Yahya ÖGER

Yahya ÖGER

SEFERBERLİK İLAN EDİLMELİ

SEFERBERLİK İLAN EDİLMELİ

Bağımlılık, dünyanın başına gelen, asrın en büyük felaketidir. Bireysel hastalıktan öteye toplumsal bir hastalık olan madde bağımlılığı, birçok ülkede boş vermişliğin neticesi olarak ortaya çıkmaktadır.

2013 yılından bu yana aktif olarak alanda bağımlılıkla mücadeleyi çalışan biriyim.İrili ufaklı yüzlerce eğitim, konferans verme imkanına sahip oldum.Sayısı binleri bulan bağımlı bireye dokunma ve aileleriyle hasbihal etme şansım oldu.

İnternetin yaygınlaşması, maddeye ulaşımı kolaylaştırırken,birçok genç kızımız ve oğlumuz tacirlerin kirli tuzaklarından dolayı mahkumdur.Son merhalede her şeyini yitirmiş, dip yapmış kimi kullanıcının kendi içtiğini, merdiven altında kendi ürettiğini de görebiliyoruz.

Türkiye'de, özellikle sigara karşıtlığı ile nam salan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın dönem dönem çıkışları bürokraside bir telaş başlatır. Siz o zaman görün curcunayı..Havada kağıtlar uçuşur.Sunumlar hazırlanır,rakamlar en üst basamaktan telaffuz edilir.Üst mercilere, yapılmayan çalışmalar,ziyadesi ile yapıldığı şeklinde takdim edilir.

Alkol kullanımı hayat tarzı olarak kabul edilir. Alkolle mücadele, hayat tarzına müdahale şeklinde algılanır. Laik anti laik meselesine döner tartışmalar. Alkole bu kadar büyük bir değer biçen, zihin tutulması yaşayanlara karşı çalışmalar yürütmek neredeyse imkânsızdır.

Kumar bağımlılığı, bağımlı birey sadece ekonomik anlamda değil her konuda tükenmişlik yaşıyor.Artık tombalacı aramak,kahve köşelerine gidip batak oynamaktan öteye yasallaştırılan ve meşrulaştırılması için milli kelimesi gölgesine sığdırılan kumar sitelerine çok rahatlıkla giriş yapıp oynayabiliyor. Ülkemizde kamu kurumuna ait olarak bilinen basın yayın kuruluşlarında bile reklamları bangır bangır yapılıyor. Kumarın pazarlığını yapan ama vergi alıyorum diyerek göz yumanların unuttuğu bir şey var. 9-10 yaşındaki çocuklarımızın bu online bahis sitesinin yüzlerce kumar çeşidinin birkaçını oynadığını söylersem, her şeye parmak sallayan kimi zevat kızsa dahi, inanıyorum ki siz şaşırmazsınız.

Bağımlılık hikayesinde ilk basamak olan sigarayla mücadelede bir kısır döngü yaşıyoruz.Bir tarafta, kimi aç gözlü esnafın, yasaklamalar konusunda yürürlükte olan genelge,yönergeleri kevgire çevirip çözüm üretirken gösterdikleri üstün zeka performansı, öte yanda denetleme yetersizliği tam bir komedi oyununu sahneye koyuyor. Kapalı alanda tütün mamüllerinin kullanma yasağı ile ilgili etrafınıza bir bakın; mücadelede ne denli başarılı olduğumuzun(!) örneklerini temaşa edersiniz.

Değişik platformlarda,sıklıkla dile getirdiğim, hazirunun çoğunlukla hoşuna gitmediği, mücadelenin aksayan yönlerini dile getirirken,bir toplantı sonrası bir müdürümüzün 'Senin derdin ne,niye bizi zora sokuyorsun' deyişi bu işin ne kadar canı gönülden yapıldığının kanıtı olsa gerek.

Bir tarafta uluslararası devasa sektörlerin para kaynağını kurutmaya çalışmak, öte tarafta terör örgütlerinin eleman devşirme havuzunun suyunu boşaltmak,bir tarafta, bu işi gelir kaynağı olarak gören bireylerin zenginleşme hayallerini yıkmaya çalışmak öte tarafta ekonomik sebepleri bahane ederek bağımlılık bataklığında debelenip yaşayan bireylerin varlığını görmek.. Mücadelede ciddiyeti zorlaştırdığı gibi devamlılığı da imkansızlaştırmaktadır.

Canım ülkemde, birçok konuda olduğu gibi 'Kervan yolda dizilir' mantığıyla hareket edilir. Tekelleşmeye giden STK olur.Mücadele bir kurumun boynunda kalırsa bir süre sonra alanda var olan herkesi bertaraf ederek,alanda horoz olmaya başlar.Hele birileri tarafından da sen yaparsın şımarıklığı enjekte edilirse tutana aşk olsun.

Mücadelede alanda gönüllü çalışanlar küstürülüp, var olan bütçenin büyük bir kısmı sayılı birkaç kuruma veya yandaş STK'lara peşkeş çekilirse, mücadele değil rant kapısı çalışmaları ayyuka çıkar. Dostlar görsün diyerek oluşturulan,kurumsal iletişim, amir memur arasındaki görev dağılımından öteye gitmez. Kendi çalışmalarına dahi inanmayıp, üstüne pembe tablo takdim edenlerin başarısız olacağı herkesçe bilinir.

Koltuk sevdalısı olan birinin, mahallesindeki olumsuzluğu ilçe yetkilisine, ilçesindeki olumsuzluğu il yönetimine, ilindeki olumsuzluğu ise Ankara'ya bildiren kaç kişi biliyorsunuz. Benim bildiğim bir elin parmağını geçmiyor. Ee zaten onlar da çoğunlukla mobbinge uğruyor."Bir yerleşim yerinde olumsuzluk varsa senin orada ne işin var? "sorusunu soran olmadığı gibi, üstüne alınıp,muhatap olacak, cevabını verecek kimseyle pek karşılaşmadım.Başarılı olduğumuzu iddia edenlerin oluşturduğu yuvarlak masada, 'Bu kedi ise ciğer, ciğer ise kedi nerde' yumağını masadan masaya atmak isterim.

Türkiye, pandemide sağlık konusunda,kısa vadede çok güzel yatırımlar yapan ,pandemi hastanelerini oluşturan ülkelerden bir tanesidir. Asrın felaketi depremde, hızlı bir şekilde kenetlenen bir toplumuz.Büyük felaket olan bağımlılık illetinin kimse kusura bakmasın hala farkında değiliz.Her yıl yüzbinlerce insanın tütün kullanımından kaynaklı ölümünü kimse görmek istemiyor.Direkt madde ve alkol kullanımından kaynaklı ölüm vakaları az olsa da, alkol ve maddenin sebep olduğu cinayet ve ölümlerin sayısı on binlerden aşağı değildir.Kadına karşı şiddetin, cinsel istismarın, adi vakaların başlıca sebeplerinden bir tanesinin de alkol ve uyuşturucu kullanımı olduğunu sağır sultan bile duydu.Örtbas etmenin bir anlamı yok.

Yasal boşluktan kaynaklı denetim yetersizliğini, toplumsal dinamikleri oluşturanlar arasında koordinasyon bozukluğunu şimdilik bir kenara bırakıyorum,.İhbar edenin kimliğinin(adamını bulanlar için) ifşa edildiği, kolluk kuvvetlerinin yakalayıp adliye saraylarında iş yoğunluğundan dolayı arka kapıdan gönderilen kabarık dosyalı kullanıcı ve satıcıların varlığından bahsetmek bile artık zul gelmeye başladı.

Zorlu tedavi sürecinde sağlık kuruluşlarında çalışan personelin, bağımlılıkla mücadele tedavi birimlerine sürgün olarak gönderildiği, eğitim-öğretim camiasında ağır bir yükü olan rehber öğretmenlere ekstra bir yük olarak bağımlılıkla mücadele önleyici ve müdahale çalışmalarının yüklendiği, kullanıcının cezadan ziyade neredeyse ödüllendirildiği, denetimli serbestlik adı altında dışarıda fink atan tutuklu ve mahkumların, uyuşturucu baronlarının siyasi arenada itibar gördüğü, üst bürokratların foto karelerinde boy boy resimlerinin servis edildiği,toplumun aklıyla dalga geçer gibi "kullandığım 'pudra şekeridir' "diyen Zibidi yetmelerin çoğunlukta olduğu bir ortamda,uyuşturucu ile mücadelede başarıyı yakaladık iddiası kendini avutmaktan başka bir şey değil de nedir?

Elbette ki bu konu, sadece bir köşe yazısıyla ele alınabilecek basit bir konu değildir. Derdimiz biraz birilerini dürtmek olsun. Korkarım böyle devam edilirse, her hanede olan dramatik bağımlı hikâyeleri, toplumun ekseriyetine sirayet edecektir.

Bu mücadelede başarılı olabilmek için sadece birkaç başlık yazmak isterim . Bu zorlu mücadele, altı ayda ya da yılda bir yapılan koordinasyon kurulları toplantısı geleneğinden çıkarılmalıdır.Kendi çalışmalarına dahi, kendileri inanmayan kurum amirlerinin göğüslerini kabartacak raporlamalar ,rakamsal büyüklük çalışmaları ile toplumu aldatmaktan vazgeçmelidir.

1-Cumhurbaşkanlığına bağlı "Bağımlılıklarla Mücadele Başkanlığı" kurulmalıdır.

Bütün paydaşlar bu birim altında toplanmalı , çalışmalar denetlenebilir,şeffaf,somut olmalıdır. (Önleyici, tedavi, tedavi sonrası rehabilitasyon, başkanlığın ana temaları olmakla beraber kolluk kuvveti ve Adalet bakanlığı da bu birim altında çalışmalarını yürütmelidir) bb

2-Dürüstçe bir alan taraması yapılmalıdır.

3-Önleyici eğitim çalışmaları bir STK üzerinden değil 'Eğitici Eğitimleri' verildikten sonra birçok bileşen alana sürülmelidir.

4-Hukuki, güçlü bir alt zemin oluşturulmalı gerekirse bununla ilgili savcılar atanmalı ve mahkemeler kurulmalıdır.

5-En büyük caydırıcı kuvvet olan, kolluk kuvvetlerinin alan hakimiyeti sağlanmalı, kolluk kuvvetinin çalışmaları teşvik edilmelidir.

6-Ekonomik kaygılar yaşayanlar için alternatif üretimler teşvik edilmeli, sanayileşmede kullanılan hint keneviri başta olmak üzere diğer kimyevi maddelerle ilgili de ciddi düzenlemeler getirilmeli ve denetlenmelidir. Ve birçok ile ilaç ve sanayide kullanılan bu tür maddelerin izinleri verilmelidir.

7-Medikal tedavi ucuzlamalı, özellikle para tuzağı olan umut tacirlerinin alandan bertaraf edilmesi sağlanmalıdır.

8-Bir din veya bir mezhep üzerinden ziyade, kullanıcının dini inanışına göre manevi rehabilitasyon, sosyal uyum programları öncelikle gönüllü gruplar tarafından yürütülmelidir

9-Bağımlılık girdabına giren bireylerin tedavisi basamaklandırılmalı, kullanılan madde türevlerine, kullanma sıklığına göre sınıflandırılmalı, ayrı yerlerde ve ayrı tedavi yöntemleri uygulanmalıdır. Bağımlılığa götüren sebeplerin ortadan kaldırılması için çaba sarf edilmelidir.

10-Kolluk kuvvetleri tarafından yakalanan başta sigara, kumar, alkol ve uyuşturucu müeyyidelerin ekonomik getirisi tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine aktarılması sağlanmalı ve en üst limitten cezalar kesilmelidir.

11-Alkol testleri gibi uyuşturucu testleri zorunlu hale getirilmeli, kamu hizmetini sunan personele sürpriz testler yapılarak kullanıcı kamu hizmetinden men edilmelidir.(Servis şoförleri, kantinciler, toplu taşıma çalışanları güvenlik personelleri gibi)

12-Zorunlu tedavi kararının uygulanabilirliği noktasında çalışmalar hızlanmalıdır.

13-Kadın kullanıcılarının tedavi olabileceği müstakil tedavi merkezleri oluşturulmalıdır.

14-Satıcı ve kullanıcıya (mahalle torbacısına) kolluk kuvvetleri müdahale etmiyor algısı yıkılmalıdır.

15-Her mahallede var olan Aile Hekimliği gibi Bağımlılıkla Mücadele birimleri de oluşturulmalı, burada sadece kamu personeli değil aynı zamanda mahallenin diğer dinamikleri de gönüllü olarak çalışmalara katılmaları teşvik edilmelidir. (Muhtarlar, imamlar öğretmenler gibi)

16-Denetim mekanizmasının her alanda olduğu gibi bu alanda da zaafiyete uğramaması gerekmektedir.

17-Yerel yönetimlerin elleri güçlendirilmeli, yerel yönetimlerin finanse edeceği rehabilitasyon ve tedavi merkezlerinin oluşması tekrar teşvik edilmelidir.

18-7/24 alanda mobil servisler oluşturulmalı ve bu mobil ekipleri içerisinde işin uzmanı olan narko polisler dışında uzmanlar görev almalıdır.

Elbette ki sizlerin de katkı sunacağı belki onlarca başlık olacaktır. Hatta bu konuda varsa sizlerin de öneriniz [email protected] adresinden ve sosyal medya hesabı üzerinden de benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum.

Sözün özü; bağımlılıkla mücadele, birilerinin insafına bırakılacak kadar basit bir olay değildir. Gelecek kaygısı olanların, çok daha geç olmadan ciddi manada önlem alması gerektiğine inanan biriyim. Bu mücadelenin hakkıyla yürütülmesi için

"Seferberlik ilanı yapılmalı”yı savunanlardan biriyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yahya ÖGER Arşivi
SON YAZILAR