CHP, adam akıllı öz eleştiri yapmalı…
Dile kolay, bir halk olarak son kırk yıl, elli yıl ateş altında yaşadık, yaşıyoruz. Öyle böyle değil, binlerce köyümüz yakıldı, şehirlerimiz bombalandı, evlerimizle birlikte diri diri ateşe verildik, cenazelerimiz asit kuyularında eritildi, kızlarımız, oğullarımız gündüz gözüyle kaçırılarak kaybedildi, gazetecilerimiz, yazarlarımız, aydınlarımız, din adamlarımız, kanaat önderlerimiz sokak ortasında ensesinden vurularak katledildi, gazete binalarımız bombalandı, vahşette sınır tanınmadı, dağlar, vadiler, mağaralar insan kemikleriyle doldu, milyonlarca Kürt yerinden, yurdundan edildi, kitleler halinde dünyanın dört bir yanına sürüldü, Kürtler ekmeğe muhtaç hale getirildi, bin yılların emeği, göz nuru bağ ve bahçelerimiz, tarlalarımız yıllarca sahipsiz bırakıldı, ormanlarımız talan edildi, milyonların iradesi hiçe sayılarak şehirlerimize kayyımlar atandı, başta milletvekilleri, belediye başkanları olmak üzere binlerce siyasetçimiz cezaevlerine tıkıldı. Kardeş bildiklerimizden, zor günlerin dostu olarak bellediklerimizden çıt çıkmadı, bir defa bile “Yapmayın, etmeyin, yazıktır, kardeşlik hukuku, bir arada yaşamanın akdi bu değil, zulmü kabul etmiyorum…” diyen, sokağa dökülen olmadı, kan ağlayan yüreğimize ulaşan bir ses duyulmadı. Dünyanın herhangi bir yerinde yapılan haksızlığa itiraz edenler, dünyanın herhangi bir yerinde bir Türk’ün parmağı kanasa ayağa kalkanlar Saddam Hüseyin’in Halepçe’de gerçekleştirdiği Kürt soykırımına ses çıkarmadı, dünyanın en vahşi örgütü İŞİD tarafından Şengal’de kaçırılan, köleleştirilen, pazarlarda satılan binlerce Kürt kadını, Kürt çocuğu için bir laf etmedi, bin yıllık kardeşliğin hatırına olsa bile lanetlemedi. Kürtlerin politik duruşu konuşulurken, siyasi tavrı tartışılırken, hassasiyetleri değerlendirilirken bütün bunlar hatırlanmalı, bir defa da olsa empati yapılmalı. En başta Asena Tansu Çiller’le iş tutan Murat Karayalçın, her devrin adamı duayen gazeteci Yalçın Doğan, demokrasinin amiral gemisi olarak kendisini ilan eden CHP’nin akil abisi Altan Öymen, adını bildiğim, bilmediğim son kırk yılda, elli yılda CHP’de dirsek çürütmüş, arka bahçesinde hayat bulmuş ne kadar okumuş, eli kalem tutmuş, politika yapmış elit Kemalist aktör varsa hepsi şapkayı önüne koymalı, iradesi her türlü faşist saldırıyla, ölümcül çıplak güçle sınanmış, kan ve gözyaşına muhatap edilmiş, demokrasi mücadelesinde ağır bedeller ödemiş Kürtlere sataşmadan, laf yetiştirmeden adam akıllı öz eleştiri yapmalı. İyi bilinsin ki Kürtlerin köylü kurnazlığına, kandırma siyasetine karnı toktur, bildiğim en pespaye, en yüzsüz bir yaklaşım olan “Kürt Mehmet nöbete…” politikasına tahammülü kalmamıştır…
*
CHP, kah iktidar ortağı olduğu, kah ana muhalefet partisi olduğu son elli yılın muhasebesini çok iyi yapmalı. Dahası tek başına iktidar oldukları, övüne övüne bittiremedikleri Cumhuriyetin ilk yıllarına da dokunmalı, kan ve gözyaşı dışında Kürtlere hiçbir şey vermeyen tekçi, inkarcı, imhacı tarihlerini ciddi ciddi sorgulamalı. Büyükbabaları olarak belledikleri soykırımcı Topal Osman’ın çocuk da olsa kadın da olsa önüne çıkan her Kürdün kanına girdiği Kurmanç Alevi Koçgirî’yi, Kürde diz çöktürmeye, kadim bir halkı teslim almaya yeminli General Abdullan Alpdoğan’ın çocukları, kadınları mağaralarda kimyasal gaza boğdurduğu, uçurumlardan attırdığı Zaza Alevi Dersim’i, Alman yetişmesi Ferik Salih Omurtak’ın ateşe verdiği Zaza Sünni Bingöl’ün Tawiz, Ziktê, Sîvan, Mistan, Botyan, Diyarbakır’ın Lice, Hani, Dicle bölgelerini, derelerini kanla doldurduğu Kurmanç Sünni Zilan’ı, Tendürek dağlarını, yer gök insan çığlığına boğduğu Sünni, Ezidî Kurmanç Ağrı’yı, top atışlarıyla yerle bir edilen Zemyan vadisini es geçemezler, yaşanan katliamları bilmemezlikten gelemezler. Önce kendi tarihlerini sorgulamalılar, sonra Kürtlere laf söyleme hakkını kendilerinde bulmalılar. Televizyon ekranlarına çıkıp üsttenci bir dille Kürtleri konuşmaktan, Kürtlere akıl vermekten, dahası Kürtleri iktidarın günah keçisi yapma aklından vazgeçmeliler...
*
CHP’nin Kürtler tarafından geliştirilen, çözüm perspektifi olarak kamuoyuna açıklanan demokratik toplum paradigmasıyla ilgili, dolayısıyla Kürtlerin asgari talebi olan Kürtçe anadilde eğitim hakkı, Kürt kimliğinin tanınması ve ademi merkeziyetçilik konusunda ne düşünüyor, gelecekte nasıl bir politika öngörüyor, henüz bilinmiyor. Yukarıdaki paragraflarda görüldüğü gibi Cumhuriyet tarihi boyunca tepelenen, kuruluşundan bu yana CHP kurmayları tarafından hakir görülen, itilip kakılan Kürtler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, siyasi denklen dışına itilmesi, binlerce Kürt siyasetçiye reva görülen antidemokratik yöntemlerle politikadan tasfiye edilme siyaseti üzerinden iktidar kavgasının bir parçası haline getirilemez, ceberut sistemin mağduru Kürtlerin büyük bedeller ödeyerek geliştirdikleri demokratik topluma ulaşma, hukuki zeminde haklarını talep etme konusundaki mücadeleleri nedeniyle suçlanamaz. Daha açık bir ifadeyle CHP, kapsamlı bir öz eleştiri yaparak Kürt gerçeğiyle yüzleşmelidir, Kürtleri marabaları yerine eşitleri, en az kendileri kadar özgür yurttaşlar olarak görmelidir, dahası yüzyıllık inkar politikasından vazgeçtiğini ilan etmelidir, hukuki zeminde Kürt varlığını kabul ettiğini açıkça ortaya koyacak bir adım atmalıdır, demokratik çözümü öngören SHP döneminde hazırlanmış “1989 Kürt Raporu”nu aşmalıdır, kayda değer yasal bir girişimde bulunmalıdır. Elbette Kürtlerin siyasi iradesine, diline, kimliğine, kültürüne, tarihine hak ettiği saygı gösterilerek bu yapılmalıdır. Giderek daha da otoriteleşen, var olan yasal zeminden bile hızla uzaklaşan, dahası hukuku hiçe sayan, büyük bedeller ödenerek kazanılmış kimi hakları dahi rafa kaldıran iktidarın baskıcı politikasına karşı yürütülecek ortak demokrasi mücadelesi bunu gerektiriyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.