Sanatın gizi! (3)
Sanat, yetenek ve emeğin ürünüdür. Tamam da disiplinlere göre farklılıkları da hesaba katmak gerekir. Bazı alanlarda, yatkınlık olmazsa olmaz gibi durumlar daha kesin gibidir. Sözgelimi müzikte, ses sanatçılığında, hani sesin güzelliği doğuştandır. Sonra eğitimin de payı vardır; ama ses olayı yoksa bu iş pek de olmaz. Belki her alan da böyledir. Bazı alanlarda emek, bazı açıkları kapatır gibidir. Sonuçta insanın yetenekli olduğu alanla buluşması ve mesafe alabileceği zeminin olması, harikaların ortaya çıkmasını sağlar.
Dünyada kayak yarışmalarında birincilik kazanan kar yüzü görmemiş bazı ülkeler bile vardır. Diyeceğim altyapı ve emek, birikimi oluşturur. Emek, asla göz ardı edilemez. Aklımda kaldığı kadarıyla Ernest HEMİNGWAY, SİLAHLARA VEDA romanının girişini en az elli kez yeniden yazdığını söylemiştir. Sanatta göz kamaştıran öyle güzellikler var ki salt çalışmayla da elde edilemez havasındalar. Yetenek, ustalık; yok sayılamaz. Sorun, yetenekli insanların önünü açacak atmosferi oluşturmak… Ben şimdi ülkemizde, geçmişte de olmamış, yakın zamanda da hiç olmayacak duaya âmin diyorum! Kimseler gölge etmesin diyeceğim; ama bu zifiri karanlıklarda gölge dediğin de ne? Ne bilim ne sanat ne felsefe… Sadece ve sadece egemenlik, kâr hırsı, bağnazlık, ırkçılık ve zorbalık… Sanatçı, çığlığını bugünden geleceğe atar! Yaşanmışlıktan kaynaklanan çığlık, yaşanacaklara ve yaşayacaklara karılır! Çünkü sanat ölüme ve katılaşmaya bir başkaldırıdır! Ve her zaman her yerde erkle, çağıyla ve toplumuyla da çatışır.
YÜREĞİN BÜYÜLÜ AYNASINDA
Ana demeyi çok özlüyorum/Baba demeyi çok/Ve benimle şakıdıkları/O çağlayan dilini ülkemin
O organik dünyamızı çok özlüyorum/Ben bugünlere uygun değilim
Başka bir gezegenden gelmiş gibiyim
Bu çağın adamı değilim ben/Güneşle yıkanan dünyamız nerde?
O gülüşlerin tomurcuklandığı mevsimler/Aşkların o yalın yürek çağları
Nerede günebakanlar, güller ve papatyalar?/Yüreğimde açmayı sürdüren akasyalar nerede?
Bu çağın adamı değilim ben/İz sürücüsüyüm yıldızların/Çifte yürekli cengaverlerin ardılı
Ah, kalbim şimdilerde yana yakıla
Bu lanet, göz alıcı, dikey dünyaya/İçli, yatay şarkılar söylüyor kalbim
Bu sanal dünyaya, bu taşlaşmış dünyaya/Güneşli ve sahici şarkılar söylüyor
Yükü ağır ve paha biçilmez şarkılar/Güneş yanığı tenli, o kavruk dinleyiciler
Ve o yakıcı güzelliklerimiz nerde?
Kalbim “izm”lere de sığmıyor/Totemlerim de yok tabularım da
İhanete uğrayacağımı bile bile hem/Mağdurlardan yana ve daima…
Biliyorum hem/Saçlarım kadar azaldı ömrüm/Bunu gel de gönlüme de
Kalbim hâlâ/Ölüme dil çıkaracak kadar çocuksu
Zulme tavırsız kalamayacak kadar da/Yaralı ve arsız ey dünya!
Hem isterseniz/İki gözüm önüme aksın ki aynen böyle
Kalbim bir aynadır, bakınıp taranabilirsiniz/Düzeltebilirsiniz üstünüzü başınızı da
Hem bilseniz/Ruhunuza da çeki düzen verebilirsiniz
Bir sebil hayat çeşmesidir kalbim/Bir büyülü ayna
Çocukluğum ve gençliğim akar musluklarında/Güneşli dünyaya ait o çağlar
Mertliğin ve saflığın anıları/Durudur ülkemin pınarları kadar
Biliyorum/Saçlarım kadar azaldı ömrüm/Ve takvimler aşklardan uzakta
Ve renklerin şahikalarına daha çok var!
Aydın ALP -Tufanlardan Artakalan
(J&J Yayınevi Mayıs 2015 Diyarbakır)
Sevgiler, saygılar, sağlıcakla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.