Zülküf Kışanak

Zülküf Kışanak

Serra Bucak’a neden saldırıyorlar…

Serra Bucak’a neden saldırıyorlar…

Bunların yaraları derin, akıl sağlıklarını kaybedenlerdir, özgürlük mücadelesinin yakaladığı başarıyı kıskanıyorlar, bey, paşa, ağa, şeyh çocuklarının okumuşları olarak ezilen yoksul Kürt halkının ulaştığı siyasi kapasiteyi hazmedemiyorlar, işbirlikçi feodal iktidarlarını kaybettikleri için çamur atıyorlar, o nedenle de gözü kapalı her gelişmeye, olumlu her atılıma muhalefet ediyorlar sanırdım hep, sınıf çelişkilerini anlamaya çalışırdım. Öyle değillermiş, saldırganlıkları sadece sınıf çelişkilerinden kaynaklanmıyormuş, bu kadar da masum değillermiş, aynı merkez tarafından yönlendirildikleri, ihtiyaç hallerinde harekete geçirildikleri belli artık, içinde düştükleri durum her geçen gün biraz daha alenileşiyor, açığa çıkıyor. Bir ucu İstanbul’da, bir ucu Diyarbakır’da, bir ucu Hewlêr’de, aynı hat üzerinden, kontra kişi ve örgütlerin paralelinde, aynı dili kullanarak halka, tuzaklarına düşmeyen halkın özgür oğullarına ve kızlarına saldırıyorlar. Bir kaşık suda fırtına kopartmaları bundandır, her çeşit ahlaksızlığa başvurmalarının nedeni budur. Kürtlere dört cepheden tankla, topla, bilmem ne kara, hava ağır silahlarıyla saldıranların, kırım ve katliam yapanların bile üretemedikleri, akıl edemedikleri iftira ve yalanlarla hücum ediyorlar. Halkın iradeleşmesi karşısında bu kadar kudurmalarının, seviyesizleşmelerinin, sürü halinde saldırmalarının başka da hiçbir izahı, manası olamaz. Ne gariptir ki barış ortamında savaşı, savaş ortamında ise teslimiyeti savunuyorlar. İşleri güçleri halka meydan okumak olan bu güruhun biricik hedefi kafa karıştırmak, ortalığı bulandırmak olduğu gün gibi ortadadır. Ne zaman ki olumlu bir hava esmeye başlasa, halkta kazanma umudu yeşerse, başarma heyecanı ortaya çıksa dört bir cepheden saldırıya geçiyorlar. Kimi dil üzerinden, kimi aile üzerinden, kimi özgür kadın mücadelesi üzerinden, kimi eril iktidar üzerinden, kimi ideolojik çizgi üzerinden saldırıyor. Öyle böyle değil, yeteneklerini son kerteye kadar kullanarak, her türlü bilgi ve birikimlerini seferber ederek, son kurşunlarını namluya sürerek bunu yapıyorlar…

*

Şimdiki hedefleri ise Kürtlerin yek vücut olduğu, kazanma iddiasıyla kilitlendiği yerel yönetim seçimleridir, özelde ise dönemin en belalı reisi, halklara kan kusturan “Keskin Kılıç”ın efendisi, “Kızıl Elma”cı dinin en ateşli neferi Celal Bayar’ın Çankaya Köşkü’nün izbe bir köşesinde, yüzyılın en acılı olayı olarak tarihe geçen Ermeni Felaketi’ni kendisine hatırlatarak en uygun yöntemlerle halkını bertaraf etmekle tehdit ettiği Mustafa Remzi Bucak’ın, malıyla, canıyla Kürt aydınları olarak bilinen 49’ların arkasındaki adamın yeğenini, Şehit Faik Bucak’ın torununu, yüreği Kürdistan’ın dört parçası kadar büyük olan Serhat Abi’nin kızını, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkan adayı sevgili Serra Bucak’ı hedef alıyorlar ve var güçleriyle saldırıyorlar. Özel Harp Dairesi’nden DEM Parti’ye kaybettirme konusunda talimatlandırıldıkları belli, ap açık ortada, bir defa daha deşifre ettiler kendilerini. Üstelik bu saldırıların hiçbir işe yaramayacağını, halkın cephesinde iğnenin ucu kadar gedik açamayacağını, meydanlarda yükselen moral ve motivasyona engel olamayacağını çok iyi biliyorlar. Bunu bilmelerine rağmen büyük bir istekle saldırıya devam ediyorlar. Günün yirmi dört saati çalışıyorlar, sonu gelmeyen bir kin ve nefretle önemli yerlerden aldıkları gizli, açık görevleri gereği amansızca, hiç olmadığı kadar pervasızca, pespayece saldırılarına devam ediyorlar…

*

Ne var ki Kürt halkı bunları iyi tanıyor, topunu yakından biliyor. Daha dün gibi hatırlıyor, Faik Bucak’ı nasıl ispiyonladıklarını, Sait Elçi’nin, Dr. Şivan’ın başına ne getirdiklerini, hangi kumpaslar içinde yer alarak Kürt halkının umudunu kırdıklarını, hayallerini siyasi çöplükleri haline dönüştürdüklerini, Kürt halkının yetişmiş binlerce gencini yapay iç sürtüşmeleriyle yok ettiklerini, yoz yaşamın içine çekerek politik yaşamdan tasfiye ettiklerini, dahası kişisel angaryalarında “deli dolu” erkek numaralarıyla nasıl heba ettiklerini, Kürt halkının yakaladığı siyasi, askeri, diplomatik, ekonomik kapasitesini kişisel ihtiraslarına dönüştürdükleri mahallelerinde nasıl çarçur ettiklerini çok iyi biliyor. Bu halk, büyük bir umutla kurulan DDKO’yu nasıl paramparça ettikelerini, hiçleştirdiklerini de çok iyi biliyor. Bunların alayı bozguncu, sahtekar, iftira ve yalanda ise üstlerine yok, ağız dalaşı dışında bir halt ettikleri, işe yarar bir becerileri yok. Fırsat yakaladıklarında halkın içine sokuluyorlar, mahallenin mağdurları, bêkesleri numaralarıyla kafa karıştırıyorlar, en olmadık yerlerde konumlanıp halkın değerlerini, en çok da arkasına sığındıkları aile değerlerini çürütüyorlar, dahası kafa karıştırmak, halkın direniş hattını flulaştırmak, iç düşmanlıklar yaratmak, mücadelenin ahengini bozmak için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar. Öyle görünüyor ki yine harekete geçtiler, sosyal medyada kin ve nefret kusuyorlar, var güçleriyle hakaret ediyorlar, halkın değerlerini aşağılıyorlar. Hele biri var ki aile kültürüyle uzaktan yakından alakası olmayan biri, halka saygısızlıkta hızını alamıyor, zere kadar utanma duygusuna kapılmadan, üstelik tek meziyeti olan ihbarcılığını açık ederek Kürt halkının iradesini gasp eden kayyum politikasını savunuyor, dahası Kürdistan’ı ağzına alarak bunu yapıyor. Niyetini saklamadan, sözünü sektirmeden harfi harfine, “Kürdistan’nın Başşehri Diyarbakır’ı, Kürt ahlakı ve adabına böylesine mugayir bir apocu yönetecekse, Türk kolonyalizminin memuru kayyumu tarafından yönetilmesini tercih ederim…” diyebiliyor, utanmadan her türlü gericiliğe, inkar ve imha siyasetine direnen Kürt halkının ahlakından, adabından haberdarmış gibi konuşabiliyor…

*

Kolonyalizmi savunmayı tercih eden ki ömrünü bu yolda çürütmüş bu aymazın, bilinen en değme bu şarlatanın, bozguncu bu zattın, Serra Bucak’n söylediklerini anlamaması, Kürdün inkarı üzerine kendisini örgütlemiş, yaşamın her alanında konumlanmış ceberut sisteme göbekten bağlı işbirlikçi ailelerin varlığından, bu ailelerin içine düştükleri ihanet çukurundan habersiz olması mümkün değildir. Kuşaklar boyu Kürt halkının değerlerine canları pahasına sahip çıkan, Türkiye KDP’nin kuruluşuna mihmandarlık yapan, dahası bu uğurda her türlü fedakarlıkta bulunmuş Serra Bucak’ın yetiştiği, büyüdüğü aileden, ailesinden bihaber olması hiç mi hiç mümkün değildir. Dert başka, dert özgürlük mücadelesi veren Kürt halkına, köle yaşamına, karşı devrimci eril zihniyete baş kaldıran Kürt kadınlarına karşı rolünü oynama arzusudur, içinde biriktirdiği zehiri teslim olmayan, teslim alınamayan halkın üzerine püskürtme isteğidir, misyonu gereği namluya sürdüğü kurşunu sıkma heyecanıdır. Bu ve benzeri zatlar ne yaparlarsa yapsınlar, ne söylerlerse söylesinler, başlarını hangi taşa vururlarsa vursunlar, günün sonunda saltanatlarını sarsan kadınlar, Kürt halkı ve dostları kazanacaktır, partileri DEM’e sahip çıkacaktır, irade gaspına, kayyum politikasına son verecektir. Korkunun acele faydası yok…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zülküf Kışanak Arşivi
SON YAZILAR