NOTLAR, ALINTILAR, GEÇMİŞ, GÜNÜMÜZ VE HAYAT!(2)
Ben çocukluğumu anlattığım BAĞLAR GÜNEŞİ ÇOCUKLARI-PİJAHMO romanımı okuduğumda, sanki bir önceki hayatımı yeniden yaşamış oluyorum! Gözlerimin yaşardığı da oluyor, kahkahalar attığım da! Ama sonuçta ‘’Eski çamlar bardak olmuş!’’, ‘’Köprülerin altından çok sular akmış!’’, ‘’Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye!’’ sözleri, beynimde yankılanıp duruyor! Yüreğim burkuluyor! Benim yadırgadığım, şimdiki alaborada, güzelliklerin hoyratça örselenmesidir! Ben önceki hayatımın güzelliklerini demleyerek bugünlere gelmişim! Hiçbir anafora kaptırmam ölümsüz güzelliklerimizi! Asla!
YÜREĞİN BÜYÜLÜ AYNASINDA
Ana demeyi çok özlüyorum
Baba demeyi çok
Ve benimle şakıdıkları
O çağlayan dilini ülkemin
O organik dünyamızı çok özlüyorum
Ben bugünlere uygun değilim
Başka bir gezegenden gelmiş gibiyim
Bu çağın adamı değilim ben
Güneşle yıkanan dünyamız nerde?
O gülüşlerin tomurcuklandığı mevsimler
Aşkların o yalınyürek çağları
Nerede günebakanlar, güller ve papatyalar?
Yüreğimde açmayı sürdüren akasyalar nerede?
Bu çağın adamı değilim ben
İz sürücüsüyüm yıldızların
Çifte yürekli cengaverlerin ardılı
Ah, kalbim şimdilerde yana yakıla
Bu lanet, ,göz alıcı, dikey dünyaya
İçli, yatay şarkılar söylüyor kalbim
Bu sanal dünyaya, bu taşlaşmış dünyaya
Güneşli ve sahici şarkılar söylüyor
Yükü ağır ve paha biçilmez şarkılar
Güneş yanığı tenli, o kavruk dinleyiciler
Ve o yakıcı güzelliklerimiz nerede?
Kalbim “izm”lere de sığmıyor
Totemlerim de yok tabularım da
İhanete uğrayacağımı bile bile hem
Mağdurlardan yana ve daima…
Biliyorum hem
Saçlarım kadar azaldı ömrüm
Bunu gel de gönlüme de!
Kalbim hâlâ
Ölüme dil çıkaracak kadar çocuksu
Zulme tavırsız kalamayacak kadar da
Yaralı ve arsız ey dünya!
Hem isterseniz
İki gözüm önüme aksın ki aynen böyle
Kalbim bir aynadır, bakınıp taranabilirsiniz
Düzeltebilirsiniz üstünüzü başınızı da!
Hem bilseniz
Ruhunuza da çeki düzen verebilirsiniz
Bir sebil hayat çeşmesidir kalbim
Bir büyülü ayna
Çocukluğum ve gençliğim akar musluklarında
Güneşli dünyaya ait o çağlar
Mertliğin ve saflığın anıları
Durudur ülkemin pınarları kadar!
Biliyorum
Saçlarım kadar azaldı ömrüm
Ve takvimler aşklardan uzakta
Ve renklerin şahikalarına daha çok var!
AYDIN ALP (TUFANLARDAN ARTAKALAN J&J YAYINLARI 2015)
Bir araya geldiğimizde birlikteliğimizi sazı ve sözüyle güzelleştiren müzik hocamız Müslüm Akın anlatıyor:
Karadeniz’de öğretmenlik yapıyorum. Çöl diyorum, çocuklar algılamıyor! Görsellere başvurmaya başladım. Tiyatro konusuna geldim. Ne anlattımsa tutmadı! Öğrencilerim, bana boş gözlerle bakıyor! Ben de sınıfı iki gruba ayırdım. Bir kız öğrenciye dedim ki, söz gelimi sen, arkadaşın anasısın! Hayır, ben niye arkadaşın anası olayım, dedi. Diğer öğrencime dedim, diyelim sen diğer arkadaşın sevdaluğusun, dedim. Kız, yok ben onun sevdaluğu olmam, dedi. Baktım anlatamıyorum vazgeçtim. Asıl film ondan sonra başladı.
Ben bakkaldan alışveriş yaparken bir velim bana: Hoca hoca, dedi: Sen benim kızımı nasıl aç bir köpeğe sevdaluk yaparsın? Ve bakkala, hocaya bir söyle, biz ne kadar alışveriş yapıyoruz ve hocanın sevdaluk yapmak istediği o aç köpeğin ailesi ne kadar alışveriş yapıyor, dedi. O zaman anladım ki demek ben rol dağılımını isabetli yapamamışım!
Amansız pandemi ortamında, 50 kişilik sınıflarda, kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi unutmamak için konuşuyoruz. Geçmiş; rengarenk çiçekleri ve doğal güzellikleriyle yoksulluk içindeydi. Günümüz, tek renk ve devedikenleriyle tatsız ve baskı altında! Gelecek, şimdilik, belirsiz! Geçmişin güzelliklerinin de harmanlandığı eşit, özgür ve rengarenk günler diliyorum! Yazının devamında buluşmak adına sevgiler, saygılar, sağlıcakla diyorum.
*12 Eylül faşizmini ve hayatım boyunca süreduran bu baskıcı, ara ve kara rejimi lanetliyorum. Zulüm, asla unutulmadı ve unutulmayacak! Toplumsal yapı; ölüm ve öldürüm üzerine kurulmuşsa, yaşama ve yaşatma kültürü de dipten dibe boy veriyor demektir! Yaşamdan yana olanlara selam olsun! AYDIN ALP
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.