Temsiyas’ı görmeden olmaz, eksik kalır…
Bir çok yerini gezdim, birbirinden güzel köylerine uğradım, dağlarını, ıssız geçitlerini, derin vadilerini, sonu olmayan mağaralarını, yılın her mevsimi gürül gürül akan derelerini, uçsuz bucaksız ovalarını dolaştım, birçok insanıyla tanıştım gülistanımın, geçmişe, bugüne dair sayısız hikaye dinledim, anlatıya tanık oldum. Kendi yoluma giderken tesadüfen karşılaştığım bilge çobanlar, çiftçiler, gezginler, hele gördüğümde karşısında donup kaldığım birbirinden güzel manzaralar yok mu, anlatamam. Bazı yerler var ki arada bir uğramasam, görmesem, kalmasam eksik yaşamış hissine kapılırım. O yerlerden biri de Gerger’in kadim Temsiyas köyü. Sırtını Güneydoğu Toroslar’ın dimdik kayalarına veren Temsiyas, kartal yuvası misali bir yer, muhteşem Fırat nehrine tepeden bakan bir platonun üzerinde kurulmuş. Ne zaman, kimler tarafından kurulduğu bilinmese de ilk yerleşimcileri arasında yer alan Süryanilerden, Ermenilerden geriye bir iki kilise kalıntısı, bir de köyün üst tarafını kuşatan kayalıkta, ulaşılması pek zahmetli, küçücük bir sığınağı andıran harabe halindeki kaya kilisesi kalmış. Şimdi ise Zaza Kürtler’e, bilinmeyen bir zamanda Siverek’in Dîwan köyünden buraya gelip yerleşmiş Ferşatan adını alan aşirete ev sahipliği yapıyor adı Eskikent olarak tabelaya yazılı kadim Temsiyas köyü…
*
Her yıl, belkide yılda birkaç defa muhakkak Temsiyas’a uğrarım, illaki kekik toplamaya, incirin, üzümün, melengicin, bademin, cevizin, alıcın, armudun, elmanın, narın hası yetişen bağ ve bahçelerinde dolaşmaya, eski köy meydanına hayat vermeye devam eden asırlık ağaçlarıyla geçmişi fısıldamaya, tadına doyum olmaz suyunu içmeye, dağlarını tırmanıp uçurumlarında dolaşmaya, çiçeğin, böceğin, ağacın, kuşun, velhasıl önüme çıkan her bir şeyin fotoğrafını çekmeye giderim. Tarihi köy çeşmesinin başına kurduğu asırlık dut ağaçlarına, birbirinden güzel nar bahçelerine, her çeşit üzümün yetiştiği bağlarına, Fırat vadisinin muhteşem manzarasına hakim, benim gibi deli dolu yaşayan sevgili dostum Şükrü’nün evinde kalıyorum. Ne zaman sıkılsam, heyheylerim üstümde olsa, karmaşadan kaçmak istesem vakte bakmadan çekip gittiğim, tertemiz havasını solukladığım, doğasıyla hemhal olduğum yerlerin başında gelir Temsiyas, en zor anımda bile kendimi bulduğum, kendime geldiğim köy. Her mevsim güzeldir Temsiyas, illaki bahar aylarında, hele Nisan’ı, Mayıs’ı bir başka güzel olur, bir başka can olur insana. Alt yamaçları baştan başa bağ ve bahçedir, üst tarafları ise kekik tarlaları sanki, aniden göğe yükselen dimdik çıplak kayaların diplerine kadar yayılır, gider...
*
Vakitsiz misafirlerin yoldaşı Avaşin’in yol vermeyen dağlarını yara yara geçip gittiği Şitazin’dan, Herkîler’in Cilo Sat’ına kapı komşu Oramar’dan, Kêla Memê Şivan’a çıkan cennetin kapısı Mijîn’den, Geliyê Godernê’ye hayat veren Sarûm çayına can olmuş Rîz’den, dört bir yanı çiçek bahçesi Gorse’ye sırtını vermiş Herêdan’dan, Fırat’ın iki yakasına göz kulak eski Diyarbekir’in tepesine kurulmuş kartal yuvası Hop’tan, Dersim’in güzeli Buyer Ana’nın Hak yolunda yürüyen Hayadaranlar’ın Hengirvan’ından, Sipana Xelat’ın bildiğim en gözü kara savaşçısı Silêmanê Remo’dan bu yana direnişin adı olmuş Kêrs’ten, Ağrı isyanının efsanevi halk kahramanı Biroyê Heskê Tellî’nin yoldaşı Silekos’den, Ezidî Çolbegan aşiretinin güzel şeyhi, Bagoklar’ın koruyucu meleği Hesen Beg’ın mekanı Geliyê Sora’dan, Feqiyê Teyran’ın kuşlara, Mikis suyuna ses verdiği, şiir olduğu Verezûz’dan, bizim Gurbettelli’nin kuş yuvası, deli dolu Murat nehrinin sırdaşı, Kospî’nin nazlısı Ziver’den, dört bir yanı dağlarla kuşatılmış Karabeganlar’ın incisi Wişkila’dan, iç Botan’a can veren Zorava suyuna nazır Şavura’dan, Omerîlerin kalbi Kurka Çeto’dan bir parçadır benim için Temsiyas, binbir çiçeğin, böceğin, kuşun, kurdun, dağ keçisinin, illaki dağ aslanının sığınağıdır, yurdudur, gördüm her birini…
*
Nisan’da, güneşin toprağa can olmaya başladığı ayda sarılı, kırmızılı, morlu Ters Laleler süsler aşılması zor dağlarının sarp kuzey yamaçlarını, ötesi derin vadilerle kuşatılmıştır, envai çeşit çiçekle, şifalı otla, sık meşe ağacıyla kaplı bir cennettir, hiçbir yerde göremediğim, belki de fark edemediğim su kadar sevdiğim bir güzellik akıp gidiyor göz alabildiğince, hayal edebildiğimce, aşkla. Mayıs ayında ise güneye bakan engebeli yamaçlarını çeşit çeşit orkideler, zambaklar, sardunyalar, papatyalar, illaki gelincikler süslüyor. Zirve yapınca, sola vurup durmadan gitsem dağ silsilesinin öte yamacındaki antik Dêrik harabelerine, yarı yolda kaybolup biraz daha sola sapıp yoluma devam etsem, bu defa vadileri meyve bahçeleriyle kaplı birbirinden şirin köylere, Komagene kavminden kalma yaşam alanlarına tepeden bakan tapınağa, güneşe yoldaş Tanrıların tahtına, eşsiz Nemrut’a, tam karşısında durduğum karşı dağı aşıp kuzeye doğru durmadan yürüyebilseydim henüz gitmediğim, bilmediğim Pütürge’ye, hele ki durduğum zirveden hemen sağa vurup gitsem gülistanımın can damarı vahşi Fırat’a çıkan derin vadileri kuşatan bulutlara değen yarlara, geçilmesi imkansız uçurumlara varabilecektim, bunca yolu gitmek, sonu gelmeyen sert coğrafyayı aşmak ne mümkün, bir başına, bir gün belki…
*
Artık geceler boyu dağ keçilerine barınak, belki de peşlerindeki yırtıcı avcılara da sığınak olmuş kaya kilisesinin terasından Temsiyas’ı, hemen altındaki Gerger’i, dev bir barajla kolu kanadı kırılmış, acımasızca tutsak edilmiş Fırat’ı, ötesindeki Siverek’in namlı köyü Nigit’e dalıp gidiyorum. Bir an Doşnîk köyü taraflarından gelip solumdaki yamaçta durmuş, terasına oturduğum kaya kilisesini hayranlıkla izlemiş eşek sırtındaki palanın üzerine yerleştirilmiş iki gözlü tahtırevanda yolculuk yapan beyaz giysili rahipleri hayal ediyordum ki birden cep telefonum çaldı, açtım, cevap vermeden konuşmaya başlayan Şükrü’nün zıvanadan çıkmış sesi kayalık boyunca yankılandı, Zazaca, “Ma se bî, no karê to neqediya, weyyy…” demesiyle kendime geldim, en son gidişimde. Belki bugün, belki yarın yine gideceğim, Temsiyas’ı görmeden olmaz, eksik kalır…
20. Yüzyılın başlarında Temsiyas köyünde çekilmiş bir fotoğraf...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.