Kendime çıkan yollar ve Aziz Önal şiiri
Özü arayış veya öze dönüş diyebileceğimiz sanatın özgürleştirici gücünün çok çeşitli ve etkili argümanları arasında şiirin başat güç olduğu sanırım yadsınamaz bir gerçekliktir.
Sözün çok çağrışımlı kurulumunu kendine özgü bir dizgeyle anlamlandırmak ve yeni bir söz yaratmak sözcükleri çıplak anlamlı bir dizgeden çıkarıp estetik niteliği olan bir sanata dönüştürür.
Bunu yapmak da elbette herkesin harcı değildir. Sözcükleri birbirine akıl almaz biçimde çarpıştırarak ya da daha önce kurulmuş dizgelerden esinlenerek benzer çağrışımlı öbekler kurmak bir özgünlük oluşturmaz.
Gerek esinlenmeden gerekse düşünceden üretilsin şiir, her şeyden önce yoğun bir emeğin terinden ve teninden süzülen sözcüklerin ahenk içinde damıtılmasından oluşur. İçinde emeğin, kültürel birikimin, toplumsal duyarlılık ve görüşün eksik kaldığı şiir, söz yığınağından başka bir şey olamaz.
Aziz Önal, Diyarbakırlı bir şair ve aynı zamanda eğitimci bir insan. Edebiyatı ve şiiri biliyor. Dize kurgusunu, sözcüklerin çok anlamlı çağrışımlarını nerede ve nasıl kullanacağının bilincinde olan bir şair.
Kendime Çıkan Yollar, AnimaYaınları arasında yayımlanan ilk şiir kitabı. Doğrusunu söylemek gerekirse Kendime Çıkan Yollar bana öğretmen arkadaşım Uğur’un aracılığıyla iletildiğinde hevesi peşinde koşup şiir yazdığını zanneden birinin şiir kitabı diye düşünmüştüm. Ama daha kitabın ilk bölümüne baktığımda “Dünya Kaybedilen Bir Yer” başlığını görünce imgenin sarsıntısını hissettim.
Ah’lar ile başlayan bu bölümün Telvin başlığını taşıyan şiirinde “Bu kuyuya kaç kez indim/ kaç kez taşıdım kalbimdeki ölülerinizi/ sırtımda onca yılın giysileri kirlettiniz/yüzümde lekeleriniz, bedenimde kırbaçlarınız/ nereye varsam kulağımda hasediniz…” dizeleriyle hem bir meydan okumanın hem de toplumcu şiirde duruşun varlığını duyumsuyorsunuz.
“Korkunun çığlığına bıçak dayadığım günden beri sesimi kendime bıraktım.” dizesinde dilin anlam ve anlatım olanaklarını, sözcüklerin ses uyumunu ustalıkla kuruyor. Zaman zaman dizelerinde duygusallığın sıradanlığına düşse de şiirinin kapılarını kibarca açmayı ve kapamayı biliyor. Okurunu arabesk bir hüzün sarmalında boğmuyor.
Aziz Önal, şiirine kendi mayasını, coğrafyasını, kederini dizelerin arasına serpiştirerek verebiliyor. Zamanın hesabını tutabiliyor. Sırtını coğrafyasının yaşadığı acılara ve sıkıntılara dönmüyor. Bir masaldan, bir ah’a uzanan incelikli bir çizgide kendine özgü bir dil kurabiliyor.
Şiirlerinde yoğun bir yalnızlık duygusunu harmanlayan Önal, kalbiyle ve dünyayla bir hesaplaşmanın ortasında kendini var ediyor. Elbette her şiirde yalnızlık, özlemek, ayrılık olabilir ama bunu şiire has bir tını ile vermek şiir bilgisi gerektiriyor.
“Kabuğumu kaldırdım, kimse yoktu.” derken kendisiyle yüzleşmekten ve yaşadıklarıyla hesaplaşmaktan kaçınmıyor. Fakat hesabı kanamaktan umuda devrediyor. Lal zamanlardan geçirip kalbini ağıtsız acılara konuk edebiliyor.
Sonuç olarak Aziz Önal ve Kendime Çıkan Yollar okunası bir kitap ve şiirseverlere tadı dimakta bırakacak dizeler vaat ediyor.