Kadim Dostluklar
Aslında o gece açık olan havada,
ay kendini yarım ay şeklinde çok nazlı gösteriyordu, Hani şöyle başımızı çevirip gökyüzüne baksak,
ayın şavkının Dicle nehrine, ordan Ongözlü Köprüye, ondan önce,
mühteşem bir gerdanlığa benzeyen,
Keçiburcu,
dünyanın bana göre kara bazalt taştan örülmüş en mühteşem surları,
ordan Hevsel Bahçeleri,
yukarda Mardinkapı mezarlığı,
aynı hizada Ongözlü Köprüye doğru, Gazi Köşküne,
geçmişte yaşanılan,
o mekana ait ne varsa artık,
belki derin hüzünlü,
belki de bazı zamanlar sevincinin yansımalarını görmeye görecektik,
hissedecektik ayla birlikte o geceyi belki ama, ay bizi gördü görmesine,
sadece sevincimizden biz Ay'ı görmemiştik, Olabilecek en güzel mekanlardan birindeyiz dedik. Eskiye dair yok olmaya yüz tutmuş ne varsa, sonuna kadar hissedilebilecek bir ortam, geçmişimiz,
geçinmişlerimiz,
gökyüzü, hava,
örtü böcek, akşam sefaları, kara bazalt taşlar,
taşları işleyen ustaların ruhları,
hepsi,
hepsi tanıklık etti o akşam bize.
Üç sıra halinde dizilen büyük yuvarlak masalar,
içiçe dizayn edilmiş,
özenle gelecek misafirleri için süslenmiş
Erdebil Köşkü o gece,
sevgiyle buluşmamıza hem tanıklık hem evsahipligi yapıyordu.
Ev bizim evimizdi gerçi,
bir çoğumuz değişik şartlar ve koşullardan dolayı, bırakıp gitmiştik işte.
Herkes o gece arkadaşlarına hayranlıkla bakıyordu ve sarılıyordu sıkı sıkı.
Ağlamaklı olanımız,
hatta ağlayanımız bile vardı.
İçimizden bazılarımız hiç oturmadılar bile. Yemek yemeyen vardı sevinçten.
Su içmeyi bile unutan. Sürekli bir hareketlilik vardı, yerlerimizden kalkıp hasretle gene, kucaklaşıp sarılıp birbirimizi öpüp, bir de bakıyorduk ki,
bir başka arkadaşımıza sarılmışız, birden karşımızda öğretmenlerimiz,
onlarla muhattapken bir başkası kolumuzdan çekip,
-gel bak burda kim var diyerek, sürprizin bini bin parça, doyasıya,
menfaatsiz çıkarsız,
hasret giderme zamanıydı o gece sadece.
Yıllar sonra ilk defa gerçekleştirdiğimiz bir buluşmanın heyecanı. Diyarbakır Cumhuriyet Liselilerinin Buluşması.
En son bir çoğumuzun onbeş on altılı yaşlarda birbirini gördüğü, sonra bir daha hiç göremediği sesini duyamadığı arkadaşlarıyla, özlemle,
hasretle buluşmasıydı olan biten. Öğretmenlerimize,
ulaşmak mümkün müydü acaba düşüncesi, bir çoğumuzu telaşlandırmıştı aslında.
Onların çoğunun emekli olmuş olmaları gerekli düşüncesiyle,
dua ederek belki,
-inşallah sağlıkları iyi ve yerindedir,
afiyettelerdir,
huzurlu mutlulardır,
diye içimizden geçirdiğimiz,
elleri öpülesi,
kadir kıymet bilen,
bize de sonuna kadar bu öğretileri öğrettikleri, işte o yüzden de herşeye hassasiyetimiz,
öyle yalan falan değil hani. Onların o akşam orda varlığı, mutluluğumuza mutluluk katmıştı. Kadim şehrin,
kadir kıymet bilen,
bir dönem beraber aynı sıraları paylaşmış, aynı havayı soluduğu mekanların,
yıllarca terk etmiş ama hiç bir zaman o geçmişi arkasında ne bırakmış ne de unutmuş, gene kıymet bilen,
saygı duyan bir avuç belki kadirşinas arkadaş ve öğretmenlerinin buluşmasıydı. Gelemeyenler vardı haliyle.
Dostlukların şimdilerde haraçmezat satıldığı, kolay harcandığı bir zamanda,
bizler sıra dışı bir organizasyonun ilk sıradışı buluşmasını gerçekleştirmiştik
Birlikte söylenen türküler,
birbirine sürekli sarılan arkadaşların hasretine karıştı.
Sesler beraber yükseldi.
Abartısız hiç kimse o gecenin bitmesini istemedi. Vakit epeyi ilerlemiş,
ay yerinden hiç kıpırdamadan öylece orda kala kalmıştı o gece. Bir dahaki buluşmaya kadar veda vakti geldiğinde,
gene hüzünle, hasretle kucaklaşıldı, sessizce,
kimimiz gözyaşını içine akıtarak terketmişti sanki hem can arkadaşlarını, hem mekanı hem de bir daha ki buluşmaya,
ama mutlaka diyip birbirini teselli edercesine. Tesadüf bu ya,
ertesi gün,
dönme telaşındayken verilmiş bir söz,
gene kadir kıymet bilir kadim şehrin her bir kara taşının sırrını bilen, büyüğümüz yazar ağabeyimiz,
hatta bir akşam bizi evinde misafir ettiği, değerli eşinin de hani öyle böyle değil, gösterdiği misafirperverlik,
anlatılacak cinsten değil,
bana göre şair de aynı zamanda, değerli Şeyhmus Diken Ağabeyimiz,
bana hediye ettiği ve benim onun en çok sevdiğim,
'Diyarbakır Ell Sallıyor' kitabına, aynen şu sözleri yazdı;
'Diyarbekir'in el salladıklarına, Mendil salladıklarına,
Ardından bir sıtıl su döktürdüklerine... Bir de el sallayamadıklarına,
mendil sallayamadıklarına, bir tas su dökemediklerine merhaba olsun diye ayşe. Kimbilebilir,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.