Ortadoğu’da Barış ihtimali var mı?
Terör çoğunlukla “masum insanları” hedef alan, şu anda dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük insanlık suçudur.TDK sözlüğünde “Karşı tarafa korku salma, cana kıyma, malı yakıp yıkma; yıldırı” Wikipedia ise kısaca “Yıldırıcı” olarak tanımlamıştır. Bu tanımlara göre “terör” masum halka ve hedeflerine karşı aşırı güç kullanan, “İllegal güçlerdir”. Amaçları siyasi,etnik,dini, ideolojik ise “Terör” olarak, sadece çıkar elde etme ise “Mafya” olaraksınıflandırılırlar. Bunun dışında paramiliter(1) ve spesifik amaçlı örgütler de yine bu tür örgütler. Kişiler, örgütler ve devletler yeri geldiğinde kullanmak için bunlara, göz yummakta ve çoğunlukla yapacakları illegal işlerde bu örgütleri maşa olarak kullanmaktadır.
Bazı kurallar evrensel olarak geçerlidir. Farklı kültürlerin farklı ahlaki düşünceleri vardır, bu postmodern teorilerin temel fikirlerinden biridir. Ancak kültürlerden ve çağlardan bağımsız bir takım evrensel ahlak kurallarının var olduğu da gerçeği unutulmamalıdır.
Ekim ayının başında, Hamas’ın sivillere yönelik bir saldırı gerçekleştirdiğinde, belli bir ortam şaşırtıcı derecede sakin kaldı. Fakat bu olay bir tesadüf değildi.
Bazıları olayın oluş bağlamında yanlış zaman seçimi olarak gördü. Bazıları da konu kökeninde İsrail’in kötü ırkçılığını olduğunu yorumladı. Bu olayı komplo teorilerini söyleyenleri dikkate almadan değerlendirmemiz lazım.
İsrail Batılı emperyalistlerin Orta Doğu'daki köprübaşı olarak görüldüğünden, Yahudilere yönelik şiddet her zaman bu siyasi duruma bir tepki olarak görülüyor.
“Soykırım her zaman Nazi rejimine benzemek zorunda değildir.”
Bu arada, İsrail'in, Filistinlilerin çektiği acılarla apartheid ve soykırımla meşrulaştırıldığına inanmak fikri sözde ilericiler arasında yıllardır çok yaygındır. Bu arada, "Müslümanlar", yaygın "İslam nefreti" tarafından tehdit edilen "yeni Yahudiler" olarak yorumlanmaktadır.
Bugün, Türkiye dâhil Müslüman ülkelerin sokakları İsrail'e misilleme çağrısı yapan insanlarla dolup taşıyor. Filistin meselesinin İslam dünyasını birleştiren tek şey olduğu ortada, aslında Filistinlilere yönelik kaygı stratejisi uğruna en rezil suçlar salt meşrulaştırılmakla kalmayıp, aynı zamanda savunulan yeni antisemitizm argümanları sunuyor. Bütün antisemitlerin Filistin yanlısı olduğu doğru, fakat Filistin yanlısı göstericilerin tamamının antisemit olmadığı da doğrudur, bu da Filistinlerin şansıdır.
Gazze çatışmasının arka zemininde İslam dünyası içinde bir boy ölçüşme, Gazze sorununa çözüm bulmak için ciddi bir zafer fırsatı da yaratmış olabilir.
Türkiye, İran ve Suudi Arabistan hep İslam dünyasının lideri olma mücadelesi vermiştir. Bu rekabet, bölgesel istikrara ve barışa tehdit oluşturuyor. İran için elbette her şeyin olduğu gibi kalması en iyisidir. Kaos ve terörist gruplara destek vermekten müteşekkil bir stratejisi vardır. İran yanlısı militan örgütlerin Suriye ve Irak'ta ABD çıkarlarına saldırması ise bilinen bir gerçektir. Türkiye ve Suudiler, Gazze Şeridi’ni refaha kavuşturacak organizatörler ve garantörler olmaya pek heveslidirler.
Türkiye Cumhurbaşkanı, tüm Müslümanların büyük lideri olduğunu kanıtlama ve İran'la birlikte Filistinlileri en çok önemseyenlerden olduğunu gösterme fırsatını kaçırmak istemiyor. Durumu bu açıdan bakarsak, "neden tehditler savurduğunu tanımlayabiliriz." Ak Partinin ve Hamas'ın beslendiği ideoloji aynıdır.
Müslüman Kardeşler, Hamas'la iyi ilişkiler içindedir. Kudretli Türkiye Cumhurbaşkanı, Müslümanların sevgisini kazanmak için Filistin'i desteklemekte İran’la yarışırken, Türkiye'nin NATO'nun bir parçası olduğunu ve dolayısıyla Batı dünyasında önem teşkil ettiğini savunmaktadır.
Ama “Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını savunmak için savaşan bir kurtuluş ve mücahit grubudur”,açıklamaları, bumerang gibi kendisine dönebilir. Bu tutumunun arkasında ideolojik ilkeler görülmemektedir. Gerçek bir Hamas destekçisi değildir. Yalnızca Eylül ayında İsrail'le ilişkilerini güçlendiren ve bundan kazançlı çıkacağının gayet farkında olup yaptığı pragmatizimden başka bir şey değildir.
Bu durum, Türkiye'nin PKK'nın terör örgütü olarak tanınmasını eleştiren Batı ülkeleri tarafından kullanılabilir. Bu konuşmanın üzerine, batı ülkeleri PKK bir terör örgütü değil, Kürt topraklarını savunan ve bağımsızlık uğruna savaşan bir kurtuluş hareketidir derse? Cevaben “PKK ve onun Suriye’deki uzantılarının masumların hayatına da mal olan saldırılar gerçekleştirdiği” verilse de, konuşmanın içeriği Hamas meselesinde amacın aracı meşru kıldığını ifade etmektedir. Aynı ilke PKK için de geçerli olmalıdır söyleseler,Bu durumda, batı ülkeleri “PKK'yı Kürt topraklarının ve bağımsızlığının korunması için mücadele eden bir kurtuluş grubu olarak adlandırabilirler.”
Ortadoğu'da ki savaşın: Barış ihtimali var mı? Kanlı bir savaşın tam ortasında ve kutuplaşma zirve yapmışken bu halklardan hoşgörü beklemek, “karanlık odada kedi aramaya benziyor.”
Tarihte savaşların nasıl başladığına bakınca, çoğu örnekte tesadüflerin, ‘hadiselerin kendiliğinden geliştiği’ durumların yaşandığı izlenimi uyanıyor. Liderler buna yenik düşüyor ve savaşmaktan başka seçenekleri kalmıyor. ...Ortadoğu da durum öyle: Kimse savaş istemiyor, ama bütün taraflar silahlanıyor, dünya şaşkınlıkla izliyor ve teröristler sürekli tetiğe basıp duruyor.” Dikkatle incelediğimizde antik çağdan bugüne kadar Ortadoğu’da savaşsız gün geçmediğini görürüz.
Arap ülkelerinin liderleri, ABD ve Batı'nın İsrail'i nasıl durduracağını konuşmak durumunda kalacaklar. Ne yapabilirler? Yoksa Ekim 1973'teki ültimatomlarını tekrar ederler mi?
Arap ülkeleri, 1973 Arap-İsrail Yom Kippur Savaşı sırasında ABD liderliğindeki Batı'ya petrol ambargosu uygulamıştı. Bu uygulama Batının çıkarları ile uyuştuğundan savaş bir hafta sonra sonlandırılmış ve petrol fiyatları birkaç katına çıkmıştı. Bugün petrol ve doğalgaz piyasası Rusya'ya uygulanan yaptırımlardan sonra zor gözüküyor.
Küllerin altındaki kor her an alevlenmeye hazır. Üstelik mecazen de değil. ... Kökeni Hıristiyanlığa dayanan antisemitizme, 7 Ekim'den bu yana Arap-Müslüman kökenli ithal bir antisemitizm eşlik ediyor
Bu arada İsrail’de savaşa rağmen Netanyahu’yu onu istifaya çağıran karşı gösteriler sürüyor. Kendi menfaatlerini ve siyasi kariyerini ulusal çıkarların önüne koyan bölücü, güvenilmez bir siyasetçi olarak görülüyor. Hamas İsrail’e saldırdıktan hemen sonra yaptığı bir açıklamada, “ülkenin bu tehdide ancak birlik içinde karşı koyabileceğini ve savaşın herkesi ilgilendiren bir mesele olduğunu” söylemişti. Oğlunun diğer binlerce yedek asker gibi savaşmaya dönmek yerine Miami’de kaldığı öğrenildiğinden beri İsraillilere bir anlam ifade etmeyen sözler olarak kaldı.
Bu savaşların arkasında “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı”, “OneBeltOne Road” projesinin paylaşımcıları var.
[email protected] (1) Bir yarı askerî ya da paramiliter güç, işlev ve örgütlenme olarak askerî ancak düzensiz gönüllülerden oluşan devletçe desteklenen bir tür yapı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.