VAN Uçağı ARTOS Dağı
Kendi özgür irademiz ve tercihlerimizle Van uçağına binmeyi oradan Van ‘ a gitmeyi planlamıştık hepimiz. Zira anons yapan çıtı pıtı sesli insana hostes “bizi seçtiğiniz için size teşekkür ederiz” diyordu tek bir dilde. Sağa sola bakındım demek uçakta herhangi bir İngiliz yok. Gerçekten de yoktu. Ardından kemerlerinizi bağlayın, telefonlarınızı uçuş moduna alın demesi daha kendi kendini çeken telefonlarını kapatıp ona veda edemeyen yolcular bu anonsu duymuyordu bile.
Yalnız kendi kendilerini çekmeleri bir yana, kadraja bütün arka taraflarda oturan yolcuları da alıyorlardı.
Kendini çok seven sanki uçağa ilk defa binen Vanlı olduğu anlaşılan yolcular.
Düğünde halay çekmeye gidiyorlardı.
Ellerindeki kocaman telefonlarla ha bire nasıl göründüklerine bakıyor ve kendi fotoğraflarını çekiyorlardı...
Uçağa binenlerin yarısından fazlası Vanlı olmadıkları, bir partinin mensupları olduğu sonradan anlaşıldı.
İzmir Karşıyaka belediye başkanı mütevazi bir şekilde valiz alma sırasında eşi izah etti.
“Biz kongre için buradayız.”
Ha, öyle mi dedim, biz de Vanlı değiliz ama düğün için buradayız.
Tabi uçak indikten sonra da insan birbirine başka tuhaf bir şekilde hani bakıyor ya.
Başkan beyin eşiyle ikimiz hem bu merakımızı hem tuhaflığımızı yenmiştik.
Ve herkes ya senin işin nedir Van’ da.
Kurban sen Van’ a niye gelmişsen hele söyle gibi meraklı bakışları bilirsiniz buna rağmen kimse kimseyle konuşmadı.
Tesadüf o gün o uçuşta bütün batı il ve ilçelerinin Van’ a çıkartması varmış meğer.
İki taraf birbirine karşı suskun.
Ne soracaklar, nereden soracaklar, dilleri aynı mı?
Ya aynı dili konuşmuyorlarsa?
Kimsenin öyle mertçe delikanlıca cesaretini görmedim.
Cehape’ nin kim bilir belki de Van’ a benim gibi ilk uçuşudur...
Hostes hanım anonsuna devam edince uçak düşerse şöyle yapın, böyle yapın der demez Vanlıların çoğu ancak o güzel alımlı hostese odaklanıp alelacele telefonlarını panikle kapatıp ceplerine koydular.
Pür dikkat hostesin düşünce ne yapılır anonsunu hayran hayran dinlemeye koyuldular.
Sanki uçak düşse ilk defa düşecekti ve içindeki yolcular anonsu o kadar hayranlıkla dinleyip denileni yapacakları için ölmekten kurtulacaktı.
Hatta düşüş bir paraşütten düşüyormuş gibi olacak, Van Gölünün üzerine de düşülecekse güle oynaya halay çekerek karşı kıyıya geçecekti hem mürettebat hem Vanlılar ve de Cehape ve ben ve arkadaşım.
Hostes devam ediyordu maskenizi şöyle takacaksınız, böyle takacaksınız.
Cehapeliler sık uçtukları için umursadığı yoktu ancak Vanlıların pür dikkatleri dikkatimden kaçmıyordu.
Hostes maskeyi önce çocuğunuza takın dediğinde kimsenin yanında ne eşi ne çocuğu vardı, uçağa tek başlarına binmiş akraba düğünlerine giden halay başları çeken Grand tuvalet takım elbiseler giymiş batıda yaşayan Vanlılar vardı.
Düğüne giden halay çekecek Vanlılar üstelik aşiret büyüklerinin önceden belirledikleri şu kadar milyon masaya atılacak, bu kadar takı, bu kadar döviz ve de Kürtlerin meşhur “malxerab” dediği gerdanlık ve de altın kemer ve de sayısız yüzük ve de sayısız bilezik hepsi saf altın sahtesi takılsa maazallah yakalasalar Van gölünde ömür boyu gölde boğulma cezası verecek şekilde olacağından kimse bu sahtetakı olayına kolay kolay girmez, giremezdi.
Uçağa binen Cehapelilerin elinde Van da giyecekleri üzerinde markaların bağırdığı takım elbise torbaları vardı.
Bunların çoğu müdür, bürokrat, vekil, başkan, başkanın şoförü, başkanın kalemi vs. oldukları belliydi gene...
Kravatlı,takım elbiseli,batıdan havalanıp doğunun en uç noktasına uçan bu yolcuların acaba ikinci bir havaalanı , köprü veya yol yapmaya mı gidiyorlar diye de kendi kendime düşünmedim değil.
Yoksa, yoksa, acaba feodaliteyi kökten yok edecek doğunun en başı bu ucra, sık uğrak yeri olmayan burada sözüm onaçağdaş medeniyet mi kalkmışlar yola düşmüşler buraya Van’ a götürecekler diye de deli sorular düşünceler kafamın içinde dönüp duruyordu.
İlk defa kadın ve çocuk yolcusu az olan bir uçak yolculuğu yapıyordum.
Kadınlar, ey kadınlar siz neredesiniz.?
Şairin dediğine geldim tütün de ve pamukta mı?
Hayır, yeni düzende hiçbir şey yapmayan evlenirse ona takılacak altın para ve çeyiz ve dört duvar arasında doğuracağı çocuklar, çocuklar, çocuklar hayali kuran genç kızlar, kadınlar...
Tek isteği, tek amacı ve buna inandırılan milyonlarca kadın.!
Neyse havalandık...
Pilotumuz tecrübeliydi bu kalkışından anlaşılıyordu hatta sırf kalkıştan dolayı alkışlanabilirdi, acaba aynı marifetini Van Gölü üzerinde ikenbenzer artistik bir manevra ile bizi sağ selim kazasız belasız indirsin diye dua ettim.
Bir ara Pilotumuz Malatya’yı geçtikten sonra yükseklik, uçtuğumuz rotayla ilgili bilgiler verdi.
Tevekkeli baktı olmuyor alışkanlık olsa gerek ikinci konuşmasını Kürtçe beklerken o gayet iyi bir telaffuz ile İngilizce yaptı.
İngiliz yolcusunun olmadığını bile bile hem de...
Biz havalandıktan sonra uçak içinde servis başladı.
Ön koltuk cebinde duran menü kartında fiyatlar Euro ile fiyatlandırılmıştı.
Uçakta Euro’su olan tek bir yolcu yoktu ben dahil,
ve de ikramlık hiçbir şey bir kahve bile, farz edelim Euro’nuz da var , domates suyu ve de karabiber üzerine tuz da yoktu.
İnince defalarsa uçtuğum şu isminde güneş geçen bu şirkete de bir şikâyet mektubu yazacağıma kendime söz verdim.
Hem yolcudan olamayan Euro istiyorsunuz yolcu içeceği çayı kahveyi simidi Euro’dan kendi para birimine çevirecek ödeyecek, hem doğunun en doğusunu uçuyorsunuz baksanıza yolcularınızın içinde İngiliz yok, Alman yok, Fransız yok, İrlandalı yok; Hollandalı yok, Belçikalı yok, Amerikalı yok, yok, yok, yok…Siz de menü kartı Euro var!
Bütün tezatların şerefine olsun bu yazım…
Toros dağlarının devamı Artos dağının eteklerinde ilk yudumladığım kahve bütün ezberleri bozarasınaydı.
Dünyanın en güzel dağını görmüş ve büyülenmiştim.
Dağın büyüsünü ruhumda bedenimde bir sancı gibi sancıdı.
Bu yaşa gelmiş, ömrümün bu deminde görmesem gözüm açık gidecekmişim dedim kendime.
Bir daha bir daha gitmeliyim dedim ve söz verdim kendime.
İç sesimle ilk defa bu kadar yakın olmuyordum.
Düşüncelerim, gezi/ gezmek ve görmek aşkım için kendime kendi kendime ancak bir narsistin kendini sevmesi kadar, kendime itiraf ettim iyi ki gelmişim iyi ki görmüşüm bu olağan üstü güzellikteki dağı, Artos’u.
Bunca zaman buraya gelmediğim için kendime kızarak hem de.
Uzun yazılar okunmuyor biliyorum.
Van yolculuğumu, Van’ a yolculuğumu, Artos’ a aşkımı oradan Muş ovasına hayranlığımı belki önümüzdeki hafta tekrar yazacağım.
Şimdilik sevgilerimle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.