Susmak, susamaktır anlaşılmaya
Çok konuştuk biz onunla. Çok da dinledik birbirimizi bu yüzden. Bu mutluluk veriyordu bize. Üstelik yan yana değilken yahut da birbirimize bakmıyorken bile. Sesimiz kulaklarımıza bir telefon hoparlöründen aksediyordu. Birbirimize değen bakışlar kalp denen gözden çıkıyordu. Mesafelerde uzaktık ama yakındık da. Birçok sevgiden, sevgiliden öte.
Niye mi böyle dedim. Çünkü herkese nasip olmuyormuş bu. Gördüm de söylüyorum.
Geçenlerde çift olan iki arkadaşımla aynı mekanı, aynı masayı paylaşmıştık. Birbirileriyle konuşmuyor, bakmıyorlardı bile. Böyle olduğunu görünce benim masada olmamdan kaynaklanabileceğini düşünerek az öteye gidip telefonda konuşuyormuş gibi yaptım. Onlar beni telefon görüşmesi yapıyor sanıyordu ama ben onlar rahatça sohbet edebilsin diye uzaklaşmıştım. Uzaktan izlediğimde de konuşmadıklarını gördüm. Kız çocuktan peçete istedi sadece. Hepsi bu kadar. O an masaya dönüp onlarla konuşmayı düşündüm. Uyarmayı, yanlış yaptıklarını, böyle davranarak çok şey kaybettiklerini söylemeyi istedim. Ama sonra onlar da zamanla anlarlar diye hiçbir şey demedim. Oysa zaman hepimiz için kayıptı. Ben yüz yüze gelemediğim insana geç kalıyordum. Onlarsa birbirlerine geçtiler.
Keşke konuşsaydım diyorum şimdi. Kulak verin içinizin sesine ve dökün içindekileri dilinizle. Konuşun, dokunun birbirinizin kalbine. Susup durmayın öyle. Susmak, susamaktır anlaşılmaya. Anlatın, anlaşın. Mesela o sustu bir keresinde ve hala kulaklarımda yankılanıyor suskunluğu. Siz susmayın, konuşun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.