Altıncı ok: CHP ve Kılıçdaroğlu
Olmaması gerekenlerin olduğu bir seçimin müsebbibi diye başlarsam fazla mı sert olur.
Hayatta sürpriz kavramı yoktur, planlama veya yanlış yapma vardır. Hayatta her şey doğru zaman, doğru yer, doğru hareket kavramlarının sonucudur.
Doğru strateji, geleceği doğru inşa etme programı, doğru kişilere ulaşma ve güvenilir ittifaklar oluşturma, doğru adayları gösterme, muhalefeti öne çıkaracak etkili bir iletişim dili, oluşturulan kamuoyunu istenilen zemine taşıyabilme kabiliyeti seçimlerde belirleyici olmada önemli başlıklardır.
Cumhuriyetin asli unsurları ve ilkeleri bunca tartışılırken, ekonomi dibe vurmuşken, depremle şehirler yerle yeksan olmuş, milyonlar evsiz kalmışken yeni bir Türkiye, yeni bir projeyle anlatılabilirdi.
Kolay olan seçilip popüler ve güncel olana yönelmek, Erdoğan’ın usta olduğu din, milliyetçilik ve ucuz vaatlere sarılmak Kılıçdaroğlu ve CHP’nin başını çektiği ittifaka kazandırmayacaktı. Maaşların artması, işçi, memur alımının arttırılması, depremzedelere ev verilmesi gibi aslında demokratik olan ve ekonomisi oturmuş ülkelerin vereceği vaatler, icracı bir Cumhurbaşkanı varken etkili olamazdı.
Erdoğan ve Cumhur ittifakı “Türkiye Yüzyılı” gibi devasa bir sloganla seçime girerken Kılıçdaroğlu’nun ufku neyi gösterdi, sormak lazım. Öte yandan iktidarın yaptığı olumlu işlerin karşısındaymış gibi bir antipropagandaya maruz kalınca kendini anlatamadı.
Seçim, takvim başlayınca yürütülecek bir iş değildir. Süreklilik isteyen ve yüksek efor harcamanız gereken bir sistematiktir. Yıl altmış beş gün, gün yirmi dört saat sanki yarın seçim yapılacakmış gibi çalışmanız gerekir.
Ülke sorunlarıyla ilgili sağlam ve tutarlı projeler üretmeniz, insanlarınıza yeni umutlar aşılamanız, yeni dünyaların kapısını açmanız gerekir. Onların ruh dünyalarına inerek bir psikolog gibi derinliklerini irdelemeniz, tarihlerinden bulduğunuz küçük kırıntıları devasa zaferlere dönüştürmelisiniz.
Kılıçdaroğlu ve ekibi bu anlamda tutarlı ve esaslı derslerine çalışmamış görünüyor. Donanımlı iletişim uzmanları, siyasi bilinç üzerine çalışmış sosyologlar, toplumun arzu tatminlerini araştıran psikologlardan destek almalıydı.
Sadece siyasetçi ve hukukçularla oy alınamaz. Güçlü iş insanlarının desteği, ses ve sinema sanatçılarının, yazar-şairlerin destek açıklamaları, derneklerin gönüllü çabaları seçim kazandırmaya yetmez.
Asıl kaynağa inmek, halk yığınlarına hitap etmek gerekir. Halkın iktidar ezberini bozacak söylemler, reklamlar, uygulamalar geliştirmeseniz oy toplayamazsınız. Hakkını yememek de lazım, bazen Kılıçdaroğlu’nun çıkışları olsa da kendini 1920’lerin cumhuriyet anlayışına ve katı bir Atatürkçülük çizgisine kilitleyip oradan nemalananların bariyerlerine çarptı.
Hem ittifak ortakları hem de bu tip partilileri tarafından yalnız bırakıldığı kanaatindeyim. Oysa Kılıçdaroğlu, CHP’nin toplumun tabanına ve her kesimine ulaşabileceği bir yol açmaya çalışıyor.
Sadece kendi dünyasına kulak kesilmiş Atatürkçü-Kemalist kesimin kitlesi zaten belli bir oranın üzerine çıkamıyor, geçmişten kalan ama haklı ama haksız intibalar gelişimini, halka inme potansiyelini törpülüyor. Bunda sağ siyasetin ayrıştırıcı, teşhirci, manipülatif söylem retoriğinin de mutlaka etkisi vardır.
Peki ikinci turda ne olur?
Yine doğrucu Davut olarak ifade edeyim ki, Ümit Özdağ gibi biriyle yapılan uzlaşım veya ittifak asla kazandırmaz, bilakis kaybettirir. Hele üzerinde anlaşılıp imzalanan tutanak hem CHP hem Kılıçdaroğlu açısından hiç olumlu olmayacaktır.
Oy kaybı ve güvenilmezlik olarak sandıklara yansıyacaktır. Tarihin en kaba ve nobran ırkçı profesör(!) markalı zat, daha ilk adımda “İçişleri bakanı olacağım.” diyerek suları fena bulandırdı. Böyle arıza bir kişilik nasıl bir kilit rol oynayabilir ki? Zaten Ata ittifakına oy verenler Erdoğan’ı destekleyen kitle değil, daha çok CHP küskünlerinden oluşuyor. Şayet Erdoğan’ı düşünselerdi, emin olun ki Sinan Oğan cenahına oy vermezlerdi.
Bu açıdan CHP tarihinde bu seçim çok kolay kazanılacakken riske edilen ve kaybedilen bir seçim olarak korkarım ki kayıtlara geçecek!
Hep birlikte göreceğiz. Hadi hayırlısı…