Hayvanlar da yargılanır
Devletlerin iktidarları, her dönemde ve şartta akıl dışı işlere imza atmış ve atmaya devam etmektedir. Saçma uygulamalar o kadar fazla ki, burada hepsini yazmam mümkün değil. Örneğin, hayvanlar mahkemeye çıkarılıp idam kararı verildikten sonra asılarak öldürülmüşler. Kiliselerin suçlamalarıyla 20. yüzyılın ilk yarısına kadar "suçlu" bulunan domuz, sığır, keçi, boğa, köpek, eşek, katır, kuş ve benzeri hayvanlar, insan gibi hapsedilip mahkemede yargılanıp idam ediliyordu. En ilginci, sinekler ve arılar da bu uygulamalardan etkilenmişler.
Sadece çok küçük birkaç örnek paylaşayım:
- 1314 yılında Fransa'nın bir köy meydanında etrafa saldıran bir boğa, yakalandıktan sonra mahkeme kararıyla aynı yerde asılarak idam edildi.
- 1474'te Basel'de yumurtlaması anormal bulunan bir tavuk yakılarak idam edildi.
- 1494'te bir domuz, bir bebeğin ölümüne sebep olmakla suçlanarak yargılanıp idam edildi.
- 1587'de Güneydoğu Fransa'nın Saint Jean de Maurienne bölgesinde yayılan bit sürüsünün mahkemesini yapan avukat, ilkel hayvanların, insanı korumak için var oldukları tezini savunarak bitlerin topluca yok edilmesini engelledi.
- 1712'de Fransa'da mahkeme konseyine saldıran ve üyelerden birini ısıran köpek, bir yıl boyunca zincirlere vurularak hapsedildi.
- 1864'te Hırvatistan'ın Pleternica bölgesinde küçük bir kızın kulağını ısıran bir domuz yargılandı ve idam edildi; domuzun sahibi ise saldırıya uğrayan kıza tazminat ödemeye mahkûm edildi.
- 1864'te bir adamı ısıran arının kovanı cezalandırıldı ve yok edildi.
- 1906'da İsviçre'nin Délémont kentinde, yapılan bir soygun sırasında evi soyulan adamın ölümüne sebep olduğu için köpek idam edildi ve evi soyan köpeğin sahipleri hapis cezasına çarptırıldı.
- 1916'da Tennessee Kingsport Kasabası'nda 5 ton ağırlığındaki fil, bakıcısının kulağına kanca batırmasına sinirlenip sahibini fırlatıp ayağı ile ezerek öldürdüğü için bir vincin zincirine asılarak idam edildi.
Osmanlı İmparatorluğundan da bir örnek vereyim.
1488'de Molla Gürani'den sonra, Osmanlı devleti müftüsü görevi verilen Molla Abdülkerim Efendi, Fatih Camisinde, bir Cuma vaazında ateşli bir konuşmayla, “kadınların maymunları fena işler de kullandığını” anlatarak halkı galeyana getirip, Cuma çıkışı kızgın kalabalığı da arkasına alarak. Azapkapı ve Galata’daki maymun satıcılarını bastı. Molla, yakalanan maymunları kendi elleriyle asıyor, iri maymunlar için ayrı idam sehpası hazırlıyordu, Dursun Gürlek, 1590-1591'li yıllara denk gelen bu olayları şöyle anlatıyor: "Bilhassa Hicri 999 yılında İstanbul meydanlarındaki bütün büyük ağaçlar, sanki maymundan meyve vermiş ağaçlara benzemişti. İri maymunlar için özel idam sehpaları bile kurularak cesetleri halka teşhir ediliyordu. Abdülkerim atına atlar, semt semt dolaşır, idam edilecek maymunların iplerini kendi eliyle çekerdi. Tarihçiler o günü “İstanbul’da dalında maymun sallanmayan tek bir ağaç kalmadı”’ diye anlatır. Yapılan katliama tanık olan halk o günden sonra mollaya “maymunkeş” lakabını takıyor.
Daha neler varneler, yazsam ciltler dolusu Ansiklopedi olur.
Türkiye’de durum nasıl?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.