Ortadoğu Terbiyecisi
Ortadoğu uzmanı değilim. Bu konuda çok da fazla bilimsel anlamda söyleyebileceğim bir şey yok. Ama her duyarlı insan gibi yaşadığı coğrafyasında olan bitenlerinde farkındayım.
Şu bir gerçektir ki 1947 yılında Almanya'dan Filistin'e gemilerle gelen Yahudiler Nazi Almanyası'nın kendi ailelerini ve çocuklarını öldürdüğünü umutlarının öldürülmemesi gerektiğini söylediler.O günün masumları olarak lanse edilen İsrail oğullarının Kuruduğu İsrail devleti Ortadoğu'da ciddi manada birçok ailenin, birçok ülkenin, birçok inancın yok edilmesi noktasında birinin maşası olarak kullanılmıştır.
Kudüs 3 semavi din için mukaddestir. Müslümanların, Yahudilerin ve Hıristiyanların mabetlerinin olduğu bir gerçektir. Bu 3 semavi dinin müntesipleri uzun süre kavgasız, gürültüsüz beraber yaşadıklarına da tarih şahittir.
Ancak 2 Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle sömürgeci ülkeler Ortadoğu'da radikal dini yaşayışın önüne geçmek, sömürdüğü ülkeleri daha rahat sömürebilmek, okyanusları aşarak gelmenin maliyetli ve zor olduklarını bildikleri için Ortadoğu'da İsrail diye bir terbiyeci bıraktılar.
Dün olduğu gibi bugünde güç ve silah takviyesi vererek kudurdukları bu terör devleti ile hem Arap ülkelerini hem İslam milletlerini terbiye etmenin yoluna gidiyorlar.
İnsani değer taşıyan birinin sivillere karşı yapılan bu katliamı onaylaması, takdir etmesi, alkışlaması düşünülemez, düşünülmemelidir.
Hatta bu yapılan zulme ses çıkarmayıp milliyetçilik yapanlar Filistin halkının bunu hak ettiğini iddia edenler kanımca insanlıktan nasibini almamış varlıklardır.
Bütün dinlerde olduğu gibi Medeni Hukuk sahibi olan ülkelerde de savaş hukuku vardır. Cenevre Sözleşmesi gereğince savaşa girme sebepleri ve savaşta uyulacak kurallar bellidir. Üzülerek söyleyelim ki Dünyanın gözü önünde bugün İsrail Gazze Açık Hava Hapishanesinde 6 günde 6 bin tondan fazla bomba kullanmış, 6 günün sonunda öldürülenlerin arasında 614 çocuk olması yapılan katliamın en acımasız yüzünü bize göstermiştir.
İsrail, Uluslararası kurallar gereğince kullanılması yasaklanan birçok silahı maalesef kullanmıştır.
Büyük bir ihtimalle de kullanmaya devam edecektir.
Sözüm ona burada elbette ki suçlu olarak İsrail'i bilmek genetik kodlarımıza yerleşmiş bir kavramdır. Başta NATO olmak üzere Birleşmiş Milletleri, Avrupa'yı ABD'yi de İsrail'in sırtını sıvazlayıp aferin deyip yapılan bu vahşette göz yummalardan dolayı bu vahşete ortak olarak bilmek ve bunu da hafızamıza kaydetmek gerekir.
Bu yapılanlar bir insanlık ayıbı olarak tarihe geçecektir.
Ama sıkıntı şu ki İslam toplumları Gebeş Arapların Filistin'e sırt çevirmesi yapılan vahşeti görmemezlikten gelmesi büyük elemdir.
Gerçi Arapların bir çoğunun Filistin topraklarında kurulabilecek bir Filistin devletine de tahammül etmediğini de bilmekte fayda vardır.
Bu insanlık kıyımına ve bu zulme karşı yapılan sivil halkın meydanlara dökülüp protesto etmesi, ticari bazı mallara karşı boykotta bulunması bu vahşeti dünyanın gündemine taşıması alkışlanabilecek bir davranıştır.
Şu unutulmamalıdır ki bu aktiviteler siyasal erkler, uluslararası kuruluşlar, devletler nezdinden karşılık bulmaz ise sadece insanların gazını boşaltmasına katkısı olacaktır.
Bu vahşet yeni değildir ve kısa sürede de biteceğini tahmin etmiyorum
Ölen çocuktur. Ölen kadındır. Ölen insanlıktır. Üzülerek söyleyeyim ki sömürgeci ülkeler bu öldürmeyi daha çok Ortadoğu'ya reva göreceklerdir.
ABD ve yandaşlarının terör örgütü İsrail'e karşı davranışları -" Oğlum ben durun,vurmayın dedikçe siz daha fazla vurun, siz daha fazla kırın,;diyen babanın tavrıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.