Yaşama sevgiyle tutunmak..
Sevgili Okurlarım Merhaba.
Hüzün işler yüreğimize,görmeden duymadan haber almadan yaşayamayız. Sevincimizi ,acımızı,hüznümüzü paylaşacak kalpleri yanı başımız da ararız. Acımızı hissedip, tebessümlerimizi ferahlamak,neşemizi kahkahalarımızla beraber yaşamak isteriz. Geçen hafta Elazığ da tıp fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Enes Kara geride bir mektup bırakarak yaşamına veda etti. Kim bilir ne travmalar yaşamış kim bilir şu kısacık hayatın da geleceği için ne kaygıları olmuştur. En son ölümü çare görmüş kendi yaşamına son vermiştir. Evet son sıralar toplumumuzda o kadar fazla intihar olayları yaşanıyor ki. İnsanlar ölümü çare olarak görüp yaşamlarına son veriyorlar.
Sevgili anneler babalar sizlere bir çağrı da bulunmak istiyorum.
Çocuklarınızla ilgileniniz. Doğmak yedirmek içirmek bu gibi zaruri ihtiyaçların dışında çocuklarınızın yüreğindeki sevginin bir parçası siz olunuz. Ya da sizin yüreğinizde ki o eşsiz evlat sevgisinde onlarla hep gönül bağı kurmaya çalışınız.
Jenerasyon farki var bizleri dinlemiyorlar diye sizlerin seslerini duyar gibi oluyorum.
Ama evlatlarınızı kaybetmek istemiyorsanız, bu yaşamda onların güçlü bir birey olmasini istiyorsanız bu gönül bağını çocuklarınızla kurup kuvvetlendirmeniz gerekiyor.
Çocuklarınızın gülen yüzleri inci taneleri gibi olsun. Yüzlerde gösterilen tebessüm huzur olsun. Güven olsun. Yaşamdaki koşulsuz sevgi olsun. Hayatı sorgulamak yerine anı veya günü yaşamak olsun. Sevgi olsun ,barış olsun ,güneş olsun, buz gibi kalplerimizi ısıtsın. Yansın yeryüzü,yaşam acılarıyla geçmişte kalsın ,biz yüzümüzü aydınlığa dönüp mutluluğu yakalayalım. Denizin altından çıkarılan inci tanelerini,boynumuza dizip ışığımızı yansıtalım. Dünü koskoca bir boşluk olarak hayatımızdan akıtıp yitirdik. Gelecek kaygısını çekseler bile çocuklarımıza hayatın direngenliğini öğüt verelim. Güçlü maneviyatları yakalamaları için sevgiyi koşulsuz kılalım. Anı yaşasınlar.. Dün sırdaşım,dosttum,sevdiğim dediğimiz insanların önümüze geçmelerine sadece birer adımları var. Onun için sıfır kompleksli dost olalım. Yakınımızdaki gençler ilerlediğinde sevinelim gurur duyalım. Amma velakin hayatın bu soğuk yüzünde girdaplara düşerlerse ellerinden tutup bu girdaplardan beraber çıkmanın yolunu bulalım.
Dünyaya gelirken gözyaşlarımızla geliriz. Analarımız doğum esnasında çektikleri acıları unutup bebeklerini kucaklarına aldıklarında nasılda mutlu olurlar. Tüm aile etraftakiler sevinçlerini açığa vurur. Bebek dünyaya gözlerini açmış ağlıyordur,fakat etrafındakiler yüzlerindeki tebessümü,mutluluğu çevreyle paylaşıyorlardır. Peki dünyaya gözlerini açarken ağlarken geldiğimiz şu yaşam neden biz büyüdükçe ,serpildikçe bizleri esiri altına alıyor. Neden mutlu olmak varken yaşamdan haz almıyoruz. Neden acılar yaşadığımız her yönde bize yüzünü gösteriyor. Neden insanlar bu kadar acımaz davranıyor birbirlerine. Babasız bir çocuğu düşünün. Yaşam savaşının içinde komutansız kalmış gibi. Anne sıcaklığını yaşayamayan,küçük çocuk kalpleri düşünün. Engeliyle yaşana tutunan engel (siz ) bir dünya düşünün. İşsiz dolaşan,çocuklu bir babanın evine ekmek götürememesinin ne zor olduğunu düşünün. Savaşı düşünün. Korkuyla beraber yaşamın zorluğunu düşünün. Hastanelerde yatan binlerce hastanın yaşama tutunuşlarını düşünün. Oysa mutluluk ;anı doyasıya haz alarak yaşamak.Ömrümüzden geçen her saniyenin kıymetini bilmek. Elimizde bulunan nimetler için ALLAH 'a şükretmek. Gülmek ; günü güzel ,yüzü tebessümlü geçirmek. Sevmek; doğayı ,insanları nesneleri ,küçük mutlulukları yaşamak. İletişim; zengin,fakir,güzel,çirkin demeden tüm insanlarla iyi ilişkiler kurmak daha güzel olmaz mı ? Yaşamı elimizden geldiğince doyasıya yaşamak. Yılların geçmesine öfkelenmemek . Yaşamı farklı ,insanları hep daha hareketlerinde olumlu görmek. Onun için yaşam kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barışık olmak. İnci taneleri gibi dizil boyunlara,
Her bir incinin adı mutluluk,sevgi,barış,kardeşlik adı olsun.
Sevgiler .