Toprağa yenileceğiz
Sustum ve söz verdim derinliğime. Kaçtığım her korku beni daha da derinleştirdi.Sığındığım her acı beni daha da ustalaştırdı. Sustuğum her cümlede içimi kanata kanata hüzne, yutkunduğum her sözcükte öfkeye boğuldum.
Sustuklarımdaki çığlık bedenimin her zerresini titrete titrete kıvrandırırken geldim sana. Kaçtığım her boşlukta yüzünle kaldım. Sığındığım her uzaklıkta menzilim sen oldun.
Söz verdim arza bedenimin tüm sularında yüzeceğime. Akşamüstü tenhalaşırken yüreğimdeki taşra, ruhumu kentin tüm bulvarlarında çarmıhlara gereceğim. Ortalık kan revan, ortalık işgal edilmiş bir kent gibi viran, ortalık haramilerin saldırısına uğramış bir kervan gibi talan kalacak. Ama sen yüreğimdeki en büyük talan olarak kalacaksın!
Derinlik, ne gizemli bir sözcük… Gözlerimdeki derinlikle yüreğimdeki derinlik arasındaki mesafedir sırat-ül müstakim.Yüzümü döndüğüm an, gördüğüm tüm suratlar yalan. Basit hesapların derinliği olmuyor, ucuz yaşamların derinliği olmuyor. O ulaşamadığın derinlikten geleceğim sana.
Bugünlerde yine çıldırmış bir dünyanın hezeyanlarını izliyoruz. Derinliğini kaybetmiş insan, tatmini toprakta ararmış. Topraktan geldik ya, toprağa gideceğiz ya; bundandır toprağa düşkünlüğümüz. İnsan, insana kan değil, insan insana yaradır. İnsan, yaralamaktan; insan öldürmekten haz alıyor. Sen bu ölümlü tüm şeylerin ortasında en masum hazzım olacaksın.
Toprak, canın tek eksiğidir. Oysa ölüm tamamlar eksiğinizi. Karıştığımız suçlar, yaşadığımız aşklar ölümle tamamlanır, ölümdür her şeyi anlamlı kılan. Sustum ve söz verdim derinliğime. Toprak, ölümün rengidir; ölüm toprağın ahengidir. O ahenkten hiç duymadığım bir tınıyla karşılayacağım seni.
Dünya bugünlerde epey toprakla meşgul. Galiba aşka dokunmamış elleri, galiba aşk dokunmamış yüreklere. İnsanı nefessiz bırakan bir tene dokunmamış, insanı kışkırtan bir gülüşe inanmamış, ayaklarını yerden kesen bir bakışa kanmamış insanların savaşı yaşanıyor bugünlerde.O savaşların ortasında duru bir yürekle gülümseyeceğim sana.
Ne kadar da zor bu çağda bir gülün, bir gülüşün hayalini kurmak. Derinlik yok yaşamlarımızda. Yaşarken toprağa yeniliyoruz, ölürken toprağa gidiyoruz. Sonbaharda dökülen yaprağın telaşını duymuyor, dalın hüznünü tanımıyor, ağacın efkarını, toprağın sevincini bilmiyoruz. İnsan, insana inanmanın kanamalı hali, insan yanılgıların sus hali. O suskunluktan sesleniyorum sana.
Sustum ve söz verdim derinliğime. Toprak için ölmeyeceğim…
Abdurrahim Kılıç