.

Akademik yılın başında kıymetli hocamız Mümin Ağcakaya ile bir röportaj yapmıştık. Röportajımızın konusu, benim başkanı olduğum ve o günden bu zamana yüzlerce insana ulaştığımız topluluğumuzun faaliyet planlarıyla alakalıydı. Sayfalarca yazıp anlatmak isterim faaliyetlerimizi ama konumuz farklı. Röportajın başlığı şu an kaleme aldığım yazıyla aynıydı. O zaman çok sevmiştim ama asıl önemini şimdi daha iyi anladım. Sosyal medyada BBC’nin Hatay’daki yerel seçimlerle ilgili yaptığı kısa bir belgesele rastladım. Yıkılmış bir binanın yanında duran bir vatandaşa “Oyunuzu hangi partiden yana kullanacaksınız?” diye sordular. Cevabı ise oldukça manidardı: “Bugüne kadar oyumuzu hep iyilerden yana kullandık ama bu sefer öyle yapmayacağız. Baksanıza, bu binayı iyi olan değil ancak güçlü olan ayağa kaldırır! Bu yüzden X Partisine oyumuzu vereceğiz bu kez.” Hangi siyasi partilerden bahsettiğinin bir önemi yok, asıl olan anlatmak istediği.

Aylar önce kurduğum bir cümleyi şimdi tam olarak anladım. İyiler güçlü olmalı, evet. İyiler güçlü olmalı ki düzen terazisi bozulmasın. Salt iyi olmak, iyilikten yana olmak yetmiyor. Kötülerin güçlü olduğu bir yerde iyiliğin sesi ne yazık ki kısılıyor. Etliye sütlüye karışmadan sadece iyi olup hayatımıza devam edemeyiz, daha büyük bir etki yaratmak için iyilerin güçlü olmasına yardım etmeliyiz. Bir ağacı suladık varsayalım, bu bir iyiliktir fakat kötüler güçlüyse ağacı gövdesinden kesebilir. Kötülüğün ve duyarsızlığın moda olduğu bu çağda iyilik adına elimizden geleni yapmalıyız. Hala elimiz iyilik yapmaya yöneliyorsa dünyanın herhangi bir yerinde başka birinin de aynı gayret içinde olduğunu unutmamalıyız.

Hayat bu işte sevgili okur, şimdi kurduğumuz bir cümleyi bize bile aylar sonra idrak ettiriyor. Geçmişten gelen bir mesaj gibi.

Dipnot: Bu yazıyı yerel seçimden önce kaleme almıştım. Yine altını çizerek söylemiş olalım: İyiler güçlü ve aynı zamanda dürüst olmalı…

-Zeynel Hebun Güler