Sarayı basmak
Malum hastalığı on günü bir fil yatakta ateşler içinde geçirirken arada bir dünya gündeminden bir şeyler okuyayım bakayım derken Sri Lanka daki Saray Basma görüntüleri düştü ekranıma.
Görüntülerden etkilenmiş olacağımuyuduğum yerden uyur/uyanıkhalimle rüyamda hep Saray bastım.
Saray kapısındaydım, Saraya hücum eden topluluğun içindeydim hatta bir ara Sarayı basmaya gidenlere ekmek peynir su veriyordum.
Kalabalık, bağrış, çağrış, sloganlar, istekler, isyanlar, havada uçuşuyordu.
Konuştukları dili hem anlıyor hem anlamıyordum,uzaktan görünen dev gibi ihtişamı bu mesafeden dahi anlaşılan Saraya doğru adeta sürüklenip gidiyorduk.
Kalabalığın ahenkli ve kararlı duruşu yürüyüş şekillerinden belliydi.
Geniş sağlam ayakları yere basan adımlar atıyorlardı.
Kimi yalınayaktı, kiminin bağcıklı iskarpinleri, kiminin eski,altı ve kenarları delik deşik olmuş Adidaslarıbilindik başka çakma marka ayakkabıları vardı.
Dost yüze düşman ayağa atasözü aklıma geliyor hemen o sahneden başka bir sahneye geçiyor anında rüyamda bambaşka bir perde açılıyordu.
Ben bunların düşmanı değildim gözüm takılmıştı, nitekim bir göz kırpmamla sahne değişmiş rüya esas görüntüyü gözlerimin önüne getirmişti.
Güvenlik kordonunu geçip barikatları durmadan sallayan göstericiler şıp diye devirmişti orada bulunan görevliler ani saniyede verdikleri bir kararla bugünün namus günüdür düşüncesi ve bilinciyle bizle birlik olmuş hep hepberaberSarayın içine dalmıştık.
Doğrusu benim orada malum hastalıktan yorgunluğum bitkinliğim aklıma gelmiş Sarayın şehre bakan tarafında çimenlerin üzerinde duran şezlonga kendimi atmış ellerimi kafamın arkasına koymuş sel gibi gelen Sri Lankalıları seyre durmuştum.
Saray komple arkamda duruyordu göstericiler her tarafa dalmış zafer sevinciyle Sarayın içinde gezinerek keyiflerine keyif katmışlardı.
Kimi havuza atlamış, kimihamamagirmiş, kimi mutfağa dalmış butları pastaları dünden pişirilmiş bugün için sunuma hazır vaziyete getirilmiş yemekleri yemeye başlamışlarıdı bile.
Kimi kralın elbiselerini giyiyor kimi kraliçenin takılarını takıyor kimi kralın kalemini eline almış imzasını masada bulunan kâğıtların üzerine rastgele atıyordu.
Bu arada kimsenin aklına kral nerde diye sormak gelmiyordu.
Görünürlerde yoktu, ruh olmuş havaya uçmuştu ortalıktan kaybolmuştu.
İnsanların sevinci nasıl bir sevinç olduğunu anlatmaya imkân yok ya aynı bu rüyada olmanız gerekirdi ya da o gün Sri Lanka’ da.
Ben rüyaya dönüyorum.
Bu sevinç sonsuza kadar sürmeli düşüncesiyle bir de ne olsun Kralın oğlunun arabalarını biri ateşe verince saray da yangın çıktı hepimiz can havliyle dışarı çıkarak uzaktan sarayın alevler içinde yanıp kul olduğuna şahit olduk.
İlk defa bir rüya da, rüya belli son bulmak üzereydi.
Beni uyandıran yoktu, saniyeler içinde gördüğüm bu rüya rüyada sonucuna ulaşmış, sonuçlanmış halde kan ter içinde uyandığımda rüyanın çok etkisinde kalmış olacağım kibu kez tekrar uykuya dalmışkendimi kendi doğmuş olduğum Sarayın Kapısı önünde Sarayın oyun bahçesindebulmuştum.
Bu Saray öyle bildiğiniz saraylara benzemezdi.
Adı Saray olan yapının avlusu içinde resmi daireler, ceza evi, aslanlı çeşmesi, avluya girerken taş yapılı büyükçe örtmeli bir girişi, avlusunda dut ve söğüt ağaçları, akşam sefaları, yağ tenekelerine ekilmiş çay çiçekleri ayrıca Sarayın bulunduğu yüksek platodan aşağıya doğru bakıncausulca akan bir nehri olan saraydı bu Saray.
Dünyadaki bütün Saraylar belki böyle kurulmuştu.
Nehir mutlaka saraydan görünmeli, varsa yapılan kötülükler/ iyilikler bu nehre atılmalı devir daim sağlanmalıydı.
Nehri olmayan ve nehri görmeyen, etrafında nehir geçmeyen Saraylara ben Saray demem.
Nehir yerine deniz de olabilir, göl de desem yalan söylemiş olurum illa bir nehir geçmeli..
Bu yazıyı yazmama sebep işte benim de bir Sarayın Kapısı önünde doğmuş olmamdan dolayıdır.
Rüyama giren sayısız saraylar vardır.
İçinde saray lafı geçen türkülere de hayranlığım bilinir.
Sarayı olan sakın üstüne alınmasın.
Sarayı olmayan etrafına bakıp yanında varsa bir saray, bu sarayı o saray sanmasın.
Hiç sarayı olmayan, etrafında da Saray maray olmayan da bu yazıyı okusun, üç defa üflesin, evinin duvarına bir çiviyle assın.
Saray Yolu Türkü sözlerini de bu yazıma ekliyeyim unutanlar hatırlasın.
Saray Yolu Düz Gider
Aman Bir Kınalı Kız Gider
Yavrum Bir Kınalı Kız Gider
O Kız Yolu Şaşırmış
Aman İnşallah Bize Gider
Yavrum İnşallah Bize Gider
Saray Yolu Bu Mudur
Aman Testi Dolu Su Mudur
Yavrum Testi Dolu Su Mudur
Gittin Kİ Tez Gelesin
Aman Tez Geldiğin Bu Mudur
Yavrum Tez Geldiğin Bu Mudur
Saray Yolu İncedir
Aman Ay Karanlık Gecedir
Yavrum Ne Karanlık Gecedir
Yastık Kurbanın Olam
Aman Yar Yatışın Nicedir
Yavrum Yar Yatışın Nicedir
İyi Bayramlar Dilerim
Ayşe Sökülmez
Langenbach,13 Temmuz 2022
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.