İstanbul seçimleri ve Kürtler
İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi ile yeni bir tarihi dönemeci de doğuracaktır. Bütün demokratik direnç aktörlerinin bileşkesi ile muhafazakâr, gerici, baskıcı bloka karşı güçlü bir muhalefet ve direnişin zemini de yaratacaktır.
Kürtler tarih boyunca nasıl ki bir denge unsuru idiyse, Ortadoğu coğrafyasında önemli kilit noktaları oynamışsa; 7 Haziran seçimlerinde bunu çok açıkça ortaya koymuşsa günümüzde de İstanbul seçimlerinde aldığı politik kararlarla dengeleri nasıl değiştirebileceğini açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Türkiye'nin politik zemindeki konjonktürel durum, Kürtlerin siyasal varlığı, politik tavrı, hesaba katılmadan siyaset yapılmayacağı ortadadır. Ortaya çıkan konjonktürel siyasal denge, Kürtlersiz bir politik karar ve tutum gösterilmez. Varlığı yok sayılan, inkâr edilen, çok yoğun abluka altına alınan Kürtlerin siyasal varlığı en belirleyici ve yakıcı bir siyasal aktör olarak ortada duruyor.
31 Mart seçimlerinden Kürtlerin politik örgütlü kararı seçimlerin kaderini nasıl etkileyeceğini göstermiştir. Bir teşekküre dahi maruz kalmasalar da, onore edilmeseler de politik tavırları İstanbul'un karmaşık denkleminde yerini en acil bir biçimde koruyor.
Nihayetinde siyaset bir tavır alma ve tutum belirleme sanatıdır. Kürtlerin siyasal varlığı en hesaba katılan bir güç olarak ortada duruyor. AKP ve MHP gerici bloğuna karşı oluşacak demokratik pragmatik siyaset taktik olmaktan çıkıp demokratik stratejik birlikteliğe dönüşmezse anlamlı olmayacaktır. Ve bu gerici blok yenilmeyecektir.
Mecbur edilmiş bir zorunlu birlikteliğe, desteğe sürüklenen Kürtlerin, hak ettiği değerin ötesine itilmesi, yok sayılması inkâr edilmesi inkâr siyasetinin başka bir versiyonudur. Önümüzdeki süreçte Kürtler ile kurulabilecek ittifakı açık aleni bir güç ittifakına dönüşmelidir. Artık gizli saklı siyaset yürütmenin anlamı yoktur. Bu yapılmazsa ittifakın anlamı olmayacaktır. Kürtlerin oyları çantada keklik görülmemeli. CHP ve diğer siyasal güçlere açıktan bu söylenmeli. Koşulsuz şartsız desteğin olması Kürtler açısından politik bir kazanım değildir. Düşmanımın düşmanı dostumdur diyen pragmatik siyaset uzun vadede iyi bir siyasal tercih değildir ve Kürtlere bir şey kazandırmayacaktır.
Seçimlerin iptal edilmesiyle AKP ve MHP buna karşı hem psikolojik hem de siyaseten önemli bir direnç oluşturulacaktır. Türkiye'nin siyasal kaderini İstanbul seçimleri belirleyecektir. Varlık ve yokluk meselesi olacaktır. Bunun içinde bu gerici blok topyekûn bir kalkışma siyaseti izleyecektir. Türkiye'nin yüzde altmış ekonomisinin ve en büyük rantın döndüğü yer İstanbul’dur. AKP ve MHP'nin can damarıdır. Bu can damar yenilgiye uğradığında bu gerici bloğun da sonu olacaktır.
Seçimlere bu gözle ve bu bilinçle bakılmalıdır. Eğer büyük bir hile ve şaibe yaratılmazsa seçimin kaybedeni bu gerici blok olacaktır. Aslında seçimleri iptal etmekle, kendi sonunun da başlangıcını yaratacaktır. Dolayısıyla Erdoğan büyük bir risk aldı. Bir daha kaybederse çözülür ve yıkılış hızlı olacaktır. Bütün direnç noktaları kırılacaktır ve siyasal zeminde kopuşlar ayrılıklar hızlanacaktır. İptal edilmiş bu seçim ona pahalıya patlayacaktır. Siyasetin meşruiyeti artık tartışmalı hale gelecektir.
Bu yenilenen İstanbul seçimleri Türkiye'nin Siyasal kaderinin nasıl şekilleneceğinide gösterecektir.
Türkiye'de demokratik siyasal muhalefetin bileşkeleri, hızlı ve örgütlü bir şekilde davranırsa ve bu birliktelik kalıcı demokratik bir güce dönüşürse kazanma şansı olacaktır. Bu demokratik güç birlikteliğinde Kürtlerin siyasal tavrı politik örgütlü gücü önemli olacaktır. Kürtlersiz bir siyaset yapmanın bu konjonktürel dengelerde yeri yoktur. Açıktan kamuoyunda bu birlikteliğin ismi tutumu, yasal meşru bir güce ve bir ifadeye mutlak anlamda kazandırılmalıdır. Yoksa bu gerici blok yenilmez başarıya ulaşılmaz.