Diyarbakır’a ihanet etmeyin!
Hazır kentle ilgili yazılara başlamış iken devam edeyim, içimi, içinizi rahatlatayım istedim. Elbette ki içi yanan dostlara yönelik sözüm. Liyakatsiz, rantçı, hırsız kesim zaten bize kızıyor, tekerleğine çomak soktuğumuz için.
Daha önce de vurgulamıştım; Kent, kravatlı ve kravatsız hırsızların muhasarası altında, işgal edilmiş vaziyette. Uyuşturucu trafiğinden, arsa spekülatörüne, torbacısından gaspçısına, çökmecisine kadar uzanan uzun bir listenin kıskacındayız.
Yani, Türkçesi ‘Çetelerin’ kıskacı…
Şimdilik bir tedbirimiz yok.
Sadece gündemde tutup, kamuoyu duyarlılığı yaratıyoruz, hafızayı diri tutmaya çalışıyoruz.
*
Bu arada Surlar ve Hevsel bahçeleri de tehlikedeymiş.
UNESCO, bu iki alanı Tehlike altındaki Dünya Kültür Mirası listesine aldı.
Diyarbakır denilince ilk akla gelen Surlar, Hevsel ve Sur içi bölgesidir.
Bunlar yok ise, Diyarbakır’da yoktur.
Diyarbakır için, dünya için, insanlık için kıymetli olan bu alanları yok etme çabası içinde olanlar yok mu?
Elbette ki var.
Olmasa idi, zaten UNESCO neden listesine alsın.
Dicle Üniversitesi arazilerinden başlayan rant, Kırklar dağına kadar uzanmıştı ki, önü alındı. Ancak, hevsel ve Surlar hala tehlike altında. Öyle liyakatsiz, rantçı bir döneme denk geldik ki, bu çeteler fırsatını bulsa sur diplerine dahi havuzlu villa yaparlar.
Abartmıyorum, niyetleri biliyorum çünkü.
*
Bunları yazdıktan sonra, Büyükşehir Belediyesinin hazırladığı eğlence şartnamesini de hatırlatmak istiyorum. Kamuoyu meseleyi artık çok iyi biliyor. O nedenle, şartnamenin ihaleye çıkma şansı da bundan sonra yok. Bu kentin 7-8 ay boyunca kesintisiz para harcama lüksü olmadığı gibi, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılar, bunun gereksiz olduğuna işaret ediyor.
Dediğim gibi, belediyeler temizlikte dâhil olmak üzere asli görevlerini yapsınlar.
Ağır hasarlı binalar yıkılıyor, kentin birçok yeri şantiyeye dönmüş gibi.
Bu alanlar temizlenip, düzeltilsin, yeter.
*
Bu arada yazmazsam olmaz.
Büyükşehir Belediyesinde yeni uygulamalar yaratılıyormuş.
Örneğin, hiç olmayan Daire başkanlıkları..!
Hatırlı siyasilerin talepleri boşa gitmesin diye.
Doğru-yanlış, duyduğumuz bu.
Ancak, ‘olamaz’ da diyemediğimiz bir kurum var karşımızda.
Kısa süreli özel kalem kadrolarının devşirildiği hikâyelere olan tanıklığımız ‘neden olmasın ki’ gibi bir sonuca götürüyor bizi.
Diyarbakır ihaneti kabul eden bir kent değildi, ancak sayı o kadar çoğaldı ki, engelleme şansımız kalmadı.
Bekleyip, göreceğiz, takip edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.