Seydiko ile Botan’ın kalbi Mijîn’e yolculuk…
Bu defa Mijîn’i, Uludere’nin bildiğim en güzel köyünü, daha doğrusu iç Botan’ın kalbindeki cenneti, özgür Goyilerin yuvasını anlatmak istedim. Ters lalelerin dağ sırtlarında şenlendiği, vadi tabanında ise ağaçların renk renk çiçek açtığı bir günde, Mijînli Dengbêj Evdilayê Goyî’nin muhteşem sesinden dinlediğimiz acılı Seydiko kilami eşliğinde yakılarak öldürülen Yakup Kara’nın belediye başkanı olduğu, ancak in cin top oynayan boşaltılmış Hilal beldesini ağır ağır geçiyoruz. Özellikle sonbahar aylarında köyü çevreleyen yüksek dağların zirvesinde oluşan sisten adını alan Mijîn’e doğru yavaş yavaş ilerlerken, adının Kürtçe’deki anlamını konuşuyoruz. Vardığımız ortak sonuca göre Mijîn adı, Kürtçe’de “sis” anlamındaki “mij” sözcüğü ile “-li” anlamındaki “-în”yapım ekinin birleşmesinden oluşuyor ve sisli anlamına geliyor. Ne yazık ki Mijîn’in adı da bölgenin binlerce köyünde, kasabasında, ilçesinde, ilinde, dağında, taşında, deresinde olduğu gibi değiştiriliyor. Bağlı olduğu ilçe Qileban’a Uludere, Şirnex’e Şırnak, Kêla Memê Şivan dağına Kel Mehmet adının verilmesi gibi. Haklarını yemeyelim, köyün adı Türkçeleştirilirken Kürtçe’deki anlamı çağrıştıran “Akduman” ismi verilmiş Mijîn’e…
*
Mijîn köyü, vadinin sağ tarafında, birbirine yakın mesafede yer alan Cîdo ve Şêxo adlı iki büyük mahalle ile vadi boyunca yayılan evlerden meydana geliyor. Köy tamamen yıkılmış olsa da Taxa Cîdo mahallesinde bulunan Qesra Mala Mele Nûh konağının duvarları hala dimdik ayakta, öylece duruyor. Bir zamanlar bölgenin en kalabalık ve en zengin köyü olan Mijîn’in 24 Nisan 1994 tarihinde, bir gece ansızın gelen askerler tarafından boşaltıldığını öğreniyorum. Kimi Maxmûr’a, kimi Zaxo’ya, kimi Silopi’ye, kimi Çukurova’ya, kimi İstanbul’a, kimi ta Avrupa’ya kadar gitti, gelmemek, dönmemek üzere. Uzun yıllar giriş çıkışa kapalı kaldı. Şimdi ise sadece yaz aylarında izin veriliyor. Köyün sınırları aynı tarihlerde boşaltılan Hilal’den başlayıp Kêla Memê Şivan dağının batı yamaçlarına kadar uzanıyor. Mijîn köyü oldukça verimli ve geniş bir vadinin içinde yer alıyor. Köyün doğusunda, vadinin daraldığı bir yerde devasa bir kayanın içinden çıkan Ava Mijînê adlı bir su kaynağı bulunuyor. Vadide, bir zamanlar her türlü tarım yapılıyormuş, meyve ağacı yetiştiriliyormuş. Vadinin yüksek yamaçlarını ise boydan boya verimli bağlar kaplıyormuş. Köyün kuzeyinde Sergê Mijînê adlı yüksek bir dağın sırtında yer alan ve on binlerce küçükbaş hayvanın beslenebildiği Kaniya Nexsê, Lata Bêderê gibi olabildiğince geniş yayla yerleri olsa da halen girişi yasak olan bölgelerin başında geliyor. Güneyde ise Çiyayê Mijînê adlı sarp dağlar, doğusunda Derê Gelî, Zeviyê Benan ve ötesindeki bölgenin en yüksek dağı Kêla Memê Şivan dağı, batısında da eski Hilal kasabası yer alıyor…
*
Mijîn, farklı yerlerden gelen aile boyları ile Goyî aşiretine bağlı yerleşik köylülerden oluşan bir köydür. Kimi anlatımlara göre Cîdo (Cîdan) mahallesinde bir zamanlar Asuriler (Keldani) de yaşamış. Asurilerin ne zaman ve nasıl köyden çıktıkları tam olarak bilinmiyor. Asurilerin 18. Yüzyılın ortalarında Botan beyi Mir Bedirxan döneminde Kürtlerle yaşadıkları çatışmalar sonucu bölgeden ayrıldıkları sanılıyor. Köylülerin anlatımlarına göre Asuriler, kendileri için daha güvenli bir yer olan Hakkari’nin Geliyê Tiyar bölgesine geçmiş. Bu rivayetin dışında Asurilerin bölgeden ayrılışıyla ilgili hiçbir anlatıma rastlanmıyor. Bugün hala ayakta olan köy ilkokulunun bulunduğu yerde bir kilise kalıntısı bulunuyormuş. Şêxo mahallesinin ilk yerleşimcilerinin ise bölgenin en büyük aşiretler konfederasyonu olarak bilinen Goyilerdir. Goyiler dışında 17. Yüzyılda, Van’ın Hoşap bölgesinden kalabalık bir aile Mijîn’e gelip yerleşmiş. Anlatılanlara göre, bir de Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin sınır kenti Zaxo’da yaşayan ve Babilî olarak bilinen bir aşiretin de Mijîn’in Şêxo mahallesine gelip yerleşmiş...
*
Ahalisi koruculuğu kabul etmediği için bir gece ansızın gelen baskınla boşaltılmış Mijîn köyüne, tam yirmi yıl sonra 19 Nisan 2014 tarihinde gittim. Korucu olmamak için 1987 yılında, köyden ayrılan ilk 12 kişiden biri olan Kekê Melek Tok ile Silopi’de büyüyen oğlu Nizam ve son kez 24 Nisan 1994 tarihinde gizliden köyü terk etmiş Şevket Kaplan adlı köylü ile gittik. Köy, sütbeyaz Mijîn suyunun tabanında aktığı oldukça derin ve geniş bir vadinin kuzey yamacında kurulmuş. Vadi tabanındaki sert kayaları aşındıra aşındıra akan Mijîn suyu, sarp dağlarla çevrili derin vadinin can damarıdır, bölgenin hayat kaynağıdır adeta. Köyün sonundan itibaren doğuya doğru uzanan derin bir kanyonun kuzey yamacındaki devasa bir kayanın göbeğinde yer alan gözeden vadiye doğru fışkıran Mijîn suyu, muhteşem bir şelaleye dönüşerek vadi tabanına doğru büyük bir gürültü yayarak dökülüyor. Gözeden çıkan suyun önemli bir kısmı,2010 yılında gerçekleştirilen bir proje kapsamında döşenen borularla Şırnak merkeze taşınmasına rağmen dere yatağında akmaya devam eden Mijîn suyu ihtişamından hiçbir şey kaybetmemiş…
*
Köyün toprakları, batısındaki Parxa Mijînê denilen dar boğazdan başlıyor doğusundaki Kêla Memê Şivan dağının doğu yamaçlarına kadar devam ediyor. Bölgenin zirvesi olarak kabul edilen Kêla Memê Şivan dağı, haritalarda Kel Mehmet dağı olarak geçiyor. Parxa Mijînê denilen boğaz, köyün tabanında yer aldığı vadiyi oluşturan ve doğu-batı yönünde paralel uzanan yüksek dağların birbirine değecek kadar yaklaştığı, suyun çağlayarak aktığı daracık bir geçittir. Mijîn suyunun binlerce yıl, belki de daha uzun bir zaman içinde milim milim aşındırarak oluşturduğu bu boğaz, asi Botan bölgesinin en dar ve en geçilmez boğazlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu doğa harikası boğazın bulunduğu dik kayalık yer hariç, su yatağının her iki tarafı bağ ve bahçelerle doludur. Bahçelerin arasında yer alan verimli düzlükler ise sebze ve kuru tarım arazileri olarak kullanılmış yüzlerce, belki de binlerce yıl boyunca...
*
Doğup büyüdüğü köyü Mijîn’i uzun yıllar önce, daha gencecik yaşta terk eden Şevket Kaplan, köyünün son halini şöyle anlatıyor: “Köyümüz o zaman daha bakımlıydı. Arazi zengini bir yerdi. Ne eksen yetişirdi. Ne beslesen aç bırakmazdı. Hangi mahlûkun yolu buraya düşse Mijîn onu aç, açıkta bırakmazdı. Bu cennet parçasını terk etmek zorunda kaldığımızda, atalarımızın doğup büyüdüğü bu güzelim evleri bırakıp gittiğimizde geride dünya güzeli bir köy kalmıştı. Bizim çaresizce, gözyaşı içinde arkada bıraktığımız Mijîn, şimdi gördüğün bu harabe, bu virane Mijîn değildi. Evler, bahçeler yakılmış, tarlalar yok edilmiş, yüzyıllık ağaçlar talan edilmiş, sanki yaşamı hepten boğazlanmış Mijîn’in, doğa tarumar edilmiş adeta. O cıvıl cıvıl, o kalabalık köy gitmiş, yıkık evler ve yok edilmiş bağ ve bahçe kalıntıları geride kalmış. Suyu bile azalmış. Aslında dört mevsim görül görül akan o güzelim suyu bile boğazlanmış. Boşaltmak zorunda kaldığımız zaman köyümüzde 372 aile yaşıyordu. Bu vadide 2 binin üzerinde nüfus vardı o zamanlar. Mesela hiç unutmam en son seçimde, sanırım 1991 yılında yapılan seçimdi, köyde 900 oy kullanılmıştı. Yine köyümüzün 2 ilkokulu ve bir anaokulu vardı. Okulun lojmanları da vardı tabi ki. Köyümüzün geçim kaynağı hayvancılık ve sebzecilikti. Çok sayıda bağımız, bahçemiz de vardı. Yüksek dağlarımızın sarp yamaçlarındaki bağlarda yetişen üzüm çok meşhurdu. Uludere bölgesinin en zengin ve en huzurlu köyü Mijîn’di. Mesela köyümüzde Aşê Abdulhemîd ile Aşê Mele Qasim adlı iki değirmenimiz vardı. Sıra kapmak için gece yarısı değirmenlere giderdik. Mijîn o kadar büyüktü ki şimdi harabe olan iki değirmen köye un yetiştiremiyordu…” Daha ne desin Şevket Kaplan, daha nasıl anlatsın Mijîn’i, baba ocağını…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.