Çıkış Kürtle savaşta değil, barıştadır…
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in AKP Genel Merkezi’ndeki görüşmesi, kendileri açısından olumlu bir hava yaratmış gibi görünüyor. Ancak içeriği kamuoyuna açıklanmayan, özellikle de Kürt sorununun es geçildiği sızdırılmış eften püften kulis bilgilerle geçiştirilen bu görüşme, beraberinde kimi kuşkuları da yaratmadı değil. Küçük ortaklarının kışkırtmasıyla yeni maceralara zorlanan AKP lideri, çiçeği burnunda hazır lokma görüntüsü veren CHP lideri ile kapsamlı bir operasyonu mu yoksa gündemdeki yeni Anayasa’yı mı veya rafa kaldırılmış çözüm sürecini canlandıracak yeni bir yol haritasını mı konuştu, belli değil. Çözüm düşünülüyorsa, resmi ideolojinin emrettiği politikanın ötesine geçmek, alışılagelmiş “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” anlayışını aşmak, kamuoyu önünde tartışma imkanını yaratmak, güven artırıcı adımlar atmak, dahası yol temizliğine gitmek gerekiyor. Aksi durum krizi daha da derinleştirecektir, bel bağlanan görüşme, görüşmeler ise Cumhuriyet tarihi boyunca yürütülen sistem içi çözümsüzlük siyasetinin tekrarına düşmekten başka bir anlam ifade etmeyecektir. Bilinsin ki düşman görünen kardeşler arasında yaratılmak istenen bahar havasıyla kangrene dönüşmüş yüzyılın sorunları aşılamaz, en önemlisi ülkeyi kilitleyen gerçek sorunlara çözüm bulunamaz, kriz biteviye devam edecektir. Bu da daha büyük kaybetmek olacaktır. Daha doğrusu bilinen tüm sorunların kaynağı olarak kabul edilen Kürt sorununu görmezlikten gelmek, demokrasi mücadelesinin temel dinamiği, dahası ülkenin en aktif muhalif gücü olarak öne çıkan Kürtler yokmuş gibi davranmak hiçbir siyasi çevreye, başta CHP’ye herhangi bir fayda sağlamayacağı gibi kaybettireceği açıktır. Bu anlamda var olan kuşku ve kaygılar giderilmelidir. Elbette en çok demokrasi iddiasında bulunan CHP’ye iş düşüyor, isterse ki istediğini ima ediyor, Kürtleri bu sürecin muhatabı, asli tarafı haline getirebilir. Bunu yapmazsa Kürtler açısından son yerel yönetim seçimleri sonrası ortaya çıkan yeni dönemin ümitvar siyasetinde samimi olmayacağı anlaşılacaktır. CHP’nin bir defa daha baskıcı iktidarın yedek gücü, tıkanan sistemin eksiğini, gediğini kapatma aparatı olmanın ötesine geçemeyeceği düşüncesini güçlendirecektir. Hiç kimsenin toplumda oluşan olumlu havayı berheva etmeye hakkı yoktur…
*
Kürtlerin merak ettikleri basına yansıyanlar değildir, durumdan vazife çıkartan apoletli kimi gazetecilerin yorumları da değildir, ballandırıla ballandırıla dillendirilen iktidar-muhalefet buluşmasının yarattığı hoşluk hiç değildir. Merak edilen, kuşkusuz Kürtler olarak merak ettiğimiz konular sızdırılmayan pazarlıklardır, kamuoyu önünde konuşulmayanlardır, gündeme gelmesi istenmeyen tutanaklardaki bilgi notlarıdır, iki liderin arasında kalması istenen sırlardır. Herkese bir mavi boncuk politikası ile kangrenleşen sorunlar, kuşkular, haklı ve meşru kaygılar giderilemeyecektir. Ödenen ağır bedellere rağmen barış, demokrasi, hukuk taleplerinde ısrarcı olan Kürtler, Bizans oyunlarıyla siyaset sahnesinden silinemeyeceği, irade olarak bertaraf edilemeyeceği iyi bilinmelidir. Hele ki her akşam ekranları işgal eden adı lazım olmayan bilmem ne uzmanı, hangi üniversitenin bilmem ne profesörü, en kötüsü ise bilim insanı yaftasıyla piyasaya sürülen eski askeri kurmaylar tarafından dillendirilen kapsamlı operasyonlar, bölgeyi bir bütün olarak ateşe atacak, “Son bir savaş daha…” hevesi, son bir saldırı arzusu, bir türlü iradesi kırılamayan Kürtlere son bir darbe vurma hamlesi akıllardaki yerini korurken, kapalı kapılar ardında gerçekleşen görüşmelerle kuşku ve kaygıların bertaraf edilmesi, ortadan kaldırılması hiç mümkün değildir. Hesap başka değil ise Kürtler de şeffaflık adına, güven duygusunu geliştirme adına, demokratik beklentiler adına iktidar-muhalefet arasında devam etmesi beklenen görüşmelere dahil edilmelidir, sağlıklı yürümesi için, barış açısından sonuç alınabilmesi için sürecin paydaşı haline getirilmelidir…
*
Son seçimlerle birlikte, Demokratik Cumhuriyet’in inşaasında öncü parti olma beklentisini toplumda yaratan CHP, “Bu iş bende…” anlayışı ile bilinen Misakı Millici savaş politikasına yönelmesi halinde, daha doğrusu her Kürdü yakından ilgilendiren sınırların dışındaki Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir maceraya yönelmesi durumunda önü alınamayacak bir yıkıma, sonu gelmeyen uluslar arası bir kaosa neden olacaktır. Bugüne kadar AKP-MHP iktidarının yürüttüğü savaş politikasını zımnen destekleyen CHP, öngörülen kapsamlı bir savaşa açık destek vermemelidir, kurulması olası savaş hükümetine koltuk değneği olmamalıdır. Bu anlamda içine düşmesi muhtemel bir hatta ki bu hatta hiçbir dönemin hatasına benzemeyecektir, sonuçları tahmin edilemeyecek kadar ağır olacaktır. Ortaya çıkacak kırım ve katliam gerçeği herkese çok kötü kaybettirecektir. Cumhuriyetin kurucu partisi CHP, bu hassasiyetle, dahası Kürtlerin yüzyıl öncesi gibi öngörüsüz, çıkarlarını akıl edemeyen, tedbirsiz, çaresiz, güçsüz, alternatifsiz Kürtler olmadığı bilinciyle hareket etmelidir, yeniden parlatılmak istenen, çare olarak ortaya atılan ulus devlet, kimi çevrelerin ise muhafazakar ulus devlet olarak adlandırdığı tuzaktan uzak durmalıdır. Her çevreye, en çok da CHP çevresine, “Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete” politikasının dönemi kapanmıştır, tekrarı mümkün değildir hatırlatmasını yapmakta yarar vardır. Kürtlerin de Türklerin de tek güvencesi barıştır, karşılıklı saygıdır, hukuklarını gözetmesidir. Dolayısıyla yokluktan, yoksulluktan, hırsızlıktan, tefecilikten, kaostan, çatışmadan kurtulmanın yolu Kürtlerle savaşmaktan vazgeçmek olduğunu umut olarak öne çıkan CHP’nin iyice anlaması, yeni dönem politikasını ona göre oluşturması gerekiyor. Kuşkusuz onurlu bir barış ortamına götürecek, yol temizliğini önceleyecek çalışmalar, hedeflenen demokratik bir Anayasa için elzem bir girişim olacaktır. Örneğin uydurma polis fezlekeleriyle, yalancı tanık ve beyanlarla tahkim edilen baştan savma savcılık iddianamesiyle hayat bulan Kobani Kumpas Davası’nın 16 Mayıstaki karar duruşmasıyla işe başlanabilir. Rehin tutulan Kürt siyasetçilerin serbest bırakılması, haklarındaki davanın düşürülmesi bu sürecin başlatılması için olumlu bir gelişme olacaktır. Kürtlerin desteği ile son seçimlerin birinci partisi olan CHP’nin bu davaya ilişkin tavrı, AKP’ye verecek mesajın, dillendirilen politikasının turnusol kağıdı niteliğinde olacaktır. CHP, AKP’yi çözüme mi zorlayacak, yoksa onunla bir olup savaşta ısrar mı edecek, çok geçmeden bu durum anlaşılacaktır. Bilinsin ki düşmanlık duygusunu artıran, halklar arası olası savaşı körükleyen “sarı torba” siyaseti çözüm değildir, olamaz da...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.