Oktay Güvener

Oktay Güvener

Narin’den Sonrası: Çocuklarımızı Kim Koruyacak?

Narin’den Sonrası: Çocuklarımızı Kim Koruyacak?

Bir önceki yazımda toplumsal hafızamızın zayıflığından bahsetmiştim. Narin olayı ile benzer nice çocuk ölümleri ve istismarları karşısında toplum olarak ne yazık ki sınıfta kaldığımız bir gerçek. Peki bundan sonra neler yapılabilir. Bu yazımda ise bunu işlemek istiyorum.

Narin’in ölümü sadece bir çocuğun kaybı değil, aynı zamanda toplumsal duyarsızlığımızın ve yetersiz çocuk koruma politikalarının trajik bir yansımasıdır. Unutmamak gerekir ki çocuklar, toplumun en savunmasız bireyleridir ve onların güvenliğinden hepimiz sorumluyuz. Narin’in ölümü sonrasında, yetkililerden tutun toplumun her bir ferdine kadar herkesin kendine şu soruyu sorması gerekiyor: Çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz?

Türkiye’de çocuk koruma politikaları mevcut olsa da bunların sahaya yansıması ciddi eksiklikler taşıyor. Özellikle, aile içi şiddet ve ihmal gibi vakalarda, çocukların korunması adına hızlı ve etkin müdahaleler yapılmadığını görüyoruz. Sosyal hizmetler altyapısının güçlendirilmesi, çocuk koruma sistemlerinin etkin bir şekilde çalışabilmesi için şart.

Toplumun geldiği nokta ciddi şekilde gerekli mercilerce değerlendirilmelidir. Şu an toplum olarak ne yazık ki ahlaki bir çöküntü yaşamaktayız. Bu tür olayları kanıksamış ve her gün yaşar hale geldik. Biz kendimizi tüketme noktasındayız. Bu duruma acilen çözümler üretilmelidir. Şu an toplumdaki her birey artık anne baba olmaya hazır bile değil. Bu konuda her kurumun kendi alanı ile ilgili ciddi çalışmalar yapması gerekmektedir.

Şimdi yapılması gerekenleri sırasıyla ele alalım.

Mahalle bazlı çocuk koruma ağları oluşturulmalı ve bu ağlar, çocuk ihmal ve istismarı konusunda hızlı müdahale edebilecek donanıma sahip olmalıdır. Bu sistemler, sosyal hizmet uzmanları, öğretmenler ve kolluk kuvvetleri gibi farklı alanlardan uzmanların ortak çalışmasını sağlamalıdır.

Çocukların ve ailelerin bilinçlendirilmesi için okullarda, toplumsal alanlarda ve medya aracılığıyla eğitim programları başlatılmalıdır. Bu programlar, çocuk hakları, şiddetle başa çıkma yolları ve güvenlik önlemleri gibi kritik konulara odaklanmalıdır. Toplumun bilinçlenmesi, çocukları koruma kültürünün yerleşmesi açısından önemlidir. Bu aynı zamanda bu olaydan etkilenen ve hala korku içerisinde olan çocuklarımızın da yeniden topluma kazandırılması için önem arz etmektedir.

Çocukların hayatını tehlikeye atan ihmallerin üzerine gidilmeli ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. İhmal veya istismar durumlarında cezaların caydırıcı olması, bu tür vakaların önlenmesinde önemli bir rol oynar. Denetimlerin sıkılaştırılması ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir.

İhmal ve istismara maruz kalan çocuklar için psikososyaldestek hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Bu tür destekler, çocukların yaşadıkları travmayı atlatmalarına yardımcı olmanın yanı sıra, benzer olayların tekrarlanmasının önlenmesi için de önemli bir rol oynar.

Toplum olarak yapmamız gereken en önemli şey, çocuklara yönelik her türlü şiddet ve ihmal olayına karşı sessiz kalmamaktır. Narin olayının yaşandığı köy örneğinde olduğu gibi hiçbir aile konuşmaya yanaşmamış, olay üstü kapatılmak istenmiştir. Bu tür olaylar yaşandığında sorumluların hesap vermesi için sesimizi yükseltmeliyiz. Sessizlik, suçlulara cesaret verir; oysaki toplumun tepki göstermesi, değişim için güçlü bir baskı unsuru olabilir. Ancak toplumda hala vicdanını kaybetmeyen nice güzel yürekli insanların olduğunu da bu olay bize göstermiştir. Öncelikle Narin’in bulunması için Diyarbakır halkı sosyal medyadan örgütlenmiş, ardından bu olay bölgeye ve tüm Türkiye’ye yayılmıştır. Bu olay bile umut vericidir.

Narin’in ölümünden alacağımız ders, çocuklarımızı daha güvenli bir geleceğe taşımak için harekete geçmek olmalıdır. Unutmayalım, Narin’in ardından başka bir çocuğun kaybını yaşamak istemiyorsak, sorumluluğu sadece devlete yüklememeli, kendimizi de hesaba çekmeliyiz. Sevdiğim bir atasözü vardır: İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.

Son Söz: Değişim Şimdi Başlamalı

Narin’in acı kaybı, çocuklarımızı korumak için daha büyük bir çabanın gerektiğini gözler önüne seriyor. Çocuklarımızı koruma yükümlülüğü yalnızca devletin değil, toplumun her kesiminin sorumluluğundadır. Bu nedenle, çocuk koruma politikalarının güçlendirilmesi, bilinçlendirme kampanyalarının başlatılması ve herkesin sorumluluk alması hayati önemdedir. Çünkü bir çocuğu kaybetmek, hepimizin kaybıdır. Geleceğimizi korumak için bugün değişime başlamak zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Güvener Arşivi
SON YAZILAR