Abdurrahim Kılıç

Abdurrahim Kılıç

Ne varsa insana dair, ne varsa hayata dahil

Ne varsa insana dair, ne varsa hayata dahil

Seninle anlaşamıyorum hayat, avuçlarıma bıraktığın vebal keşmekeş bir oyunun çirkin ve kötü kurgusundan ibaret sanki. Şiir kapımı ezgilerine bin umutla açtığım sevda titrek bir yürekle kaçıyor benden. Yaşım ilerledikçe cesaretim kırılıyor. Doyumsuz bir telaşla sarılıyorum her gülümsemeye, sınırsız bir güvenle sığınıyorum her bakışa, yıkılmış bir kalbin yanılgısı oluyorum artık. Gecenin bir vakti “hoşça kalın” sözcüğündeki heybet, sözcüğündeki düş kırıklığı, sözcüğündeki masumiyet yanılgımdır, yangınımdır! Haydi hayat, başla bir yerlerden yeniden kurgula beni.

Kalbim kırılgandır, fakat kırılmaktan korkmam. Karanlık yanımdan korkarım daha çok, hep beni karanlık yanım feda eder. Acemi olan, yalancı olan, kendimden bile sakındığım, hesap kitap bilmeyen, ama hep haklılık iddia eden yanım. Bu yanımdır gelgitler arasında bocalayıp beni alabora eden, soğuk bir fısıltıyla kendine mahkum eden, kentin ucuz bulvarlarında rezil eden hep bu yanımdır. Beni içinde hissetmeyen sızı, soğuk bir nefesin fısıltısına ayrılık buseleri eken mahcubiyetimdir kırılgan olan.

Seninle anlaşamıyorum hayat, çünkü çırpındığım ömrüm dökülüyor sokaklara. Ezberimde aşk yalanları birikiyor. Zaman değişiyor, görüntüler değişiyor, anlamlar değişiyor. Bazen bile isteye kendimden nefret ettiriyorum. Daha büyük yıkımlardan, daha sarsıcı kırılmalardan kendimi böyle koruyorum. Hem en yakın hem en uzak yüzüm bu benim. Pencerelerden dışarı sızan delişmen bakışlarım çarptığı her kalbi yaralıyor. Oysa ben korkuyorum, kendim olmaktan, aşka akmaktan, uzaklara bakmaktan.

Raflara ve sahaflara düşmüş bir hayat benimki. Göz alıcı hiçbir yanı yok. Bir zaman imrenerek baktığınız o coşkularım üzeri tozlarla örtülü anılar artık. Sarılıyorum kendime, sımsıkı kucaklıyorum kalbimi. O sadece benim, benim kalbim! Her acıya ekleyebilirsiniz kalbimi, her yaraya sürebilirsiniz. Nefretle hıncahınç kavgalarda yaralayabilirsiniz, aşk yalanlarınızla avutabilirsiniz. Uysal bir hayat benimki, vakitsiz gelmeyi, efendice gitmeyi bilir.

Aşk merhametle karışmamalı biliyorsunuz. Ortaya acımak çıkarsa ruh ölür. Merhamet en çok savaşana yakışır. Nefesinin kesildiği o bıçak ışıltısında gözlerinde parıldayan zafer ihtirasıyla savaşabiliyorsan merhamet seninledir. Ve merhametin başladığı yerde aşk biter biliyorum. Merhamet en çok bir çocuğun kalbinde barınır, nefretle biten bir aşkın kalbini en hızlı terk eder.

Bazen oyuna çeviriyorum yaşadıklarımı, çıngıraklı bir engerek gibi zehrini kanıma akıtıyorsun, nehirde yüzen bir papatya gibi ezgilere sığınıyorum. Dizelerimi çarpıyorum kalbinin en tenha yerlerine, sen sesimi alıp gidiyorsun fırtınalara. Sen böyle kalbini inceltip biledikçe nasıl anlaşabilirim seninle?İzleri kalır her yaranın, sen yaralarının izlerini bende silmeye çalışıyorsun, ben gül gibi yaralar açıyorum sende.

Kendi olmaktan korkar bazen insan. Orkestranın yanlış notasıyım ben. Kalbimi açtığım her yerde kötülük aktı içime. Tükenip yoruldum sözcüklerden, vaatlerden, düşlerimden. Kazandığım anda kaybettim, ruhum çıplak, bakışlarım çıplaktı. İnsanlar kolay unutmanın, ucuz kazanmanın ustasıydılar. Olmayacak düşleri denedim ve hep yenildim. Açık bir yarayım bu yüzden, kırık bir aynayım.

Kötülük ürkütmüyor çağımın insanını, beni de ürkütmüyor! Ne varsa insana dair, ne varsa hayata dahil…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Abdurrahim Kılıç Arşivi
SON YAZILAR